Youtube kanalı üzerinden Barbaroslar: Akdeniz’in Kılıcı dizisinin ilk bölümünü izledim. Diriliş Ertuğrul dizisindeki rolü sonrasında Engin Altan Düzyatan’ın dönüş yapması güzel olmuş.
Öncelikle belirteyim ki spoiler barındıran bir yazı yazıyorum, henüz izlemediyseniz okumanızı önermem.
Canlı olarak izleyemesem de yakın zamanda Barbaroslar: Akdeniz’in Kılıcı youtube kanalı üzerinden ilk bölümü izledim. Kesin olarak söylemem gereken şey, Diriliş Ertuğrul dizisindeki rolü sonrasında Engin Altan Düzyatan’a başka rol yakışmayacağıdır. 5 sezonluk macerası sonrası zihnimize tarihi bir karakter olarak kazındıktan sonra böyle bir proje ile dönüş yapması güzel olmuş, beğendiğimi söyleyebilirim.
İlk olarak dikkat ettiğim nokta ise dizide oyuncu bolluğu olması. Şöyle ya da böyle birçok isim var ve hepsi de kaliteli oyunculuğa sahip, gerçekten geniş bir oyuncu ekibine sahip. Ulaş Tuna’nın canlandırdığı ve canlandıracağı Hızır Reis, diğer adıyla Barbaros Hayrettin Paşa; çok güzel olmuş. Gerçekten çok sempatik bir karakter kurgulamışlar, hareketliliği ve istekli oluşunu çok beğendim. Bazı noktalarda kendimden de bir parça buldum/bulacağımı hissediyorum. Öylesine çok karakter vardı ki kendinizi bulmamanız imkansız gibi.
Engin Altan Düzyatan’ın canlandırdığı Oruç Reis yani dizide ki ismi ile Baba Oruç diziye çok farklı bir pencere katacağı kesin. Öte yandan Devrim Evin’in oyunculuğu hep takdire şayandı, bu bölümde de karakterine hakim oluşunu gördük. Yetkin Dikinciler, Bahadır Yenişehirlioğlu, Pelin Akil gibi birçok tanıdığımız oyuncuyu da beraberinde görmüş ve izlemiş olduk.
Dizide sırf aksiyondan ziyade hafif eğlenceli, hareketli bir tema göreceğiz gibi de hissetim aslında. İlk bölümün bana verdiği sinyaller arasında bu tarz bir duygu da vardı çünkü. Sahne geçişlerinde, diziye girişte ve benzeri noktalarda başarılı bulduğum bir bölümdü, umarım bu şekilde devam eder.
Gelelim bir diğer pencereye; klasik sahneler. Nedense bazı noktalarda bunu aşamadığımızı düşünüyorum, aksiyon/savaş sahnelerinde oturup aksiyonu izleyemiyorsunuz. Baba Oruç’un aksiyon sahnesinde o kadar hızlı geçişler yapmışlar ki kim nasıl kılıç sallıyor, kime sallıyor anlaması gerçekten zor oldu. Bunun birçok örneği olsa bile en basitinden düşünelim: Karayip Korsanları. Hem eğlencenin tadına doyarken, hem de savaş sahnelerine doyuyorduk. Maalesef ki önceki dizilerde de yapılan bu hatayı bu dizide de görüyoruz, eksik olan bir noktaydı bu.
Kostüm ve tasarım açısından kötü bir izlenim vermedi, başarılı olduğunu düşünüyorum. Denizvari kostümler, korsanlık teması ve buna bağlı dizi müziği yapımı da diziyi bir arada tutan şeylerdi.
Keyifli başlayan bölüm, hüzünle son buldu. Beklemiyordum şahsen. İhsak Ağa ve İlyas Reis’in ölümlerini izleyeceğimizi düşünüyorum, eğer bir sürpriz olmazsa. Tarihi olarak ne kadar doğru ve uyarlama yapıldı bilmiyorum, bu tarihlere çok hakim değilim aslında. Fakat kurgu bir tarih dizisi olacağı için, çok fazla düşünmek istemiyorum. Çünkü kendi tarihimize dair yapılan çok az yapım var, bunların çoğalması ve desteklenmesi taraftarı biriyim. Tabii ki bu yapımları yaparken de eksik yönlerimizi daha iyi hale getirmeliyiz ki daha çok seyir zevki verebilelim. Tekrar görüşmek üzere dostlar, kendinize çok iyi bakın!