Herkese merhaba yol arkadaşlarım, iki gün aradan sonra gene beraberiz. Bugün size yaratılan her eşya ve habitata karşı tefekkür etmenin ve Allaha şükretmenin öneminden bahsedeceğim. .
Her canlının, Allah’ı zikretmesini ve bizim yaratılanda onu görmemizi anlatmaya çalışacağım.
Haydi başlayalım… Size, geçenlerde başıma bizzat gelen bir hadiseden bahsetmek isterim. Gün batımını izlemek için balkona çıkmıştım. Manzaranın tadını çıkarmaktı niyetim… Birden güneşin batışındaki güzelliği, izlerken gözüm yerdeki fıstık kabuklarına takıldı. Evet, bildiğiniz fıstık kabuğu… Hareket eden fıstık kabuğu. Bir tebessüm belirdi suratımda…. Dikkatli baktığımda altında taşıdığı yükten küçük bir karınca…. Tüm çabasıyla ve gayretiyle o kabuğu ağustos sıcağında çekmeye çalışıyor…
Ozaman öyle bir hal ki, üzerime gelen öyle bir tefekkür hali ki, anlatamam…. Şöyle dedim: “Rabbim, karıncaya can veren, beni vesile kılan, onun rızkını veren, Rabbim sen her şeye kadirsin”
O kadar hale girmiştim ki; düşünsenize Allah’ım, beni o rızıklansın diye vesile kıldı.. O o kadar büyük ki, bir karıncanın rızkını bana verdirdi. Şükürler olsun dedim. Çok duygulandım. Hemhal oldum. Ben bir gün önce fıstık yemiştim. Farkında olmadan da, kabukları dökmüşüm. Oda onların yemekleri oldu…. Kendinden daha büyük bir kabuk taşıdığını ise çok sonradan fark ettim. Anlayınca da kabukları daha küçük hale getirdim.. Kendileri taşısın istedim. Düzenleri bozulmasın. Çünkü bir bilgi size, karıncalar hareket ederek yaşıyorlar. Eğer dururlarsa ölürler…
Allah, onların üzerinden hem tefekkür etmemi, hem de şükredip onları rızıklandırmamı istedi… İşte gerçek teslimiyettir bu… Karıncayı bile rızıklandıran Allah, bizi de görür, rızıklandırır… O her şeye kadirdir…
Yaratılan herşeyde, eşyada, hayvanatta ve habitatta onun tecellisini görmek gerekir. Onun mevcudiyeti , rahmaniyeti, celal ve Cemal bütün esmalarının tecellisi yaratılan her şeyde zuhur eder. Bu bazen bir karınca, bazen bir kelebek, bazen de bir kuş olur….
Yunus Emre ne güzel demiş :”yaratılanı sevmek yaratandan ötürü”. Her yaratılanı sevmek beşeri, mahlukatı veya habitatı….. Öylece sevmek, kusur görenlerden değil, huzur verenlerden olmak…. Her şeyi ve herkesi, Allah’ın tecellisini taşıdığı için affetmek ve hoş görmek…. Biliyorum çok zor, ama zamanla olacak şeyler… İnanın imkansız değil…
Mevlana ne güzel söylemiş bakın :”Gel ne olursan ol yine gel, ister kafir, ister mecusi, ister putperest ol yine gel , Bizim dergahımız, ümitsizlik dergahı değildir, bin kere tövbeni bozsan da gene gel…”
Peygamber efendimiz de (sav), düşmanı bile olsa, hakaret edip yüzüne tükürse de onu hoş görerek yeniden ve yeniden ayağına gitmiş. Hoşgörü ve sabır makamının örneğini vermiştir.
Bununla ilgili Mevlana hazretleri ve oğlu Alâeddin Veled arasında şöyle bir hadise meydana gelir…
Alâeddin Veled düşmanlarından kaçarken dergaha sığınır.. Babasına gelir. Yalvarır:” Babacığım beni sakla düşmanlarım peşindeler.. Sence onlara ne yapmalıyım der”
Mevlana hazretleri şöyle buyurur: “Onlara due et, doğru yolu bulmaları için Allaha dua et”. Bunu duyan Alâeddin. Veled “Nasıl olur! bir de onlara dua mı edeceğim? “.. deyince. Mevlana şöyle diyor: “Dua et ki, onların kalbi arınsın, ruhları temizlensin. Onlar da hidayete ersin” der.
Gördüğünüz gibi, islamda ve tasavvufta yaratılan her şeyi sevmek, onu Allah’ın esmasıyla kabul etmek, çok önemli… Allah yarattığını sever, korur, kollar… Ve onu andıkça, ‘Allah’ diye zikrettikçe mutlu olur… Allah yarattığından bu kadar memnunken, evrende bir kelebekten bir ağaca kadar her şey onu zikrediyorken, soruyorum size Biz kimiz? Onun yarattığını beğenmiyoruz. Dışlıyoruz.. Yada hoş görmeyip. Ötekileştiriyoruz… Biz onun aciz kullarıyız….
Son olarak toparlayalım, Allah’ı anmak sadece saatlerce ibadet yapmak, bilmem kaç tane dua okumak, sınırsız teşbih çekmek değil; doğada, kainatta, eşyada, her şeyde, Allah’ı okumak ve görmek, onun tecellisini idrak etmekle olur.. Bunları idrak etmekte zamanla okuyarak, anlayarak ve sorgulayarak olur….. Etrafımızda ki her şeyi okumakla olur…
Kuran ı kerimin ilk ayeti ‘oku’ dur. Buradaki oku,’ tabiatı, evreni, insanı, eşyayı’ okumaktır. Bir daha söyleyelim.
OKU-ANLA – SORGULA – İDRAK Et-İNAN
EĞER ALLAH SADECE İNANMAMIZI İSTESEYDİ, “OKU DEMEZDİ İNAN DERDİ” … BUNU UNUTMAYALIM. Bilinçli davranalım. Bir karıncadaki tefekkür, bize Kocaman bir kainatın kapılarını açabilir.
Su gibi olun Eyvellah dostlar
İnstagram :Seyyah_kelebek
Mail: Yaseminsarkaya252@gmail.com