Dünyada barış deyince akla gelen yapılan savaşlardır. Neden önce savaşıp sonra barış diyelim. Zaten biz birbirimize düşman değiliz.
Bu düşmanlıkları ortaya neden koyuyoruz? Savaşların olmadığı yerde zaten barış vardır. Her gün haberlerde; savaşlarda şu kadar insan öldü, binlercesi yaralı. Ben her gün izleyeceğim haberlerde bunları görmek istemiyorum artık. Kim neden çıkarıyor bu savaşları? Çocukları evsiz, annesiz, babasız, hayalleri olmayan, gelecekleri mahvolan, eğitimlerini yarıda bırakıp mülteci durumuna düşüren, sağlıksız bir nesil yetişmesine izin veren zihniyete şaşırıp kalıyorum. Bunları yapan zaten insan değildir.
Dünyamız rengarenk, masmavi denizleri, yemyeşil doğası, göz alabildiğine uzanan sıra dağlar. Bu güzelliklere nasıl kıyıyorlar, anlamıyorum. Hepimizin evleri vardır. Oturduğumuz evlere neden saldırı yapılıyor? Bizim suçumuz, günahımız ne ? Depremde bile yıkılan binalar savaşlarda yıkılan evlerden daha az. Mallarını, oturdukları evleri, kendileri için, çocuklarının geleceğini düşündükleri için başka memlekete giden inşaat ne kadar zor durumda kalıyor; bunu düşünen kimse yok. Herkes kendini savunuyor. Yapılan yanlışların farkına varılmıyor. Oysa savaşmak isteyen devletler kaybettiklerinin farkına varacak mı acaba ? İlk önce ekonomik yönden çökecekler, sonra savaşa giden askerlerinin çoğu ya şehit, ya gazi, ya da engelli gelecek.
Atılan bombaların, mermilerin, kullanılan tüfeklerin, kısacası savaşta kullanılan malzemelerin çoğu devletin kasasından çıkıyor ve ülke savaşı kazansa da kaybetse de ekonomik açıdan zarar görüyor. Artık neden hem savaşalım hem de barış diyelim. Hiç kimsenin canı yanmadan kardeşçe, arkadaşça, birbirimize yardım ederek, her gün yeni bir güne uyandığımızda kaygı duymadan hiç kimse için üzülmeden yaşayabilecek miyiz? Ben çünkü geleceğim için kaygı duyuyorum. Bu savaşlar ne zaman dinecek, dünya liderleri ne zaman bu işe dur diyecek ? Her gün gazete ve televizyonlarda falanca ülke falanca ülkeye savaş açtı. Neden açtın? Senin toprağın yok mu, senin paran yok mu? Diyelim ki işgal ettiğin ülkeyi ele geçirdin, o ülke hakkında nasıl hak iddia edersin. Çocukların ,annelerin, babaların, orada yaşayan insanların geleceklerini karartmaya hiç kimsenin hakkı olamaz!
Ya senden giden askerlerinin annesi, babası, çocuğu yok mu? Biz çocukların isteyebileceği en güzel şey önce ülkemizin, sonra dünyanın içinde rahatça dolaşabileceğimiz bir ömür geçirmek; yani barış, iyi bir gelecek, herkesin huzurla yaşadığı, kimsenin birbiriyle kavgalı olmadığı, herkesin birbiri için iyi dileklerde bulunduğu, içinde yalan olmayan, yıkımlar olmayan, dillerimiz farklı olsa da anlaşabileceğimiz arkadaşlıklar, dostluklar istiyoruz.
Dünya’yı bir okula benzetelim. Okulun iyi müdürü, iyi öğretmenleri olmazsa o okulda çocukların gelecekleri olmaz. Bir ülkeyi de, insanlarını da rahat ettirmek iyi bir liderin işidir. İyi bir lider önce vatanını sonra insanlarını düşünmelidir. Bütün dünya Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Mustafa Kemal Atatürk‘ü çok iyi bilir. Yapılan savaşların kazanılmasında, dünya barışının sağlanmasında, kurduğu Cumhuriyet ile nasıl lider olunacağını bütün dünyaya göstermiştir. Dünyada en iyi huzur barışın getirdiği huzurdur.