Hayatın sunduğu zorluklarla dolu bir yolculuğa çıktıkça, derin ve anlamlı hikayelerin peşinden sürükleniriz. İşte bu noktada, köklü geçmişi ve zengin kültürel mirasıyla, Bodrum’un efsanevi kahramanlarından biri olan Efe Halil’in hikayesi devreye giriyor.
“Çocukluğumdan Bana Kalan Miras”
Hepimizin içinde bir yerlerde yankılanan, Çökertmeden çıktım Halilim sözleri, yalnızca bir ezgi değil; kalbimizde yaşanan, bizlere ait bir efsanedir. Bu türküyü çocukluğumda ilk öğrendiğimde anlamını tam kavrayamasam da, zamanla Bodrum halkının yüreğinde nasıl derin bir yer edindiğini anladım. Şimdi bu hikayeyi paylaşmak, geçmişin izlerini günümüze taşımak için bir fırsat. Bu Yazımda Halil efeye yazılan Çökertme türküsünü ele alacağım.
“Çökertmenin Ülke kültürüne Katkısı”
Çökertme, sadece bir bölgede değil, aynı zamanda Türkiye’nin derin tarihi ve kültürel yapısında yer edinmiş bir türkü olarak öne çıkıyor. Bodrum’a özgü olan bu melodi, dinleyicisini yüzyıllar öncesine götürürken, aynı zamanda coğrafyasını ve insanların ahde vefa duygularını da yansıtıyor. Ancak, ne var ki, bu müziğin ardında yatan anlam, çoğu zaman göz ardı ediliyor. Çözümlemek için derinleşmek gerekir; çünkü her miras, kendi tarihsel bağlamında değerlendirildiğinde daha da anlam kazanıyor. Türkiye’nin kültürel çeşitliliği içerisinde, Çökertme’nin yeri bambaşka. Oysa, yalnızca duygusal bir temas değil, aynı zamanda toplumsal ilişkilerin, aşkların ve ayrılıkların da temsilcisi olarak karşımıza çıkıyor.
Sonuç olarak, bu türkü, geçmişin sesini bugüne taşıyor ve bizlere unutulmaz bir miras bırakıyor.Bu türküyü değerli sanatçılar yorumlanmıştır.Bunların arasında yorum olarak iki isimden dinlemek bu türküyü beni sanki Halil Efe ile o anlara götürmektedir. Anadolu Rock Müziğinin Baş aktörlerinden Cem Karaca ilkidir.İkincisi ise Muğla’nın önemli değerlerinden olan Ege türkülerine farklı bir yorum,Ayrı bir Değer katan Tolga Çandardır.
“Yaşanmış Bir Hikaye”
Yaşanmış bir hikaye, Bodrum halkının yüreğinde yankılanır. Halil Efe ormanın derinliklerinde,Dağların koynunda yatan bir efe,hayatta kalmayı öğrenirken, gerçek zorlukların üstesinden gelmenin dersini verir bizlere. Çökertmeden çıkmak, yalnızca fiziksel değil, ruhsal bir yolculuğun da ifadesidir. Efe “Yiğitlik ve Cesaretin” simgesi haline, gelmiş kişilere söylenen bir deyimdir. Genel olarak baktığımızda efe deyimi ege bölgesinde, kullanılmıştır. Halil efe namlı bir efedir.Seveni olduğu kadar, Sevmeyeni de çoktur hani. Yiğit adamın başında, ne bela,ne kançık pusular hiç eksik olmaz. Halil efe mertliği ve yiğitliği ile Bodrum’da nam salmış bir efedir. Kaynaklara göre namus meselesinden dolayı kardeşini öldürmüştür. Hayatını firari olarak yaşamaktadır.
Efe istanköy taraflarına çok gidip gelmektedir. Bir seferinde orada Rum halkı tarafından ihbar edilerek tutuklanmış, yedi yıl hapis yatmıştır. Bu olay sonucunda efe Halil Rumlara kızgın ve kırılmıştır. Artık araları açılmıştır. Hapisten çıktıktan sonra da, Rumlar ile husümetini devam ettirerek düşman olmuşlardır. Gel zaman git zaman. Efelerin dağa kaldırdığı çakır Güssüme gönlü kayar, Efe Halilin. Sevda bu durdan anlamaz. Güssüm Türküde geçen, İbrahim’in ikinci eşidir. Tepki gördüğünden İbrahim, Güssümü özgür bırakır, bunun üzerine Efeler Asıl adı Hafize olan bu güzeli dağa kaldırırlar. Diğer efeleri karşısına almak pahasına Güssümü, Halil Efe kaçırır. Bu davranışı efelerin Halil efeye Düşman olmasına sebep olur. Epey Zaman Güssüm ile firar ederler.
Güssüm yine türküde geçen Çerkez Kaymakamın, yanında hizmetçi olarak çalışmıştır. Bu nedenle kaymakam, Halil efeye haber gönderir, serbest bırakması için Güssümü.Efe Halil bunun üzerine, artık buralarda duramayacağını anlar. Adalara kaçmak için planlar yapar,bunun üzerine çökertmeye gelirler güssüm ile birlikte. Buradan adalara kaçmanın bir yolunu bulmaya çalışırlar. Rum gemicilerden ‘Kosta Paho’ ( Kos’lu İstanköylü Paho) ile anlaşmaya varır. Kosta Paho kurnaz bir gemicidir. Halil efe ve Rumların aralarındaki husumettinden dolayı Paho, yanında çalışan tayfasını haberci olarak göndererek Efe Halil’i Çerkes kaymakam’a ihbar eder.
Haberi alır almaz kaykamakam emir verir. Kaymakamın emriyle deniz üzerinden kol kayığı ile kolcubaşı olan Barka Ali harekete geçer. Planlarına göre Paho’ nun demir atacağı karaya yakın yerde de jandarma komutanı Ömer Çavuş önceden pusu kurar. Efe Halil’i adalara götürecek kayık yola çıkar. Lakin Efe Halil, Deniz ve Gemicilik ile pek bir bilgisi olmayan biridir. Kurnaz Gemici Paho, Halil’i yakalatabilmek için kafasında planlar kurar. Bahaneside hazırdır. Denizin dalgalı ve tehlikeli olduğunu bahane ederek Aspata gitmeyi teklif eder ve deniz durulunca adalara rahat geçebileceklerini söyler.
Halil Efe,mecbur birşey bilmediğinden bu teklife inanır. Tekne; Aspat tarafından beri Bitez koyuna gelerek yerlilerin Hırsız Yatağı dediği yere yakın bir yerde açıkta demir atar. Kurnaz Paho’nun planı işlemektedir. Akşam olur, teknede rakı sofrası kurulur. Paho, Halil ve Güssümün rakılarına Balık avlamada kullanılan ‘Balık Ağısı’ denilen bir bitkinin sersemletici zehrini koyar. Zehir hemen etkisini gösterir.Halil Efe ve güssüm oracıkta bayılırlar. Bu arada Ömer Çavuş karada pusuda beklemektedir.
Planının saat misali işlediğini düşünen Paho efendi, Halil ve Güssümün bayıldıklarına emin olduktan sonra açıktan demir alır ve teknesini usuldan usula kıyıya yanaştırmaya koyulur. Tekne kıyıya yaklaşmak üzere iken, heyecandan veyahut panikten olsa gerek Ömer Çavuş tekne kıyıya yanaşmadan ateş edilmesi emrini verir. Evdeki hesabın çarşıya uymadığını gören, Paho panikler ve korkar. Kurşunlar yağmur misali tekneye gelmektedir. Can korkusuna tekneyi açığa alır. Bir kör kurşun gelirde onu vuruverir diye. Tekneyi açığa alması çözüm değildir.
Kolcu başı Barka Ali de kol kayığı ile tekneyi sarar. Paho, Halil efeden korkusundan Halil efeyi uyandırır. Nafile olan bu uğraş, aman ne oluyoruz demeye kalmadan Barka Ali tekneye giriyor.Güvertede Halil Efe, Barka Ali tarafından bacağından vurulup orada derdest ediliyor. Efe Halil yaralı bir vaziyette Bodrum’a götürülerek kaymakamlık binası önünden karaya çıkartılır. Bu olayı duyan Halk çoktan, kaymakamlık binası önünde toplanıvermiştir. Jandarma komutanı ‘Kel Mülazım’ ‘Hükümete karşı çıkanların vaziyeti bu olur’ minvalinde konuşma yapar. Efe Halil yaralı bir vaziyette kaymakamlık binası önünde bulunan bir mahsene atılır. Yaraları tımar edilmez. Burada bir süre acı içinde inler. Daha sonra Ömer Çavuş tarafından boğazına çökülerek öldürülür ve sırtındaki elbiseleriyle birlikte gömülüverir.
“Çökertmeden Çıktım HALİLİM”
“Çökertmeden çıktım Halilim” diyebilmek, hayatta karşımıza çıkan zorluklarla nasıl başa çıktığımızı gösterir. Düşüşler yaşamaya, zorluklarla boğuşmaya alıştık. Ama her seferinde kendimizi toparlayıp yeni bir başlangıç yapma gücünü bulduk. Belki de bu süreç, bizi daha da olgunlaştırdı. Hayatın bize sunduğu dersleri doğru bir şekilde anladığımızda, yeniden ayağa kalkabilmenin güzelliğini keşfettik. Oysa bu zorluklar, bizi, yalnızca sınar. Umarım, hepimiz bir gün içsel güçlerimizi keşfederiz ve “Çökertmeden çıktım Halilim” diyebilecek cesareti buluruz. Hayat, bazen en karanlık anlarda bile umut ışığını göstermekte. Unutmayalım ki her düşüş, yeni bir kalkış için bir fırsattır.