Alternatif tıptan tamamlayıcı tıbba geçen biyoenerji, günümüzde vücudun yaydığı frekansları onararak birçok hastalıkta bir tedavi yöntemi olarak kullanılıyor. Biyoenerji, çakra açma, nefes ve meditasyon yöntemleriyle danışanlarını ruhsal olarak arındıran Kişisel Gelişim Uzmanı & Yaşam Koçu Ahu Doğaner, merak edilen soruları Haberton’a yanıtladı.
Biyoenerji nedir?
Bugün ulaştığımız noktada biliyoruz ki evrendeki her şey canlıdır ve bir örümcek ağı misali sürekli iletişim ve enerji alışverişi halindedir. Doğu tıbbı ve felsefesinde “chi” olarak adlandırılan bu enerji batı tıbbında “biyoenerji” olarak tanımlanmaktadır. Biyoenerji bilimsel olarak saptanabilir ve özel ölçüm cihazları ile ölçülebilir durumdadır. (Elektrokardiyografi ve elektroansefalografi) Kirlian fotoğrafçılığı yöntemi ile görüntülenebilmektedir. Sağlıklı olma halinde enerji serbestçe dolaşır ve iyilik halini korur.
Biyoenerji bedenimizde çakra adı verilen enerji merkezleri aracılığı ile dolaşır. Temel olarak 7 ana çakramız vardır ve her biri farklı bir alanı düzenler, spesifik görevleri vardır. Tabii çakralar başlı başına br çalışma alanıdır. Kısaca değinirsek; çakralarımız dengeli ve birbiri ile uyumlu olduklarında az önce bahsettiğimiz iyi olma hali ve bilinçli farkındalık durumu gerçekleşir. Yani kısaca özetlersek biyoenerji yaşam enerjimizdir ve çakralarımız dengeli ve uyumlu olduğunda rahatça akarak bizi en iyi halimize taşır, ruh, beden, zihin birliğini sağlar.
Bir biyoenerji ana hatları ile seansı nasıl olmalıdır?
Biyoenerji bütünsel bir yaklaşımdır ve evrende hiçbir şeyin yalnız ve tek parça olmadığı düşüncesini esas alır. Her şey bir bütünün parçasıdır ve etkileşim iki yönlü gerçekleşir. Bizlerde de sistem bu şekildedir. Ruh, beden, zihin bir bütündür ve birbirini etkiler ve tamamlar. Bunlardan biri olan fizik bedenimiz de birbirini tamamlayan ve etkileyen parçalar bütünüdür. Platon’un dediği gibi “Bütün iyi olmadan parçayı iyileştirmek mümkün değildir.” Bu sebeple biyoenerji seanslarında öncelikle fizik bedenimizi çevreleyen ve yine her canlıda bulunan elektromanyetik alanımız yani auramız temizlenmeli, negatiften arındırılmalı, ihtiyaç varsa güçlendirilmelidir.
Daha sonra çakralarla çalışılır, tüm çakralar kontrol edilir, ihtiyaç gösterenlere blokaj temizleme ve dengeleme yapılır. Danışanın ihtiyacı belirlenerek o çakra veya bölgeye özel olarak çalışılır. Bir seans genellikle 8 dakika ile 45 dakika arasında sürer ve çoğunlukla 8 seans olarak planlanır. İlk üç seans üst üste günlerde yapılır diğer seanslar danışan ve terapist tarafından genelde haftada bir görüşme olacak şekilde ayarlanır.
Seanslarda uygun bir müzik, nefes ve meditasyon çalışmaları da kullanılan yöntemlerdendir. Ben genellikle danışanlarıma bir sonraki görüşmeye kadar uygulamaları için nefes ve meditasyon çalışmaları vererek hem odaklanmalarını sağlıyor hem de kendi çalışabilmeleri için rutin oluşturmalarına yardımcı olmayı amaçlıyorum.
Biyoenerji seansları ile nasıl katkılar sağlanabilir?
Öncelikle şunu söylemeliyim ki biyoenerji tıbbın yerine geçen bir teknik değildir. Tedavi yerine geçmez. Holistik yaklaşımda tamamlayıcı ve destekleyici olarak kullanılır. 1976 yılında Dünya Sağlık Örgütü tarafından yöntem olarak tanımlanmıştır. Biyoenerji seansları ile pek çok fiziksel ve zihinsel rahatsızlığa katkı sağlanabilir. Kas ve eklem rahatsızlıkları, sindirim ve hazım problemleri, depresyon, panik atak örnek olarak ilk aklıma gelenler.
Biyoenerji seansları bu konuda yetkinliği olan bir uzman tarafından doğru uygulandığında gerçek bir dönüşüm ve katkı sağlayacaktır. Ancak bence en önemli katkı alanı yaşam dengemizi sağlamak ve bizi pozitif frekansa yükseltmektir. 2 Kendimizle, ailemizle, sosyal çevremizle ve tüm evrenle kuracağımız ilişki şekli pozitif frekansta olup olmadığımıza bağlıdır. Pozitif frekansa geçmek kişinin bakış açısını ve yaklaşımlarını tamamen değiştirebilir.
Yaşam içinde pozitif frekansa yükselmek ve korumak için neler yapılabilir?
Elbette modern çağ insanı olan bizler için bu her zaman çok kolay olamıyor. Pozitif frekansa geçmek ve bunu korumak her şeyden önce bakış açısını değiştirmekle başlar. Bunu gerçekleştirmek için; doğada daha çok vakit geçirmek, yürüyüş ve egzersizi hayatımızın bir parçası yapmak, nefes ve meditasyon çalışmak, biyoenerji seansları çakra dengeleme, kafein ve asitli içecekler tüketmemek, sağlıklı beslenmek sayılabilir. Ayrıca yaşantımızdaki her negatif durum için üç olumlu durum düşünmeye çalışmak ki bu başlangıçta zor gelebilir ancak üzerinde çalıştıkça refleks haline gelecektir ve çok katkı sağlar.
Her gün birkaç sayfa da olsa bizi başka bir dünyaya taşıyan bir kitap okumak, güzel bir müzik dinlemek özellikle yaptığımız sohbetler ağzımızdan çıkan kelimelere dikkat etmek. Kelimeler yaratımdır ve enerjileri bize geri döner. Eskiler “söz büyüdür” derler. Aynı şekilde hepimiz duymuşuzdur sihirbazlar gösterilerine “abra kadabra” diyerek başlarlar bu çok eski kadim bir dil olan Aramice bir kelimedir ve “sözlerimle yaratırım – söylediğim gibi yaratırım” gibi anlamlara gelir.
Kadim çağlarda büyücü hekimlerin hastalıkları iyileştirmek için kullandıkları bir sözdür. Dolayısı ile ağzımızdan çıkan sözler ve düşüncelerimiz bize mutlaka geri döner. Bu sebeple kelimelerimizi ve düşüncelerimizi seçerken dikkatli olmalı ve olumlu güzel olanları seçmeye çalışmalıyız. Bir de koku duyumuzu eklemek isterim, güzel ve yüksek frekanslı kokular da bize bu konuda yardımcı olacaktır. Örneğin gül suyu en yüksek frekansa sahip kokulardan biridir ve daha çok kullanmak katkı sağlayacaktır.
“HER BİR ÇAKRA HAYATIMIZIN BİR BÖLÜMÜNÜN ŞİFRELERİNİ TAŞIR”
Biraz da çakralardan bahsedecek olursak, çakralar bizi ve hayatımızı nasıl etkiler?
Az önce de kısaca değindiğimiz gibi çakralar bedenimizdeki enerji merkezleridir. Çakra Sanskritçe bir kelimedir ve “hareketli dair, çark, tekerlek” anlamlarına gelmektedir. Tekerlek hayatın döngüsel durumlarının önemli bir sembolüdür. Çok eski antik bir kelime olmasına rağmen çakra yeni çağın kelimesi haline gelmiştir ve şöyle de anlarlandırılırlar “çakralar yüksek şuurumuza açılan kapılardır.”
Dediğim gibi çakralar enerji merkezlerimizdir ve bedenimizde 7 ana çakramız vardır bunlar; kök çakra, kırmızı sakral çakra, tutuncu solar plexus (karın) çakra, sarı kalp çakra, yeşil boğaz çakra, açık mavi 3. göz çakra, lacivert tepe çakra ve mor çakralar yüksek katlardan gelen enerjileri bedenimize aktaran enerji kapılarıdır. Her çakra farklı bir frekanstaki enerjinin giriş kapısıdır. Bu kapılar, enerji kanalları bedende yaşam enerjisini dolaştırır ve akışı dengeler. Ne zaman bu kapılardan birinde tıkanma olursa bedenin enerji alımı güçleşir ve problemler başlar.
Hangi çakrada blokaj oluşursa o çakra ile bağlantılı organlar da olumsuz etkilenebilmektedir. Çakrada enerjinin bloke olmasının sebebi aşırı artmış enerji ya da dengesiz enerji işleyişidir. Çoğunlukla tartışmalar, uyuşmazlıklar, kayıp ve kaza gibi duygusal travmalarla hasar görebilir ve bloke olabilirler. Korku, endişe ve stres çakraların işleyişinin bozulmasında temel nedenlerdir.
Her bir çakra hayatımızın bir bölümünün şifrelerini taşır. Çakra aktivitesinin durumu; kişinin fiziksel, duygusal, zihinsel ve spiritüel gelişiminin birleşimi ile ilişkilidir. Çakralarımız geçmişimizi, bugünümüzü ve geleceğimizi içinde taşır. Onların dengede ve doğru enerjide kalması kendimizin en iyi haline ulaşmamız ve bu en iyi halde yaşamayı deneyimlememiz için mükemmel bir kapıdır.
Çakralarımızı dengelemenin ve blokajlardan arındırmanın yöntemleri nelerdir?
Bioenerji seansları nefes ve meditasyon egzersizleri, bilinçaltı temizliği seansları, farkındalık seansları, pozitif enerji seansları ve enerji uyumlamaları, renk ve ses çalışmaları, doğal taş ve bitkilerden yararlanılarak yapılan çalışmalar, kendinle ve hayatla pozitif bağlar kurmaya çalışmak, kişiyi pozitif yönde etkileyen ve iyi niyet taşıyan tüm ritüeller de katkı sağlayacaktır. Ancak öncelikle her bir çakranın tek tek ele alınması ve enerjisel açıdan incelenmesi, blokaj tespitinin yapılması ve ihtiyaçların belirlenmesi gereklidir. Bunun da bu konuda yetkinliği olan bir uzman tarafında doğru şekilde yapılması önemlidir.
Pozitif ve dengede bir yaşam için neler tavsiye edersiniz?
Öncelikle bakış açımızı ve düşünce kalıplarımızı değiştirmeye karar vermek niyet etmek gerekli bence. Çünkü niyet en büyük anahtar. Sonra alabileceğimiz tüm uzman desteğini almak; bu bize nerede sorun yaşadığımızı fark etme, nereden ve nasıl başlayacağımıza karar verme konularında katkı olacaktır. Bu destek neler olabilir? Biyoenerji seansları, enerji uyumlamaları, yaşam koçluğu ya da danışmalık gibi. Ancak; yaşamımızı, kendimizi ve elbette içinde yaşamak üzere yarattığımız dünyamızı değiştirmek, güzelleştirmek, geliştirmek ve pozitif hale getirmek en çok bizim elimizde…
Neler yapabiliriz? Az önce de değindiğimiz gibi; doğada vakit geçirmeye çalışmak, egzersizi günlük yaşamımızın bir parçası yapmak, nefes ve meditasyon çalışmak, sağlıklı beslenmek, ideal kilomuza ulaşmak hem beden sağlığımızı hem de psikolojik durumumuzu ve özgüvenimizi olumlu etkiler. Kendimize ritüeller yaratmak, günlük koşturmanın içinde 10 dakika bile olsa bir mum yakıp sessiz kalmak, güzel kokulu bir tütsü yakmak, güzel bir müzik dinlemek… Ama bunları düzenli olarak tekraren uygulamak..
İnancımız doğrultusunda dua etmek, sürdürülebilir ve makul hedef, plan ve beklentiler oluşturmak, olumlamalardan faydalanmak, yaşadığımız, çalıştığımız alanları, çekmece ve çantalarımızı düzenlemek (yaşam ve kullanım alanları düzenli insanların zihinlerinin de daha düzenli olduğu gözlemlenmiştir), zaman yönetimi öğrenmek ve uygulamak, enerji hırsızı, bizi aşağı çeken, negatif etkileyen insan ve olaylardan kaçınmaya çalışmak..
Kullandığımız kelimelere, ağzımızdan çıkanlara ve düşüncelerimize dikkat etmek, daima güzel ve yumuşak olanları seçmeye çalışmak, dramdan ve kurban rolünden uzak durmak, saf niyete odaklanmak, yüksek benliğimize ulaştığımızı imajine edip sorunların çözümünü tahmin etmek yerine verdiği mesaja odaklanmak ve en önemlisi içsel rehberimize ve yaradanın bize verdiği o muazzam güce ve cevhere güvenmek, sahip çıkmak ve farkında olmak….
YALNIZCA İSTEMEK HİÇBİR ŞEY İÇİN YETERLİ DEĞİLDİR.. ÇABA, EMEK VE KARARLILIK GÖSTERMEK GEREKİR”
Çekim Yasası Nedir?
“Çekim Yasası” çoğu zaman kulaktan dolma bilgilerle yanlış anlaşılan ve değerinden ne yazık ki uzaklaştırılan bir kavram. Öncelikle “Çekim Yasası”nın ne olmadığını kısaca anlayalım, Bu yasa, ne istersem, neyi sık sık tekrar edersem o bana kendiliğinden gelir yasası değildir. İçi boş olumlamalar, tekrar edilen sayılar bize hiçbir şey çekmez…
Elbette olumlamalar ve numeroloji hakkıyla yapıldığında anlamlıdır. “Çekim Yasası” İlahi ve Evrensel Yasalardan biridir. Ve aslında şu şekilde çalışır; daha önce bahsettiğimiz gibi evrendeki her şey canlıdır, enerjidir ve alışverişte bulunur. Enerji frekanslarla yayılır. Tıpkı bir radyo yayınını dinlemek için onun frekansını ayarlayıp seçmek gibi seçtiğimiz enerjinin frekansına uyumlanır ve benzerlerini kendimize, hayatımıza çekeriz.
Neyi düşünür, neye odaklanır ve enerjimizi neye odaklarsak onu büyütürüz. Sadece ektiğimiz ve emek verdiğimiz tohumlar büyür. Negatiften, düşük enerjilerden uzaklaşmaya çalışmak (dedikodu, kıskançlık vs.), iyiye odaklanmak, farkındalığı arttırmanın yollarını öğrenmek, doğru seçimler yapmak, daima ilerlemek için çabada olmak önemlidir. Kısaca sizden ne çıkıyorsa sizi bulan o olacaktır.
Unutmayalım, Gül koklamak istiyorsak, Gül bahçesinin yolunu öğrenmeli ve o yöne doğru emek harcayarak iyi niyetle yürümeliyiz. İşte o zaman “Çekim Yasası” bize mucizesini gösterecektir.
Evrene enerji göndererek istediklerimizi elde etmek mümkün müdür?
“Sen istersen yaparsın, çabasızca olur, evren sana bunu verir….” HAYIR öyle bir şey yok. İstemek, niyete girmek elbette çok önemli, Ancak yalnızca istemek hiçbir şey için yeterli değildir. Bir şeyi istemek sadece başlangıç olabilir. Sonrasında çaba, emek ve kararlılık göstermek gerekir. Nasıl ki yaradan “her kulun kaderini çabasına bağladım” demiş; O halde, bize düşen, yola çıkmak, emek harcamak ve çaba göstermektir. Niyetin ve kalbin temiz, çaban devamlıysa ne dilersen dile…
Herkese sevgi, farkındalık, neşe ve kolaylık dolu günler dilerim.