Yol mu çok uzundu yoksa ben mi yanlış yolda ilerliyordum bilmiyorum. Varamadım bir türlü gitmek istediğim yere.
Yolunda gitmeyen şeyler vardı bilirdim ama neydi kaynağı, arayış içinde kaybolurken buldum kendimi. Tüm yanlış yollar birer tecrübe dedim ve devam ettim aramaya, koşmaya, yorulmaya… Koştukça daha çok düşüyordum, dizlerim kanıyor ve yara kabuk tutmadan tekrar düşüyordum. Böyle bir yoldu varamadım bir türlü. Elimde kalan ise umudun son parçaları bir meşale söndü sönecek. Sonrası mı? Karanlık, bilinmezlik ve hiç bitmeyecek yorgunluk… Peki elde ne mi var? Koca bir hiç, koca bir boşluk… Boşluğa uzun uzun baktıran bir dalgınlık. Bunca zaman neyin mücadelesini vermişim ve geriye kalan ne elimde? Cevabı en baştan belli miydi yoksa?
Vazgeçmeyi bilmeli insan bazen hatta çoğu zaman. Evet, bu zamana kadar söylediğim, yazdığım tüm cümleleri tek bir cümleyle reddediyorum şuan. Gerektiğinde vazgeçmeyi bilmeli insan. Çünkü ne çekilen yorgunluğa değiyordu ne de kanadıkça kanayan yaranın iyileşmesine fırsat veriyordu bu bitmeyen mücadele.
Ben vazgeçiyorum bunca zaman verdiğim tüm mücadelenin koskoca bir hiçten ibaret olduğunu geç de olsa anladığım zaman.