Böbrek sağlığını korumanın yollarına dikkat çeken Nefroloji Uzmanı Prof. Dr. Reha Erkoç, “Böbrek hastaları masum gibi gözükse de kür şeklinde yüksek hacimli bitkisel ürünleri tüketmemelidir” dedi.
Böbrek hastalıkları ve böbrek sağlığını korumanın yolları konusunda açıklamalarda bulunan Medical Park Bahçelievler Hastanesi Nefroloji Uzmanı Prof. Dr. Reha Erkoç, kronik böbrek hastalığının da tanımını yaptı. Böbreğin görevlerini yeterince yapamaması durumu olduğunu belirten Prof. Dr. Erkoç, “Böbrek, vücuda giren suyun, tuzun ve diğer minerallerin dengede kalabilmesi için bunların fazlalıklarını atmaya, gerekli olanların idrarla kaybını önlemeye yarar. Ayrıca, zararlı atıklarının idrarla vücuttan uzaklaştırılmasını ve alkali üretimini sağlar.
Kan basıncının düzenlenmesi, kan yapımı ve kemiklerin mineral dengesinde rol oynar. Böbreğin fonksiyonu, dakikada ne kadar serumu temizleyebildiğinin ölçüsü olan glomerül filtrasyon hızı (GFH) ile değerlendirilir. Normali 90 ml/dk üzerindedir ancak böbrek 40 yaşından sonra yavaşlamaya başladığından ileri yaşlarda bu sınır aşağı düşer. Genelde başka hiçbir olumsuzluk olmasa da (protein kaçağı, böbrek taşı, tek böbrekli olma hali vb.) süzmenin 3 ay süre sonunda hala 60’ın altında olması, kronik böbrek hastalığı olarak adlandırılır. Genellikle 10’un altına indiğinde ise hastada diyalize başlamak veya böbrek nakli yapmak gerekir” diye konuştu.
‘ŞEKER HASTALARI RİSK ALTINDADIR’
Prof. Dr. Erkoç, “Şeker hastaları, kalp damar hastaları, idrarında protein kaçağı (albümin) olanlar, obez bireyler, ailesinde genetik böbrek hastalığı olanlar, sigara içenler, yaşlılar ve bazı romatizmal hastalıkları olanlar risk altındadır” dedi.
‘KADINLARDA DAHA SIK GÖRÜLÜR’
Kronik böbrek hastalığının kadınlarda daha sık görüldüğüne değinen Prof. Dr. Erkoç, “Kronik böbrek hastalığı kadınlarda daha sık görülse de, erkeklerde de son dönemde böbrek yetersizliğine gidiş (yani diyaliz veya böbrek nakli tedavisi gerekliliği) daha hızlı ve daha sıktır. Bu genelde kadınların daha sık hastalanmalarına karşın, erkeklerin hastalıklarının daha ciddi boyutta olması gerçeği ile örtüşmektedir” açıklamalarında bulundu.
‘YÜKSEK TANSİYON BÖBREKLERİ YORAR’
Böbrekleri yoran etkenlerden bahseden Prof. Dr. Erkoç, şu bilgileri paylaştı:
“Yüksek şeker, yüksek tansiyon, protein kaçağı, aşırı protein alımı, bazı ilaçlar, bazı bitkisel tedaviler ve alkol sayılabilir. Az çalışan böbrek başlangıçta anlaşılamayabilir, sıklıkla sinsi ilerler. Ayaklarda şişme, ödem, gece idrara çıkma, susama hissinde artma, halsizlik çabuk yorulma, tansiyon yükselmesi, baş ağrısı, nadiren baş dönmesi, çarpıntı, sıkışma hissi ile anlaşılabilir. Çoğu zaman şikâyetler yavaş geliştiğinden kişi bunlara adapte olur ve hayatındaki birtakım olaylara bağlar. “Oğlum askerde, kızım gurbette ona üzüldüm veya ev işleri fazla, çok çalışıyorum yoruluyorum gibi” ve böylece diyaliz ihtiyacı olana kadar anlaşılamayabilir.”
‘VÜCUT SUSUZ BIRAKILMAMALIDIR’
Az çalışan böbreğin çeşitli sebeplerle daha iyi hale getirilebileceğini söyleyen Prof. Dr. Erkoç, “Erken tanı ve altta yatan hastalığın tedavisi ile iyileşme elbette mümkündür. Tamamen böbrek hastalığı sebep olan hastalığa bağlıdır ancak süreç kronikleşmişse ilerlemesi yavaşlatılabilir böylece kişi diyalize daha geç başlamış olur veya daha geç organ nakli ihtiyacı gelişir. En sık böbrek yetersizliği sebebi olan şeker hastalığında yakın zamanda kullanılmaya başlayan ilaçlarla birlikte artık protein kaçağı-albuminüri ve kreatinde yükselme durdurulabilmekte, şeker hastalığı diyeti, tuz kısıtlaması biraz da protein kısıtlaması ile olumlu sonuçlar alınmaktadır” ifadelerini kullandı.
‘ÖDEMİ OLAN HASTALAR ÇOK SU İÇMEMELİ’
Bol su içmenin de böbrek hastalığında faydalı olabileceğini ancak ödemli hastaların fazla su içmemesi gerektiğinin altını çizen Prof. Dr. Erkoç, “İdrar miktarının 2 litre ve üzeri olması genelde yeterlidir. Kişi susadığı kadar içmelidir, ancak yaşlı bireylerin ve demanslıların su içmek için teşvik edilmeleri gerekebilir. İdrara çıkarabilmek için yazın hava sıcaklığına ve yaşam koşullarına göre 2.5-3 litre veya daha fazla su içmek gerekirken, kışın bu miktar 2 litreye düşer. Tekrarlayan böbrek taşı olanlarda bu daha da yüksek olmalıdır” diye konuştu.
‘BÖBREK YETERSİZLİĞİ, KALP KRİZİ VE FELCE YOL AÇABİLİR’
Böbrek hastalığı ilerledikçe tansiyonun da giderek yükseldiğini ve vücutta sıvı birikmesinin, ödemlerle birlikte sorunlara yol açabileceğini söyleyen Prof. Dr. Erkoç, “Biriken toksinler ve alkali eksikliği bulantı ve iştahsızlık yapar, kansızlıkla birlikte halsizlik olur. Böbrek yetersizliği olanlarda damar sertliği de çok daha hızlı ilerleyerek kalp krizi ve felce yol açabilir. Son aşamada ‘üremi’ dediğimiz bulantı, kusma, fenalık, şuur bozukluğu durumu veya vücutta biriken sıvının ilaçlarla atılamaması sonucu akciğer ödemi tablosu gelişebilir. Bu durumu beklemeden diyalize başlanması veya böbrek nakli yapılması önemlidir” dedi.
‘GEÇ TANI DİYALİZ İHTİYACI OLUŞTURABİLİR’
Geç tanının sakıncalarından bahseden Prof. Dr. Erkoç, “Böbrek yetersizliğinin geri döndürülememesi ve hiçbir hazırlık olmaksızın ani diyaliz ihtiyacının doğmasıdır. Kişinin böbrek yetersizliğinin olumsuz etkilerinden koruyucu, gidişi yavaşlatıcı tedavileri kaçırmış olmasıdır” diye konuştu.
‘BÖBREK SAĞLIĞINI KORUMANIN YOLLARI’
Böbrek sağlığını korumanın yollarına dikkat çeken Prof. Dr. Erkoç, “Genel sağlığı koruyan faktörlerden farklı değildir. Dengeli beslenme, fast- food, rafine hazır gıdalardan, işlenmiş et ürünlerinden tuzlu gıdalardan kaçınma, yürüyüş hareket vücut ağırlığının dengede tutulması önemlidir. Kilo veremeyenlerin kilo almamaları da bir başarıdır. Çoğu zaman insanlar tansiyon, şeker veya böbrekle ilgili bir problem saptandığında şikayetleri yoksa umursamazlar, oysa bu ihmal yıllar içinde çok ciddi sorunlara yol açacaktır. Şikayet olmasa da tansiyon, şeker hastalığı, böbrek hastalığı diyet ve ilaçlarla tedavi edilmelidir” ifadelerini kullandı.
‘BÖBREKLERİ GÜÇLENDİRMEK MÜMKÜN’
Böbrekleri en çok neyin güçlendirdiğini anlatan Prof. Dr. Erkoç, “Kişiyi sağlıklı kılan her şey böbrek için de faydalı olacaktır. Bitkisel beslenme önemlidir. Hayvansal proteinler tabii ki vücut için gereklidir ama fazlası zararlıdır. Hareket, yürüyüş, spor ihmal edilmemelidir. Bol antioksidan içeren meyveler (yaban mersini, çilek, ahududu, elma) ve sebzeler (kırmızı biber, lahana, ıspanak), tam tahıllar, Omega- 3 bakımından zengin gıdalar (yağlı balıklar; somon, uskumru, sardalya ve keten tohumu ve ceviz) sarımsak, soğan, maydanoz, kekik, zerdeçal, yoğurt veya kefir tüketilmelidir. Az tuzlu, rafine edilmemiş ve makul miktarlarda yenirlerse faydalı olacaklardır. Potasyumu yüksek bir böbrek hastasında 3 demet maydanozun limonla birlikte günler içinde tüketilmesi, potasyum yükselmesi ile ciddi aritmilere hatta kalp durmasına ve ölüme yol açabilir. Bu nedenle böbrek hastaları masum gibi gözükse de kür şeklinde yüksek hacimli bitkisel ürünleri tüketmemelidirler” dedi.