İnsanın canı yandığında haksızlığa uğradığında dilinden dökülen kelimeler beddua olarak bilinir.
Unutmayınız söylediğiniz her sözün ve davranışın hesabını çekeceksiniz. Kelimeler dile gelecek, herkes hakkını isteyecek, ölümden sonraki hayatı düşünmeyen maddi dünyanın efendisi insan, beddua almasa bile ettiğini çekecektir.
Beddua, Farsça’da “kötü” anlamına gelen bed ile Arapça’da “dileme, isteme” gibi anlamlara gelen dua kelimelerinden oluşmuş bir bileşik isimdir. Dinin zulüm ve haksızlık saydığı geçerli sebeplere dayanması şartıyla beddua etmenin câiz olduğunu gösteren âyet ve hadisler vardır. Nitekim müfessirlerin çoğu, “Allah kötü sözün alenen söylenmesini sevmez; ancak zulme uğrayanlar hariçtir” (en-Nisâ 4/148) meâlindeki âyetin haksızlığa uğrayanların zalime beddua etmelerine izin verdiğini belirtmişlerdir.
Yazdığım küçük bir hikayeyi sizlerle paylaşmak istiyorum başlığı beddua ders almak isteyenlere gelsin.
Beddua
Yıllar önce bir köy varmış insanlar işinde gücünde mutlu huzurlu yaşar giderlermiş. Bir gün köyün en zengini İlyas ağa ölmüş tek mirasçısı torunu toprakları zengin bir adama satmış. Adamın adı Nazır. Adam zengin, adam bencil, adam kötü, köylüyü birbirine düşürür, dedikodu çıkarır, insanların huzurunu yok edermiş. Karısı dedikoducu iftira edermiş.
Köyde Nisa ve Tuğrul denen iki genç varmış. Birbirilerini çok severlermiş. Nazır’ın karısı Zeliha bu kızı çok beğenmiş oğluna istetmiş vermemişler. Kızın babası dürüst Ali usta kızım nişanlıdır nişanlı kız usulen istenmez demiş.
Kocasıyla bir olan Zeliha kadın köyün av dönemlerinde Tuğrul’u ortadan kaldırmaya karar vermişler. Tuğrul köylüyle avlanmaya çıkınca bir kazaya uğramış ve ölmüş. Belli bir zaman geçmiş Nisa yas tutuyor, Nisa ağlıyor, artık aklı gidip geliyor. Zeliha kadın yine istetmiş Nisa’yı Ali Usta’ya. “Bak kızına yine talibim üstelik başından nişan geçmiş kim alır onu bizim gibi şanlı şöhretli biri istiyor. Güle oynaya vermen lazım” demiş.
Adam boyun bükmüş Nisa’yı gelin etmiş. Zeliha kadın durmuyor. Tuğrul’un ailesini köyde istemiyor. Toprağınızı satın demiş almak istemiş olmamış. Onlar hakkında söylenti çıkarmış olmamış bir gün ürün dolu ambarlarını yaktırmış. Tuğrul’un hasta annesi Ayşe kadın gelmiş evin önüne Zeliha kadın sen benim oğlumu aldın toprağımı yaktın yuvamı yıktın. Allah seni bir gün öyle bir yaksın ki herkes seni görüp ibret alsın demiş.
Çaresiz topraklarını satıp göç ederler. Nisa’nın güzeller güzeli bir kızı olur. Yıllar geçer Nazır ve bencil oğlu Yakup paraya para güce güç katmışlar. Zeliha kadın yaşlanmış hastalıkları çıkmış.
Bir gün eve bir hizmetli aile alırlar ihtiyaçlı iyi iş görür memnundur herkes bir gece fırtına çıkar göz gözü görmez gaz lambalarından biri düşer ağılda yangın çıkar yangın sıçrar ve büyür. Hizmetli aile Nisa, kızı ve kocasını kurtarır. Ancak Nazır’ın ve karısının odasında dolap devrilir kapı açılmaz bağıra bağıra yanmaya başlarlar. Nazır kendini pencereden atar oda bir süre sonra ölür. Edilen beddua havada kalmaz haklı iseniz gerçekleştiğine şahit olursunuz.