“İki insanın birbiriyle karşılaşması kadere, tanıştıktan sonra yan yana kalmaları ise onların gayretine bağlıdır.” Diye okumuştum. Sonra hayatıma, gitmesini istemediğim insanlara rehberim oldu bu söz.
Düşünsenize dünya üzerinde milyonlarca insan içinde birisiyle yollarımız kesişiyor ve biz kaderin ağlarını örerken göremiyoruz. Her şeyi kadere bırakmak işimize geliyor. O kadar insan içinden seçilip tanıştığımız insanlar bizlere aslında bir öğreti için geliyor kimisi dersini verip gidiyor kimisi dersini alıp…
Peki, hiç mi kalan olmayacak hep mi yalnız geldik yalnız gideceğiz bu dünyadan, diyeceğiz? Hayır! Yanımızda kalmak isteyen çabalayacak, hayatımızda olmasını istediklerimiz için gayret göstereceğiz. Bazen de vazgeçmek bırakmak gerek. Bizi biz yapan doğrularımız için, yaratanın daha hayrımızı bildiği, yeni kapılar açacağına güvenerek vazgeçmek gerek. Her şeyi tüketirken en çok da birbirimizi tükettik. Fiziksel rahatımızdan çok ruhumuzun rahatını düşünüp vaz geçmek gerek ara sıra. ilişkilere ne kadar emek verilmişse vazgeçmek o kadar zor olur. Unutmak da:! “Unutursun” derse birisi dostum kim derse desin yalan söyler, zaman ile acın hafifler sadece, kabuk bağlar bazı yaralar geçmez bazıları iyileşir ama.
Her şeyden çabalamadan çabucak vazgeçtiğimiz şu zamanda ne çok şey kaybettik bilmeden. Kalp yorgunlukları, kırgınlıklar, öfke, hastalıklar, alınganlıklar her şeyi karşı taraftan bekleme arttı. Sevgiler azaldı egolar çoğaldı. Oysa insan biriktirmeli gökyüzündeki yıldızlar gibi, sahildeki deniz taşları gibi, insan biriktirmeli sevdiklerini beğendiklerini yanına almalı diğerlerine saygı duyup yerinde bırakmalı.
Geçmişte büyüklerimizi gözlemleyerek büyüyenler bilir; onlar çabucak vazgeçmezlerdi, bir eşyayı bile defalarca yamalayıp ona yeniden şans verirlerdi. Sadece yokluktan değil, eşyalar ile bağ kurarlardı, kanaat vardı, hemen gözden çıkaramazlardı. Şimdi eşyalarımız eskiyor mu o bile meçhul! Şu an atmak kolay peki dönüştürmek?
Bir kazak, yelek mi yıprandı hemen ipleri sökülür yerine divan örtüleri, paspaslar, patikler örülürdü. Yıpranan montlar kotlar onarılır, yamanır, armalanır hiç olmazsa çanta yapılırdı. Aynı şeyi komşulara, eş, dost, akrabaya yapılır vefa ve sabırla onarılır, güzel yanlarına bakılır kötü yanları dönüştürülürdü… RUHLAR birbirine bağlı küslükler kısa, gönül almak vefa, derdi ile dertlenmek, menfaat ötesi sevip, mutluluğu paylaşan gönüllerdik. müsrifliği eşyada değil sadece insana dair de yapar olduk. günün sonunda yanlızlıktan da öte canımız yanar oldu. Tabiatta her şeyin geri dönüşüm özelliği olduğuna göre ilişkilerimizin neden olmasın?
Sabahatin Ali’nin şu sözü ile yazımı bitirmek istiyorum. ” varlığı büyük boşlukları dolduracak mahiyette değildi; fakat yokluğu müthişti…”
Esen Kalın…