Başörtüsüne anayasal güvence getiren Anayasa’nın 24’üncü maddesinde değişiklik öngören ilk madde TBMM Anayasa Komisyonu’nda kabul edildi.
Komisyon, TBMM Başkanı Mustafa Şentop, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, BBP Genel Başkanı Mustafa Destici, AK Parti Grup Başkanı İsmet Yılmaz’la birlikte 336 milletvekilinin imzası bulunan Anayasa değişiklik teklifini görüşüyor.
İYİ Parti ve CHP, başörtüsüne anayasal güvence getiren, Anayasa’nın, ‘vicdan, dini inanç ve kanaat (fikir) özgürlüğüne’ ilişkin 24’üncü maddesi üzerine ortak değişiklik önergesi verdi. Önergede; ‘dini inanç’ ifadesinin kaldırılması önerildi.
Önerge üzerine konuşan, İYİ Parti Grup Başkanvekili Erhan Usta, başörtüsü ile ilgili teklife önergeleriyle destek olmak istediklerini vurgulayarak, “Biz, başörtü meselesini, daha geniş ifadeyle de kadının kıyafeti meselesinin bir istismar alanı olarak görülmesini istemiyoruz. Biliyorsunuz, Sayın Cumhurbaşkanı bu meseleyi, Sayın Kılıçdaroğlu’nun kanun teklifi meselesini her ne kadar gollük bir pas olarak değerlendirse de biz meseleyi o şekilde değerlendirmiyoruz. Yani başörtüsü meselesini bir pasta ve bu pastadan koparılacak bir dilim olarak görmediğimizi ifade etmek isterim. Konunun geniş bir toplumsal mutabakatla ele alınması ve geniş bir toplumsal mutabakatla geçmesini son derece arzu ediyoruz. Küçük bir düzeltmeyle destek veriyoruz. Çok net bir şekilde söylüyoruz, İYİ Parti olarak da destek veriyoruz” dedi.
CHP ile ortak verdikleri önergeyi gerekçeleriyle savunan Usta, başörtüsü güvencesinin, ‘dini inanca’ bağlamayı doğru bulmadıklarının altını çizdi. CHP Aydın Milletvekili Bülent Tezcan da, İktidar partisinin başörtüsüyle ilgili teklifi kampanya malzemesi haline getirme niyetinde olduğunu söyledi.
Tezcan, “Kadının kılık kıyafet özgürlüğü kampanya meselesi haline getirilemez, getirilmemelidir, siyasetin alanından çıkarılmalıdır. Şimdi, bunu birkaç yerde görüyoruz. Birincisi, Sayın Cumhurbaşkanı konuşmalarında ‘Biz seçimi kaybedersek siz bütün kazanımlarınızı kaybedersiniz. Aman ha, dikkat edin, kızlarımız, çocuklarımız okullara giremez yeniden.’ dedi. Yetmedi, arkasından ilahiyatçılar devreye sokuldu. Muhafazakar kesimin itibar ettiği, yazılarını okuduğu ilahiyatçılar benzer açıklamalar yaptı ve bu çerçevede, bir kampanya hazırlığı olduğu ayan beyan ortada” değerlendirmesinde bulundu.
Tezcan, başörtüsü ile ilgili değişiklik teklifine, İYİ Parti ile birlikte verdikleri önergenin kabul edilmesi halinde destek vereceklerini vurgulayarak, aile bütünlüğünü koruyan Anayasa’nın 41’inci maddesine ise karşı çıktıklarını bildirerek, “Ben merak ediyorum, kızlarımızın başının açık olup kapalı olmasıyla, işte, LGBTİ’yi ya da başka bir meseleyi yan yana hangi zihniyet bir araya getirebilir? Niye ikisini bir pakette görüşme ihtiyacı duyuyoruz.
Ancak aileyi, çocuğu korumaya, kadını korumaya ilişkin başka tehditler var. Her gün sabah, gazetelere baktığınızda, internet sitelerine baktığınızda çocukların tacizi, işte, erkek-kadın fark etmiyor yani çocukların, kız çocuğu, erkek çocuklarının çeşitli yerlerde çeşitli biçimlerde tacizi, kadına karşı şiddet, aile içi şiddet, taciz, tecavüz bununla ilgili birçok rahatsız edici, insanın içini dışına çıkaran haberler var. 41’inci maddeyle ilgili ‘Aileyi koruyacağız, kadını koruyacağız.’ İyi, güzel. Getirilen teklife bakıyoruz, sorun olmayan bir mesele. Çocuk tacizleri ne olacak? Onlarla ilgili hiç rahatsız edici bir şey yok mu? Bir endişe yok mu? Onu Anayasa’ya taşıyıp da koruma ihtiyacı yok mu? Yok. Niye? Çünkü mesele başka” diye konuştu.
AK Parti Balıkesir Milletvekili Belgin Uygur, kendisinin de geçmişte bir başörtüsü mağduru olduğunu vurgulayarak geçmişte yaşadıklarını anlattı. Uygur, “Devlet güvenliği tehlikede denilerek okullara alınmadık. Ama şimdi başörtülü milletvekili olarak hepimiz Meclisteyiz” dedi.
Konuşmaların ardından, CHP ve İYİ Parti’nin başörtüsü ile ilgili verdikleri değişiklik ortak önerge AK Parti ve MHP’li üyelerin oylarıyla reddedildi.
CHP VE İYİ PARTİ KOMİSYONU TERK ETTİ
Önergeleri reddedilen CHP ve İYİ Partili milletvekilleri tepki gösterdi. İYİ Parti Grup Başkanvekili Erhan Usta, “Sizin amacınız farklı. Biz destek vermek istiyoruz, siz reddediyorsunuz” diyerek toplu halde komisyonu terk ettiler. Ardından, CHP’li milletvekilleri de tepkilerini dile getirdikten sonra, komisyonu terk ettiler. Bunun üzerine ise AK Parti’li üyeler; CHP ve İYİ Parti milletvekillerinin komisyonu terk etmelerini, ‘şov’ olarak yorumladı.
Başörtüsüne anayasal güvence getiren 1’inci maddenin kabul edilmesi sonrası, aile bütünlüğünün korunmasına ilişkin, Anayasa’nın 41’nci maddesinde değişiklik öngören maddenin görüşmelerine geçildi.
‘ANAYASA DEĞİŞİKLİĞİ’ TEKLİFİ KOMİSYON’DA KABUL EDİLDİ
TBMM Anayasa Komisyonu’nda, başörtüsüne anayasal güvence getiren Anayasa’nın 24 ve aile bütünlüğünün korunmasına ilişkin Anayasa’nın 41’inci maddelerinde değişiklik öngören, ‘Anayasa Değişikliği’ teklifi TBMM Anayasa Komisyonu’nda kabul edildi.
TBMM Anayasa Komisyonu’nda, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nda değişiklik öngören, ‘Anayasa Değişikliği’ teklifi kabul edildi.
TEKLİF NE GETİRİYOR
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Anayasa’nın 24’üncü maddesine, başörtüsüne anayasal güvence getiren hükümler ekleniyor. Buna göre, temel hak ve hürriyetlerin kullanılması ile kamu veya özel kesim tarafından sunulan mal ve hizmetlerden yararlanılması, hiçbir kadının başının örtülü veya açık olması şartına bağlanamayacak.
Hiçbir kadın; dini inancı sebebiyle başını örtmesi ve tercih ettiği kıyafetinden dolayı eğitim ve öğrenim, çalışma, seçme, seçilme, siyasi faaliyette bulunma, kamu hizmetlerine girme ile diğer herhangi bir temel hak ve hürriyeti kullanmaktan ya da kamu veya özel kesim tarafından sunulan mal ve hizmetlerden yararlanmaktan hiçbir surette yoksun bırakılamayacak, bu nedenle kınanamayacak, suçlanamayacak ve herhangi bir ayrımcılığa tabi tutulamayacak.
EVLİLİK BİRLİĞİ ŞARTI
Alınan veya verilen bir hizmetin gereği olan kıyafet söz konusu olduğunda devlet, ancak dini inancı sebebiyle kadının başını örtmesini ve tercih ettiği kıyafetini, hiçbir surette engellememek şartıyla gerekli tedbirleri alabilecek. Anayasa’nın 41’inci maddesinin, ‘Ailenin korunması ve çocuk hakları’ şeklindeki birinci kenar başlığı, ‘Ailenin korunması, evlilik birliği ve çocuk hakları’ olarak değiştiriliyor. Ailenin toplumun temeli olduğunu düzenleyen maddeye, evlilik birliği şartı da ekleniyor.
STK, ODALAR VE DERNEK TEMSİLCİLERİ KONUŞTU
TBMM Anayasa Komisyonu’nda, başörtüsü ve aile birliği ile ilgili Anayasa değişikliği teklifinin görüşmeleri sırasında, komisyona davet edilen STK, dernek ve odaların temsilcileri de görüşlerini bildirdi.
Türkiye Barolar Birliği Başkan Yardımcısı Sibel Suiçmez, yapılan düzenlemenin genellik ilkesine aykırı olduğunu düşündüklerini vurgulayarak, “Çünkü bir hak ve özgürlük alanı belirlenirken, her zaman anayasal dil olarak herkes ve hiç kimse şeklinde ifade edilecek kelimeler kullanılırken ve hatta ‘yurttaş’ kelimesi bile anlamı tam olarak yerine getirmezken genellik ifadesi olarak ‘herkesin’ kullanılması gerekirken ‘hiçbir kimse’ gibi kelimeler üzerinden bir anayasal değişikliğin yapılması da yine genellik ilkesine ve bu anayasal dile aykırı olduğunu düşünüyoruz. Açıkça düşünülen teklifin laiklik ilkesine de aykırı olduğunu düşünüyoruz” dedi.
‘HEPİMİZİN HİKAYESİ APAYRI’
Hukukçu Kadınlar Derneği Başkanı Figen Şaştım, “Başörtüsü hakkı temel hak hürriyetler kategorisinde, Anayasa ve kanunlarda temel hak ve hürriyetler kategorisinde düzenlenmiş, din ve vicdan hürriyetinin vazgeçilmez temel değerlerinden birisidir. Tüm kadınlar için, dini inancından dolayı başını örten tüm kadınlar için, hukuktan kaynaklanan vazgeçilmez, dokunulmaz ve doğuştan var olan bir haktır. Bende 11 yaşından beri ciddi mağduriyetler yaşayan birisiyim. Aslında hepimizin hikayesi birbirine benzer görünse de her bir başörtülünün, başörtüsüne maruz kalmış her birimizin hikayesi bambaşka, apayrı ve bu, toplumumuzda derin ve ağır travmalara sebebiyet vermiş bir konu” diye konuştu.
Şaştım, aile bütünlüğünün korunmasına ilişkin maddeye atıfta bulunarak, “Tüm dünyada insanlık adına, ailenin temellerinin dinamitlendiği, aile müessesesinin zarar gördüğü dikkate alındığında, LGBT hareketinin bu konuda örgütlenerek Türkiye’de de bilinçli anlamda eşcinselliğin yalnızca kişiye özel bir mahremiyet alanı olmaktan çıkarılıp, bunun propaganda aracına dönüştürüldüğü ve eşcinsel evliliklerin teşvik edilip kadın erkek değil, kadın ile kadının, erkek ile erkeğin teşvik edildiği evlilik düşünüldüğünde ailenin korunması açısından da 41’nci maddedeki düzenlemenin de mutlaka yapılması gerektiğini düşünüyorum” ifadelerini kullandı.
Aile Ve Sosyal Araştırmalar Platformu Yönetim Kurulu Üyesi Ayla Kerimoğlu, başörtüsü yasağının kadınlar üzerine geri dönülmez hak kayıplarına ve psikolojik sorunlara neden olduğunu kaydederek, “Binlerce kadın ve genç kızın yaşadığı travmalar ve geçen zamanların bir telafisi yok ne yazık ki. Ne özür ne bir başka şey bu kadınların hak kayıplarını geri döndüremez” değerlendirmesinde bulundu.
Kadem Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Sevim Zehra Kaya, geçmişte başörtüsüne uygulanan yasaklara dikkat çekerek, “Laiklik adına uygulanan bu yasağa gerekçe üretebilmek adına din içinden gerekçeler bulunmaya çalışıldı. Başörtülüler için kapalı bir cezaeviydi bu ülke zamanında” dedi.
EŞCİNSELLİK UYARISI
‘İnterseks -Hermafrodit ve Eşcinsel’ kitabının yazarı ve ürolog Prof Dr. Zeki Bayraktar, bir dip dalgayla karşı karşıya olunduğuna dikkat çekerek, “Bir salgın var fakat bu enfeksiyon salgını değil, ‘ergen karmaşası’ dediğimiz ‘ergenlerde biseksüel konfüzyon’ dediğimiz, aslında eskiden beri var olan ama yüzde 98’i geçici olan bir durumun günümüze özgü koşulları nedeniyle, özellikle internet ve sosyal medya etkileşimleri bağlamında kalıcı hale gelmesi sonucunda gördüğümüz ve teknik terimle ‘ergenlerde hızlı başlangıçlı cinsiyet hoşnutsuzluğu’ adı verilen bir durum var, bu yeni bir klinik entite.
Eğer biz bu süreci doğru yönetemezsek; hekimler olarak, yöneticiler olarak, devlet olarak bu süreci rasyonel biçimde akılcı yöntemlerle, panik yapmadan doğru bir şekilde yönetemezsek ne yazık ki önümüzdeki yıllarda eşcinsel ve transeksüel vakalarda bir patlamayla karşı karşıya kalabiliriz” açıklamasında bulundu.
Bu konuda uyarılarda bulunan Bayraktar konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Eşcinsellik ve transeksüellik büyük oranda erken çocukluk döneminde ‘cinsiyet kimlik bozukluğu’ dediğimiz ve burada da hatalı ebeveyn davranışlarının etkili olduğu, akran etkileşimlerinin; ergenlik döneminde yaşanan bu karmaşaların rol oynadığı bir süreçtir. Bu süreci iyi yönetemezsek önümüzdeki yıllarda böyle bir patlamayla karşı karşıya kalabiliriz.
Eşcinsellik ve transseksüellik, adına ister ‘hastalık’ deyin, ister ‘tercih’ deyin, ister ‘yönelim’ deyin ister ‘normatif bir davranış’ deyin, ne derseniz deyin, öyle bir şeydir ki bireyin yaşam süresini 16 yıl ile 27 yıl arasında kısaltan yani ömrü ortalama 25 yıl kısaltan bir durumdur. Bu yaşamın getirdiği zührevi hastalıklar, riskleri nedeniyle başta HIV olmak üzere bütün cinsel temasla gelen hastalıklara çok yüksek oranda yakalanırlar. Bu nedenle de başta kaposi sarkomu, lenfoma, anal, genital kanserler olmak üzere, kanserler ve enfeksiyonlar çok sık görülür.”