Yiyit, “İnsanların ölümle kalım arasındaki çizgide tutabilecekleri el, sadece bizim elimiz. Binlerce kişinin nefes açlığına şahitlik ettik” dedi.
Türkiye’nin en büyük pandemi merkezi Sancaktepe Feriha Öz Acil Durum Hastanesi ekipleri, ilk yeni yıl gecesinde de mesai başındaydı. Koronavirüs mücadelede, 12 bine yakın hastanın taburcu edildiği merkezde, hasta bakım personelinden güvenlik görevlisine yüzlerce sağlık çalışanı durmaksızın görev aldı. Başhekim Doç. Dr. Nurettin Yiyit, yüksek hasta sayılarına ulaşılmasına rağmen Türkiye’deki ölüm oranlarının Avrupa ve ABD’deki kadar yükselmemesinin ardındaki başarının nedenlerini de anlattı.
Tam 9 aydır hiç durmadan, bayramlar özel günler dahil izin dahi kullanamadan pandemiyle mücadele için en ön cephede savaşan sağlık çalışanları yılbaşı gecesi de ailelerinden ayrı, koronavirüs pozitif hastaları yaşama döndürmek için mesaisine devam etti.
Türkiye’nin en büyük pandemi merkezi Prof. Dr. Feriha Öz Acil Durum Hastanesi çalışanlarının yılbaşı gecesi de süren mesaileri görüntülendi. Başhekim Doç. Dr. Nurettin Yiyit, sadece Feriha Öz’de 300’ün üzerinde sağlık çalışanının yılbaşı gecesi de görev başında olduğuna işaret ederek Mart ayından bu yana devam eden salgın savaşında, Türkiye’nin başarısının ardındaki gerçekleri anlattı.
“BİNLERCE KİŞİNİN NEFES AÇLIĞINA ŞAHİTLİK ETTİK”
Tıpkı bayramlarda da olduğu gibi yılbaşı gecesi de tam kadro mesaide olduklarına işaret eden Doç. Dr. Yiyit, “Biz hasta olduğu sürece hastalıklar var olduğu sürece mesaisi bitmeyecek bir meslek grubuyuz. Sadece bu hastanede 300’ün üzerinde personel bu gece nöbetçi. Önemli gün ve geceleri, bu gece olduğu gibi evinden ve sevdiklerinden uzakta geçiren insanlardan bahsediyorum. Bu insanlar fiziksel olarak yoruldular.
Çok uzun süredir koruyucu kıyafetlerin içinde, buğulanmış gözlüklerin arkasında geçen uzun aylardan bahsediyorum. Düşünün binlerce kişinin nefes açlığına şahitlik ediyorsunuz, binlerce kişinin ölüm korkusunu giderebilecek tek kişisiniz. O insanların ölümle kalım arasındaki çizgide tutabilecekleri el, sadece bizim elimiz. Sadece bizim dik duruşumuzdan güç bulabiliyorlar.” dedi.
“BU 9 AYLIK SÜREÇ BİZİM İÇİN EKG ÇİZGİSİNİN İNİŞ ÇKIŞLARI GİBİYDİ”
Yoğun bakıma giren her bebeğe kendi bebekleri gibi canlarının yandığını anlatan Doç. Dr. Yiyit, “Her, yaşam ve ölüm arasındaki çizgide gidip gelen hastanın çektiği ıstırap, kendi annelerinin babalarının çektiği ıstırap gibi sağlık çalışanlarının da içini yaktı. Bir başka açıdan da bakarsak, biz bu hastanede yaklaşık 12 bin civarı insanı taburcu etme mutluluğunu yaşadık.
Yani her bir ölümün kenarından dönüp taburcu olup sevdiklerine kavuşan insan da bizim için ayrı bir mutluluk oldu. Aslında bu 9 aylık süre bizim için bir EKG çizgisinin iniş çıkışları gibi, üzüntüyle mutluluk arasında gidip gelen bir şekilde geçti” diye konuştu.
“ÖNDE DOKTORLAR OLSA DA ASIL KAHRAMAN DİĞER SAĞLIK PERSONELLERİMİZ”
Salgınla mücadelede doktorlar kadar diğer sağlık personelinin de bu savaşta çok büyük emekleri olduğuna işaret eden Doç. Dr. Yiyit, sözlerini şöyle sürdürdü: “Evet bu işin önündeki patronlar biz hekimleriz. Yani hastanın tedavisini düzenleyen, order’ları veren ve cerrahi girişimleri vs gerçekleştiren bizleriz.
Ama hasta ile çok uzun saatler geçiren hemşire arkadaşlarımızın özverisini de unutmamak lazım. Bir çocuğun yatalak annesine yapabileceği her şeyi, hemşire arkadaşlarımız yapıyor buradaki hasta bakımında. Bunun yanında hasta bakım elemanlarımız ve temizlik elemanlarımız, sekreterlerimiz ve güvenlik ekibimiz yani bu takımın diğer parçalarını da unutmamak lazım. Çünkü pandemi sürecinde insanlar Kovidli birinin olduğu bir binaya dahi girmeye çekinirken, Kovid olan birinin yakından bile geçmeye korkarken, bu insanlar binlerce kişinin hastanelerde olduğu bu ortamı yaşadılar.
Özellikle temizlik ve hasta bakım elemanlarımız, pozitif hastaların yattığı o odalara defalarca girdiler, temizlediler. Birçok kişinin kendi Kovidli anne babasının odasına dahi girmeye çekindiği bir ortamda, onlar akşama kadar birçok hastanın yanında saatlerce bulundular. Sağlık işi bir ekip işi. Bu takımın içinde hekimden başlayıp hemşire, teknisyen, sekreter, güvenlik görevlisi, temizlik elemanı, hatta yemek dağıtan görevlilerimize kadar, biz kocaman bir aileyiz ve bu savaşı da bir ekip olarak verdik.”
“GÜÇLÜ DİJİTAL ALTYAPI PANDEMİYLE SAVAŞIN BEL KEMİĞİ OLDU”
Türkiye’nin pandemiyle mücadelesinde dünyadaki pek çok ülkeye göre çok daha başarılı bir grafik çizmesinin dinamiklerine de değinen Doç. Dr. Nurettin Yiyit, “Hastane ve yoğun bakım yapımızın gelişmişliğinin bize çok büyük katkısı oldu.
Bir başka konu da sağlık çalışanlarımızın sadece teorik temelli değil, daha çok pratik temelle yetişmişlikleri ve yüksek sayıda hasta yönetme kabiliyetlerinin ne kadar önemli olduğunu gördük. Başka bir unsur da Türkiye’de sağlıkta dijital bir devrim yaşandı. Güçlü dijital altyapımız sayesinde hastane ağlarımızı arka planda topladık ve hastane otomasyon sistemlerinin, bakanlık nezdinde SİNA programı ile birleştirilmesi ve işlenmesi gücümüz vardı.
Bu sayede rakamları anlık görebildik, geleceği ona göre planlayabildik. Yani her hafta, ilave kaç yoğun bakım yatak açmamız gerekiyor, kaç servis yatağı ilave açmamız gerekiyor, ne kadar ventilatöre ihtiyacımız olacağını, hep önden görerek gittik ve bütün bunları birleştirdiğimizde, hiçbir zaman Avrupa’da vb gördüğümüz o yataksız, hastanesiz ve tedavisiz hasta görüntülerini yaşamadık” dedi.
“VAKA SAYIMIZ YÜKSELSE DE ÖLÜM ORALARIMIZ HEP DÜŞÜK KALDI”
Türkiye’nin koronavirüsle savaşta bir önemli avantajının da kendi tedavi algoritmalarını oluşturması olduğuna işaret eden Doç. Dr. Yiyit, sözlerini şöyle sürdürdü: “Dünyadan farklı olarak hastaları çok erken dönemde tedavi ettik. Yoğun bakıma muhtaç olmasın felsefesiyle yürüdük ve mümkün olduğunca izole ederek, hatta filyasyon ekipleriyle sıkı takip ve temaslılarını yakalamak üzerine kurgulanmış mekanizmamızla vakaları erkenden yakaladık.
Yine dünyadan farklı olarak, hastalarımızı daha en başta entübe etmeme hedefiyle tedavisini sürdürdük. Mümkün olduğunca yoğun bakıma gitmeden hatta mümkünse evinde tedavisini düzenleyerek tedavilerini erkenden takip ettik. Hastaneye yatan hastaları da yoğun bakıma vermemek için çabaladık. Yoğun bakıma almak zorunda kaldığımız hastalarımızı ise solunum cihazıyla karşılaştırmamak üzerine uğraştık. Bunun için de mümkün olduğunca high-flow ve benzeri alternatif yüksek oksijen tedavileri ile izledik.
Bunlar yoğun bakım tecrübemizi de biraz değiştirdi. Artık yoğun bakıma bakış açımız, mümkün olduğunca solunum cihazından uzak bir şekilde tedaviyi sürdürmek şekline evrildi. Tüm bu saydığım faktörlerin getirdiği başarının en büyük delili de ülke olarak çok büyük pozitif vaka rakamlarına ulaştığımız dönemler olsa da, yani dünyadaki diğer ülkelerle nüfus başına aldığımızda evet rakamlarımızın çok yüksek olduğu zamanlar oldu ama bizim ölüm sayılarımız hep çok düşük kaldı. Bu da şunu gösterdi, sayıların ne kadar olduğu değil o sayıların nasıl yönetildiği önemli. Biz, ülke olarak bunu çok iyi yönettik.”
“HER BAYRAM ÇALIŞTIM BUGÜN DE BURADAYIM”
İlk görev yeri olan Prof. Dr. Feriha Öz Acil Durum Hastanesi’nde hemşire olarak çalışan Barış Dilmaç (23), 6 aydır pandemi hastanesinde görev aldığını belirterek koruma kıyafetleri içinde saatlerce kan ter içinde çalıştıklarını ancak yoğun bakımda yaşam mücadelesi veren hastaları gördükçe işine daha büyük azimle sarıldığını anlattı.
Dilmaç, “Çoğu zaman ailemizi göremiyoruz, izinlerimizi kullanamıyoruz. Bayramlarda çalışmıştım yine bugün de yılbaşı gecesinde burada çalışacağım. İlk geldiğimde 45 yaşında bir hastamızı kaybettik. Anne babamdan daha genç bir insandı hiçbir başka hastalığı da yoktu. Sadece fiziki açıdan değil, duygusal açıdan da çok fazla yıprandık.” dedi.
“HERKESİN KORKTUĞU İŞİ BİZ YAPIYORUZ”
Yoğun Bakım Hemşiresi Ayşegül Şahin (25) ise 3 yaşındaki oğlundan ayrı yeni yıl mesaisinde nöbette olduğunu anlatarak “Bayramlarda da hatta geçen ay doğum gününde de oğlumdan ayrıydım yine. Bu çok zor bir durum. Ben de Kovid geçirdim ve bir ay karantinada kaldım. Yine oğlumu hiç göremedim. Umarım bu zor süreçleri bir an önce atlatacağız.” diye konuştu. Klinik Bakım Görevlisi olarak çalışan 51 yaşındaki Zahire Kaya ise yoğun bakımda yatan Kovid pozitif hastaların tüm vücut bakımını kendilerinin yaptığını söyleyerek “Bazen bir saat odadan çıkamadığımız zamanlar oluyor.
Dışarı çıktığımızda su gibi terlemiş oluyoruz. Günde 7-8 kere odalara girdiğimiz oluyor. Evinde herkesin kaçtığı pozitif hastaların biz burada günde kaç kez temizliğini ve bakımını yapıyoruz. Bugün yılbaşı örneğin, hala mesaideyiz. Ailemizden çocuklarımızdan ayrı, buradayız. Kovid geçirdim ve yaşımdan dolayı her gün tekrar Kovid olur muyum endişesi de yaşıyorum. Ama ona rağmen hastalarımızı bırakmıyoruz. Bu mücadeleye devam ediyoruz” dedi.