Adalet Bakanı Gül herkesin AYM kararlarına uymasının hukukun emredici hükmü ve hukuk devletinin bir gereği olduğunu kaydetti
Adalet Bakanı Abdulhamit Gül, AYM Başkanı Zühtü Arslan, Avrupa Konseyi Genel Sekreter Yardımcısı Bjorn Berge, Dışişleri Bakan Yardımcısı ve Avrupa Birliği Başkanı Faruk Kaymakcı ve Avrupa Birliği Türkiye Delegasyonu Başkanı Nikolaus Meyer-Landrut, Ankara’da ‘Anayasa Mahkemesinin Temel Haklar Alanındaki Kararlarının Etkili Şekilde Uygulanmasının Desteklenmesi Projesi’ açılışına katıldı.
Adalet Bakanı Abdulhamit Gül, millet iradesinin devletin bütün kurumları üzerinde belirleyici olduğu demokrasiyi sabit kılmanın yolunun vatandaşın anayasa ile bağını canlı tutmaktan geçtiğini kaydederek AYM’ye bireysel başvuru usulünün bu noktada olumlu bir etkisi bulunduğunu belirtti. Bakan Gül, bireysel başvurunun demokratik bir hukuk devleti altında yaşama bilincine ciddi bir katkı sağladığını, bu sayede hukuk sisteminin hak ve adalet duygularının korunması yolunda önemli bir eşiği geçtiğini söyledi.
Gül, “AYM kararlarının yasama, yürütme ve yargı organları için bağlayıcı olduğu özel bir yüküm altına alınmıştır. Hukuk devletinde bireysel başvuru sonucunda verilen karar sadece o somut uyuşmazlık yönüyle sonuç doğurmakla kalmaz diğer benzer olaylarda da göz önüne alınır. Diğer benzer olaylarda da hakim ve savcıların ihlal kararlarına uygun davranmaları HSK tarafından yine terfilerinde dikkate alınmaktadır. Herkesin AYM kararlarına uyması hukukun emredici hükmüdür ve hukuk devletinin bir gereğidir. Bu konuda yaptığımız çalışmalarla bu kuralı takip ediyoruz” dedi.
Gül, bununla birlikte mahkeme kararlarının bağlayıcılığı, kararların hiçbir şekilde eleştirilmeyeceği anlamına da gelmeyeceğine işaret ederek, “Eleştiri özgürlüğü de demokrasinin bir unsurudur. Demokrasilerde yargı kararları eleştirilebilir, hukukun sınırları içinde tartışılabilir. Yargı kararları içinde getirilebilecek bilimsel, makul, hukuksal eleştiriler esas itibarıyla yargının gelişimine de katkı sağlar. Yargı kurumu kamuoyundan gelen yansımaları adeta bir geri bildirim olarak değerlendirmelidir. Kamusal tartışmaya katkı sunan her türlü eleştiriye açık olmalıdır. Açılışını yaptığımız bu projenin bu konuda da önemli açılımlar getireceğine inanıyorum” ifadelerini kullandı.
AYM Başkanı Zühtü Arslan da bireysel başvurunun uygulamaya geçmesinin 9’uncu yıl dönümü olduğunu belirterek proje ile bireysel başvurunun amacı olan objektif etkinin üzerinde durulmasına vesile olacağını söyledi. Arslan, bireysel başvurunun Türk hukuk sisteminde çok köklü bir değişikliğe yol açtığını kaydederek, “Bireysel başvuru sayesinde anayasal hak ve hürriyetlere yönelik ihlal iddialarının uluslararası organlara taşınmadan, öncelikle ulusal sınırlar içinde ele alındığı ve ihlallerin giderildiği etkili bir hak arama yolu oluşturulmuştur.
AYM’nin bireysel başvuru kapsamındaki incelemesi, temel hak ve özgürlüklerin güvence altına alınmasında ve geliştirilmesinde bireylere en üst düzeyde koruma sağlamaktadır. Bu anlamda bireysel başvuru ülkemiz ve insanımız açısından büyük bir kazanımdır. Bu büyük kazanımı etkili bir hak arama yolu olarak gelecek kuşaklara taşımak da başta AYM olmak üzere hepimizin ortak sorumluluğudur. Bu sorumluluğun gereklerinden biri ve belki de en başta geleni, bireysel başvurunun uygulanması sürecinde karşılaşılan sorunları tespit etmek ve bunları çözmeye gayret etmektir” dedi.
Zühtü Arslan bireysel başvuruya ilişkin zorlukların başında gitgide artan başvuru sayısının geldiğini bildirerek şunları söyledi:
“Bireysel başvuruyu kabul eden ve başarılı bir şekilde uygulayan hiçbir ülkede, bizde olduğu kadar çok sayıda başvuru yapılmamıştır. İspanya ve Almanya Anayasa Mahkemelerine yapılan 5-6 bin civarındaki yıllık başvuru mahkememize neredeyse bir ayda yapılan başvuru sayısına tekabül etmektedir. Dahası Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine 47 ülkeden yapılan başvurudan daha fazlası AYM’ye yapılmaktadır. Mahkememiz bu artan tüm gücüyle çalışmaktadır. 9 yıllık uygulama sonunda belirtmek isterim ki, bireysel başvurunun etkili bir hak arama yolu olarak sürdürülmesi, yapısal birtakım tedbirlerin alınmasını gerektirmektedir. Bu tedbirlerden belki de en önemlisi bireysel başvurunun objektif etkisinin anlaşılmasını ve hayata geçirilmesini sağlayacak adımların atılmasıdır. Bunun için de ihlal kararlarının gereği gibi yerine getirilmesi ve yeni ihlallerin engellenmesi hayati derecede önemlidir.”
‘Aslan, aslında daha bireysel başvuru başlamadan, verilecek hak ihlali kararlarının gereklerine ilişkin tartışmaların başladığını hatırlatarak, “AYM, açılan bir iptal davası üzerine verdiği kararda bireysel başvuru yolunun mahiyetine ilişkin önemli tespitler yapmıştır. Mahkemeye göre bireysel başvuruda yapılması gereken sadece bir hakkın ihlal edilip edilmediğini tespit etmekten ibaret değildir. Bireysel başvuru yolu bir yandan ihlalin sonuçlarının ortadan kaldırılmasını ve ihlalin yol açtığı zararın giderilmesini, diğer yandan da bireylerin temel hak ve özgürlüklerinin kamu gücü tarafından ihlalinin önlenmesini gerektirmektedir” dedi.
Arslan, bireysel başvuru kurumunun nihai amacının, bireysel başvuru sonucu verilen kararların etkili bir şekilde uygulanmasıyla yeni ihlallerin önlenmesi olduğunu bildirerek şunları dedi:
“‘Bataklık’ metaforunu kullanacak olursak, bireysel başvurunun hedefi tek tek sivrisinekleri yok etmek değil, onları üreten bataklığı kurutmaktır. Bireysel başvurunun bu objektif amacını gerçekleştirme konusunda yasama, yürütme ve yargı olarak hepimize önemli görevler düşmektedir. Bu görevlerin muhatabı ihlalin kaynağına göre idare, yargı veya yasama olabilmektedir. Eğer hak ihlali idari bir işlemden kaynaklanmış, yargı kararıyla da bu ihlal giderilememiş ise yahut ihlal doğrudan yargı kararından kaynaklanmışsa AYM yeniden yargılamaya karar verebilmektedir. Bu durumda öncelikle yeniden yargılama yapılmak suretiyle ihlale yol açan karar kaldırılacak ve ihlali giderecek şekilde yeni bir karar verilecektir. AYM, ihlalin ve sonuçlarının giderilmesine yönelik olarak yargılamanın yenilenmesi kararı verdiğinde, derece mahkemelerinin yargılamayı yenilemekten başka seçenekleri bulunmamaktadır. Mahkememizin kararlarında vurgulandığı üzere bu durum Anayasa ve kanundan kaynaklanan bir zorunluluktur” dedi.
Arslan, esasen yargılamanın yenilenerek somut ihlalin giderilmesinin de yeterli olmadığını vurgulayarak, “Aynı veya benzer konularda yeni ihlallerin önlenmesi için idarenin ve tüm yargı mercilerinin yeni başvuruları beklemeden ihlal kararında belirlenen esaslara uygun şekilde davranmaları gerekmektedir. Bu durum bireysel başvurunun objektif etkisinin bir gereğidir. Diğer yandan ihlalin idarenin veya yargının kararından değil de bizzat kanundan kaynaklandığı durumlarda ise yeniden yargılama yapılmasının bir anlamı olmayacaktır. Bu durumda yapılması gereken ihlale neden olan kanun hükmünün kaldırılması veya değiştirilmesidir. Dolayısıyla ihlalin kanundan kaynaklandığı hallerde yasama organının harekete geçerek gerekli yasal değişikliği yapması bilhassa yeni ihlallerin önlenmesi bakımından hayati derecede önemlidir” diye konuştu.
Arslan, AYM’nin her ihlal kararının aynı zamanda bir Anayasa’ya aykırılık tespiti olduğunu belirterek, “Bu nedenle tespit edilen aykırılığın giderilmesi ve yeni aykırılıkların önlenmesi devletin ilgili tüm kurum ve kuruluşlarının görevidir. 4 yıllık bir uygulama süresi olan projenin, AYM ile paydaşlar arasındaki yapıcı diyaloğun geliştirilmesine ve bireysel başvurunun bilhassa objektif etkisinin daha iyi anlaşılmasına çok önemli katkılar yapacağına inanıyorum. Eminim proje bu yönüyle, bireysel başvurunun ülkemiz insanına hizmet eden etkili ve başarılı bir hak arama yolu olarak sürdürülmesine katkı sağlayacaktır” dedi.