Sosyal medyada viral olan bir video vardı. Muhtemelen izlemişsinizdir. Akademisyen Zeliha Burtek, ‘sosyal çürüme’ kavramından bahsediyordu.
“Ya evet kesinlikle!” dedirten toplumdaki yaraya ışık tutan cümlelerdi. Bu sebeple dikkat çekti ve yayıldı video.
Her gün yeni bir olay ve bu da mı oldu dediğimiz davranışlar… Bir yerde problem var ve ciddi manada herkesi tehdit ediyor artık. Ne kundaktaki bebek, ne okuldaki çocuk ya da öğretmen, ne hastanede doktor ya da hemşire vb. toplumun her bireyi bu tehdit ile karşı karşıya. “Nasıl olabilir, bunu nasıl yapabilir bir insan?” diye farkında olmadan söyleniyoruz. Bu yüzden Zeliha Burtek bir nevi bizim bu yakınmalarımızı bakmamız gereken yöne sevk ettiği için dikkat çekici oldu. Dediği gibi ekonomik sıkıntılar atlatılabilir ama bir toplumun ahlaki değerleri zarar görmüşse işte bu gerçek bir tehlike. Çünkü insan, içte vicdanı, değerleri; dışta yasalar ve denetimler onu etkilemiyorsa dünyanın en tehlikeli varlığına dönüşebiliyor. Göz göre göre insan öldürebiliyor ya da insanların mallarına çökebiliyor.
Ahlak konusu birçok bileşenden oluşan bir kavram. Bu bileşenler masanın ayakları gibi ve herhangi bir ayak kırıldığında toplumdaki dengede bozuluyor. Tabi ki her devirde ahlaktan yoksun insanlar vardı ama günümüzün en büyük çıkmazı, ahlaklı insanların saf görülüp ahlaksız insanların yüceltilmesi kesinlikle. Gerek günlük hayatta gerek sosyal medyada maalesef bunun birçok örneği var. Bu da özellikle sosyal mecralar ile ilişkisi kuvvetli olan z kuşağına ne kadar haddi aşarlarsa o kadar popüler olacakları kanısına varmalarına sebep olmakta.
Bu ahlaki bozulma için tabi ki yasalar ve denetimler (var olanlar demek ki yeterli değil) konusunda gerekli çalışmalar yapılmasının yanı sıra uzmanların hep değindikleri gibi aslolan önce aile kavramına yönelmek gerekli. Aile kavramının önemsizleştirildiği, değerlerin yok sayıldığı günümüzde birey olarak ”bu işin bana düşen kısmı nedir ?” sorusunu sorarak çözüme ilerleyebiliriz.