Kelime anlamı ‘deniz egemenliği’ olan thalassokrasiyi tanımlamak hayli zordur. Bilim insanları thalassokrasiyi tarih yazımsal yaratım ve siyasi yapılanma sınırları çerçevesinde anlamlandırmaktadır.
Buna karşın siyasi yapılanma olmaktan ziyade, siyasi yapılanmaların nasıl şekilleneceğini belirleyen öncül koşulları oluşturur ve her ne kadar deniz gücünü belirlemek karmaşıkta olsa, tarih yazımsal yaratım olarak kabul edilemeyecek kadar da somut yapıdadır.
Thalassokrasiyi bir devletlerin lojistik, ticari ve askeri stratejisini kara üzerinden değil de deniz üzerinden tasarlaması olarak düşünebiliriz. Terimimiz pozitif anlamda denizcilik sayesinde oluşturulan ekonomik güç, negatif anlamıyla yine denizcilik üzerinden oluşturulan ama aşırı ve sürekliliği olmayan siyasi güç olarak karşımıza çıkmaktadır. Atina Polis’inde thalassokrasinin yükselişini incelemek; dönemin filozof ve siyasetçilerinin değerlendirmelerini bilmek konu hakkındaki soru işaretlerine cevap bulmamızı sağlayacaktır.
1. Atina Kent Devleti’nde Thalassokrasi Nasıl Başladı?
Atina’da thalassokrasinin yükselişi, Pers İmparatorluğu’nun kurulması ve genişlemesiyle paraleldir. Perslerin kuruluşu Büyük Kyros kayınpederi Astyages’i MÖ 559’ta Med tahtından indirmesiyle başlamaktadır. Med topraklarının yeni hükümdarı olan II. Kyros, kurduğu Pers İmparatorluğunun topraklarını hızlı bir şekilde genişletmeye başlamıştır. Batı Anadolu devletlerinin zenginliğini sömürmek isteyen Persler, Lydia’yı MÖ 547/546’da hakimiyet alanına dahil etmiştir. Hemen ardından da İon kent devletlerini kontrol altına almıştır. Büyük Darius’un MÖ 5. yüzyılın başında Yunan anakarasına sefer yapmaya hazırlandığı sırada, Miletos’ta başlayan İon İsyanı patlak vermiştir.
Pers satrabı ve Miletos tiranı olan Aristagoras, Perslerden aldığı askeri yardıma rağmen Naksos’a düzenlenen seferde başarısız olması, Perslerin gözünden düşmesiyle sonuçlanmıştır. Satrablığını kaybedeceğini düşünen Aristagoras, MÖ 499’da İon Ayaklanması’nı organize etmeye başlamaktadır. Başlatmak istediği ihtilale destek bulmak niyetiyle Sparta kralı Kleomenes’e, Hippias’ın tiranlığından yeni kurtulan ve demokratikleşme sürecine tekrardan başlayan Atinalılara ve diğer kent devletlerine bizzat ziyaretler gerçekleştirmiştir. Aristagoras’ın yardım çağırısına, yalnızca Atinalılar 20 gemi ve Eretrialılar da 4 gemi göndererek, geri dönüş sağlamıştır.
Başlarda Perslere karşı başarı elde eden isyancılar, Sardes’e kadar ilerlemeyi başarmıştır. Persler satraplık merkezleri Sardes’in yakılıp yıkılmasını cezalandırmak amacıyla büyük bir ordu hazırlamaya başlamıştır. Fenike limanlarında donanmanın da hazır hale gelmesiyle, İon isyancılarına karşı olanca azametiyle karşı saldırıya geçmişlerdir. Lade Deniz Muharebesi’nde İonların ağır yenilgi alması sonucu isyan bastırılmıştır. Bu dönemde Yunanlılar pentekonter tipi gemiler kullanmaktadır.
Bu gemilerde tek sıra kürekçi bulunmaktadır. Yunan gemilerinin avantaj sağlamaması yanı sıra mürettebatın Fenikeli denizciler kadar usta olmaması sonucu Lade’de kaçınılmaz bir mağlubiyet getirmiştir. Tarihte ilk kez deniz muharebesi savaşın sonucu belirlemiştir. Miletos da Sardes’e verdiği zararın karşılığı olarak ağır şekilde cezalandırılmıştır. Atina ise isyanın bastırılacağını anladığı andan itibaren desteğini çekmektedir fakat Persler isyan öncesi zaten Yunan yarımadasını işgal etmeyi planlamıştır ve Atinalıların isyana desteğini, yapacakları istilayı meşrulaştırmakta kullanmışlardır.
Persler, Atina Polisi’ne İonlara verdiği yardımın bedelini ödetmek ve diğer Yunan kent devletlerine mesaj vermek üzere küçük bir filo gönderir. İonların Lade açıklarında uğradığı büyük hezimeti unutmayan Atinalılar, Persleri denizde karşılamanın taktiksel hata olabileceğini düşünürler. Bu sebeple Persleri, Maraton Ovası’nda karşılama kararı almışlardır. Atinalı hoplitler Miltiades önderliğinde, Perslere karşı muharebeyi kazanırlar. Maraton Muharebesi, Miltiades ve diğer aristokratlar tarafından, antidemokratik fikir ve eylemlerini meşrulaştırmakta araç olarak kullanıldığından, olduğundan çok daha büyük gösterilerek, efsaneleştirilmiştir. Maraton Muharebesi’nden sonra I. Darius Yunan anakarasına işgal etme planını devam ettirmemiştir. Maraton Muharebesi’nden 4 yıl sonrada vefat etmiştir.
Büyük Darius’un MÖ 486’da ölümü sonrası yerine geçen oğlu Kserkses siyasi gücünü sağlamlaştırmaya ve hükümdar değişimi sırasında oluşan isyanları bastırmaya epeyce vakit harcamak zorunda kalmıştır. Hali hazırda Asya’da Hindistan, Avrupa’da Trakya ve Afrika’da Mısır’a kadar hükmeden Persler, Yunanlıları küçük bir sorun olarak görmektedir. Pers İmparatorluğu gibi devasa büyüklükteki devletin iki yüz bine yakın askerini üç aylık mesafede bulunan Yunan anakarasına yapacağı sefer sırasında, bütün topraklarında hegemonyasını korumak yıllar süren bir organizasyondur. Kserkses hakimiyetindeki Persler ikinci kez Yunan anakarasına saldırıya hazırlanırken, Atina’da da önemli gelişmeler yaşanmaktadır.
Atina’nın güneydoğusundaki Laurion gümüş madenlerinde çok zengin bir damar keşfedilmiştir. Atina adına arkhonluk ve stratesgosluk gibi üst düzey görevler yapan Themistokles, Perslere ve Spartalılara karşı bulundukları durumu çok iyi analiz etmiştir. Karada yenemeyecekleri kadar güçlü orduları olan devletleri, deniz savaşında yendikleri taktirde üstün gelebileceklerini ilk fark eden Atinalı lider olmuştur. Bu doğrultuda gümüş madenlerinden sağlanan yeni geliri, 200 trireme yapımında kullanmak istemiştir. Atinalı bir başka önemli devlet adamı Aristeides’den itiraz gelmiş olsa da Pers tehlikesinin yakınlığı, Atina’da sosyal sınıfların hiyerarşini değiştirecek olan thalassokratik yasaların geçmesini sağlamıştır. Aristeides ise ostrakismos yasasıyla MÖ 482’de sürgün edilmiştir. Bu tarihi dönüm noktasından itibaren, Atina Kent Devleti’nde thalasokrasi yükselmeye başlamıştır. Thalassokraside gemilerden daha önemlisi mürettebat oluşturmaktır.
Bir triremenin hareket etmesi 170 kürekçinin kas gücüne bağlıdır. Bu sayıya deniz subayları ve erleri de dahil edersek triremenin savaşa hazır olmasını sağlamak için 200 kişilik mürettebat gerekmektedir. 100 triremenin savaşta kullanılabilmesi demekte, yaklaşık 20.000 denizci demektir. Atina toplumunda thesis sınıfı eğitilerek mürettebat ve gemi yapan ihtiyacı karşılanmıştır. Thesis sınıfı özgür olmasına karşın toprak sahibi olmayan ve zanaatkârlığı bulunmayan insanlarıdır. Toplumda özgür insanlar içinde en alt tabaka olan halkın birden hayati öneme sahip rol üstlenmesi, radikal demokrasinin, thalassokrasiyle paralel yükselmesiyle sonuçlanmıştır. Themistokles, Atina’nın ve Yunan dünyasının Pers tehdidini bertaraf etmesi gayesiyle oluşturduğu deniz gücünü, diğer polislerin de sağladıkları denizciler ve gemiler sayesinde zamanında tamamlamayı başarmıştır.
Persler karada Atina dahil pek çok şehri işgal etmeyi başarmış olsa da denizde yaptıkları üç savaşta da sonuç alamamıştır. Yunanlılar tarafında da durum hiç iç açıcı değildir. Akrapolin yandığını izlerken Salamis’te Perslere karşı ne yapacakları konusunda görüş ayrılığına düşmüşlerdir. Themistokles, Korinthos Kıstağı’nda Pers ordusunu karada karşılamayı planlayanları, Atinalıları savaştan çekmekle tehdit ederek deniz savaşına ikna etmiştir. Hedefi Pers donanmasını dar geçide çekerek manevra kabiliyetini yok etmek ve orada imha etmektir. Themistokles, Pers donanması dar geçide girmesini garanti altına almak amacıyla kölesini elçi göndermiştir.
Yunanlıların birbirine düştüğünü ve büyük zafer elde etmek beklememeleri gerektiği anlatan Themistokles’in adamı Ksekses’i ikna etmeyi başarmıştır. Yunan donanması, Pers donanmasını dar geçitte tek sıra halindeyken gördüğünde bile geri çekilmesi, Perslerin zafere daha fazla yaklaştığına inanmasına sebep olmuştur. Yunanlılar bu sayede daha fazla Pers gemisini hareketsiz hale getirmiştir. Salamis’te 40 gemiye kaybetmelerine karşı 200 Pers gemisini imha etmeyi başarmışlardır. Persler bir yıl sonra, Pausanias önderliğindeki Sparta ordusuna Platea Muharebesi’nde de yenilmesi üzerine Yunan anakarasından tamamen geri çekilmiştir.
1.1. Atin Kent Devleti’nde Thalassokrasi Nasıl İmparatorluğa Dönüştü?
Yunanlılar, anakaralarından Persleri çıkardıktan sonra Perslere yardım edenlerden ve Perslerden intikam alma arzusuyla taarruza geçme kararı almıştır. Bu doğrultuda Yunan kent devletleri MÖ 478 yıllında birlik oluşturmuştur. Günümüzde oluşan birliğe Attika-Delos Deniz Birliği denilmektedir. Başlangıçta Spartalı general Pausanias komuta ettiği Birlik önce Kıbrıs’ın çoğunu sonra da Byzantion’u kontrol altına almıştır. Pausanias savaş sonrasında İonialılara karşı rahatsız edici tavırlar sergilemiştir. Gördükleri muameleden rahatsız olan İonialılar, Pausanias’ı Atina’ya şikâyet eder. Atinalılarda durumu Spartalılara bildirir ve Spartalılarda Pausanias’ı görevden azleder.
Onun yerini Dorkis’i göreve atasalar da Atinalıların birliğin kontrolünü çoktan ele almıştır ve Dorkis geri dönmek zorunda kalır. Sonrasında Spartalılar, oluşan yeni birliğin Perslerden intikam almaktan başka amaçlar için kullanılacağını anlar ve Birlikten çekilir. Pasuanias’ın tavırları, Atinalıları Birliğin lideri yapmıştır. Atinalıları durdurulamaz hale getiren bir başka hususta yine Spartalıların sorumluluğu olan Atinalıların sur yapması olmuştur.
Pers savaşlarında kendini savunabilmesi için Atina’nın sur yapmasına izin verilmiştir. Savaş sırasında da Atina’nın surları yıkılmıştır. Savaş sonrasında Themistokles yeniden sur inşa ettirmeye başlamıştır. Spartalılar bunun üzerine Atinalıların sur yapmasını durdurmak ve yaptıklarını da yıkması için kendi kentlerinin surlarını yıkmayı teklif etmiştir. Themistokles surlar Atina Polisi’nin zayıf karnı olan kara savunmasını sağladığı ve Atina’ya karşı üstün gelmenin tek yolunu -tamda istediği gibi- kentin en güçlü tarafı olan deniz savaşlarına mecbur kıldığından, surları yıkmaya yanaşmamıştır. Themistokles surları, Spartalılıarın kendine olan güvenini kullanarak, elçileri oyalaması sayesinde tamamlanmıştır.
Hoplitler kuşatma savaşlarına uygun askeri birimler değildir. Bu sebeple surları olan Atina’yı yenmenin tek yolu denizlerde onlara karşı üstün gelmektir. Yaklaşık sayıları iki yüzü bulan kent devletleri arasından Khios, Samos ve Lesbos donanması olan devletler gemi gönderebiliyordu, diğer poliserin vergi ödemeyi teklif etmesi de Atina’nın gücüne güç katmıştır. Atina’nın sürekli güçlendiği bu süreçte yönetime Kimon geçmiştir. Kimon, Miltiades ve Thrak kralı Oloros’un kızı Hegesipyle’nin oğludur. Thasoslu Stesimbrotos tarafından eğitim almadığından dolayı Attikalı zekasına ve hitabet becerilerine yoksun olduğu anlatılsa da cesaret bakımından Miltiades, zekâ bakımından da Themistokles’ten geri değildir.
MÖ 469-466 yılları arasında önemli seferler gerçekleşmiştir. Perslerden Eion’u geri almıştır. Doloplar ve Karystialılara karşı da üstün gelmiş ve buraların halklarını köleleştirmiştir. Birlikten ayrılmak isteyen Nakoos adası da en ağır şekilde cezalandırılmış ve bağımsızlıkları ellerinden alınmıştır. Thasoslular ise iki yıllık süren kuşatma sonucunda Thrakia’daki altın madenleri haklarını Atina’ya bırakmak gemi göndermek ve vergi ödemek zorunda olduğu bir anlaşma yapmak zorunda kalmıştır. Birlik içerisinde bazı kent devletleri vergiden, bazıları gemi göndermekten ve bazılarıysa ganimet alabileceği savaşa çağırılmamaktan rahatsızdır fakat Nakos ve Thasosluların başına gelenler Birlikteki kent devletlerinin, isyan başlatma konusunda cesaretlerini kırmıştır.
MÖ 461 yıllından itibaren Atina siyasetine, demokratik partinin liderliğini yapan Perikles yön vermiştir. O da tıpkı Themistokles gibi radikal demokrattır. Panhelenik politika benimseyen Perikles anakaradaki diğer Yunan kent devletlerini istila etmek istemiştir. Spartalılarda Peloponnesos’daki gücünü korumak, Atina’nın gücünü kırmak istemektedir. Bu sebeplerden dolayı Atina ile Sparta ve kontrolündeki Peloponnesos Birliği arasında, MÖ 460/459 yılında Peloponnesos Savaşı’nın ilk ayağını başlamıştır. Atina I. Peloponnesos Savaşı içerisinde MÖ 457’de Sparta ve Boiotia ile Tanagra karşılaşmıştır.
Bu savaş sırasında Atinalı zenginler demokrasiyi bitirmek için komplo düzenlenmiştir. Büyük komutan Kimon’un da komploya katıldığı iddiaları olsa da o bu iddiaları çürütmeyi başarmıştır. Karışıklıklar sırasında ilk muharebeyi Boiotialılara karşı kaybetmiş olsa da Atina iki ay sonra Boiotia’yı kontrol altına almayı başarmıştır. MÖ 454’de Mısır’a karşı önemli bir sefer düzenlenmiştir. Başkentin üçte ikisi ele geçirilmiş olsa da sefer başarısızlıkla sonuçlanmıştır. Bu durum Birlik hazinesini dolayısıyla Atina’nın zenginliğini doğrudan etkilemiştir. Başarısız deniz seferi üzerine Delos adasındaki Apollon Tapınağı’nda toplanan Birlik parası, Atina’ya getirilmiştir.
MÖ 450’e gelindiğinde Kimon komutasında 200 triremeyle Kıbrıs’a sefer düzenlenmiştir. Sefer sırasında Kition Kuşatmasında MÖ 450’de vefat etmiştir. Bunun akabinde Kimon’un kardeşi Kallias öncülüğünde Persler ile barış antlaşması yapmıştır. Bu anlaşmayla birlikte Attika-Delos Deniz Birliği’nın kurulma amacı ortadan kalmış olsa da Birlik Atinalılar tarafından vergi vermeye mecbur bırakılmıştır. Bu tarihten itibaren Birlik aleni şekilde Atina İmparatorluğu’na dönüştürülmeye başlamıştır. Atina, Birliğin parası Atina yapılarının inşasına harcamıştır, thesis sınıfından vatandaşlarını da Birliğin üyesi kent devletlerine yerleştirmiştir, Atina’nın kullandığı para, ölçü ve ağırlık birimi diğer kent devletlerinde de kullanılması zorunlu hale getirilmiştir. Atina adına her şey istediği gibi giderken MÖ 447 yıllına gelindiğinde Atina, Boiotialıların isyanıyla sarsılmıştır. Ertesi sene siyana daha fazla kent devleti katılmıştır.
Birden fazla cephede savaşmak istemeyen Perikles, kontrol atlına almayı başardıkları Akhaia, Nisaia, Peges ve Trezene’yi Sparta’ya iade ettiği 30 Yıl Barışı’nı MÖ 446’da imzalanmıştır. MÖ 440’Atina, deniz imparatorluklarını tehlikeye atan Samos isyanıyla karşılaşmıştır. Bu isyanı da başarılı şekilde bastıran Atina, yine ağır vergi cezaları, köleleştirme ve yıkım getirmiştir. Atina karşıtı oligarşiyi yıkmış ve yerine Atina destekçisi demokratik rejim kurulmasını sağlamıştır.
MÖ 431’de II. Peloponnesos Savaşı başlayana kadar Atina Deniz İmparatorluğu yükselişine devam etmiştir. Savaşın başlarında Atina İmparatorluğu’ndan kopmalar yaşanmamıştır ve MÖ 425’e gelindiğinde toplanan vergiler 1500 talentona kadar çıkmıştır fakat savaş MÖ 404’de bittiğindeyse hakimiyeti altında bulunan yaklaşık 200 kent devletinden sadece Samos Adası yönetimleri altında kalmıştır. Bu tarihten itibaren imparatorluk yıkılmış olsa da demokrasi devam etmiştir. Thalassokrasi Atina’da imparatorluğun oluşması kadar demokrasisinin oluşumunda da etkili olmuştur.
2. Thalassokrasinin Atina Demokrasisiyle İlişkisi
Atina Kent Devleti’nde demokratikleşme süreci halkın isyanı ve Solon’un arkhon seçilmesiyle başlamaktadır. Atina çiftçileri -tıpkı günümüzde ki çiftçiler gibi- ekim zamanı borçlanır ve hasat zamanı borçlarını ödeyecek şekilde hayatlarını devam ettirirler fakat borçlanan çiftçiler, Atina’da Solon öncesi dönemde, borçlarını ödeyemedikleri taktirde köle haline getirilmişlerdir. Atina halkında kendi savaş zırhlarını ve silahlarını temin edebilen çiftçilerin hoplites sınıfı oluşturması, oligark sınıfın -Ortaçağ Avrupası’ndaki gibi- güçlü bir askeri baskı oluşturmasını engellemiştir. Atina Kent Devleti ordu yapılanması sayesinde isyan edebilecek gücü bulmuştur ve borçları yüzünden oligarşiye karşı peletes (yanaşma, serf) durumuna getirilen halk isyan etmiştir.
Uzun ve yıkıcı süren isyanın son bulması ve sorunların çözülmesi için herkesin güvendiği Solon arabulucu olarak seçilmiştir. Arkhon (vali) ilan edilen Solon bir yıllığına yasa çıkarma hakkına sahip olmuştur. Solon köleci sistemden dolayı zenginleri suçlamakta, kibir ve para hırsına kapılan oligarkların kısıtlanması gerektiğini düşünmektedir. İlk iş olarak borcu yüzünden peletes olan kişileri özgürlüğüne kavuşturmuştur. Devlete ve şahıslara olan tüm borçlar silinmiştir ve borçlu kişilerin peletes olarak kullanılmasını yasaklamıştır. Antik Atina dünyasında feodal sistemi, getirdiği bu yasalarla yıkmayı başarmıştır.
Solon, halkı ödeyebildiği verginin medimos karşılığına göre ayırmıştır. 1 medimos 52 litre hacmini dolduran gıdaya eşittir. En yüksek geliri olan sınıf, beş yüz medimnoslular (büyük çiftlik sahipleri), sonra üç yüz medimoslulardır (atlılar sınıfı). İki yüz medimoslular zeugitesler sınıfı oluşturmaktadır (küçük ölçekli çiftçi sınıfı, hoplitesler de bu sınıfa dahildir) ve thetes sınıfı da özgür insanların en alt tabakasıdır. Toprak sahibi olmayan thetes sınıfını vergiden muaf tutulmuştur. Aynı zamanda siyasi haklardan da yoksun bırakılmıştır. Küçük ölçekli toprak sahibi, -çalışanı olmayan- çiftçiler ise siyasi haklara sahiptir fakat mecliste görev aldıkları taktirde, görevi yerine getirecek boş zamana sahip değildirler. Atina Kent Devleti’nde mecliste görev alıp katılmamaksa ağır para cezaları içermektedir. Bu sebeple küçük toprak sahibi çiftçiler de meclise katılamaya cesaret edememişlerdir.
Atlılar sınıfı, üç yüz medimos vergi veya kent devleti adına at besleyebilecek gelire sahip olanlardan oluşmaktadır. Meclise katılım sağlayabilen bir sınıftır. Az sayı da olsa da kendileri adına çalıştıracak işçilere sahip olanları vardır. Devlet işlerinin geneline ise büyük çiftlik sahibi olan beş yüz medimoslulardan oluşmaktadır. Aynı zaman da meclisin büyük bir çoğunluğunu da oluşturmaktadırlar. Themistokles’in thalassokratik uygulamalarına kadar da bu durum devam etmiştir.
Pers tehlikesiyle karşı karşıya kalan Atina’nın kurtuluş yolu olarak deniz gücü oluşturmayı seçmesi sonucu büyük bir insan gücü ihtiyacı doğmuştur. Themistokles oluşan ihtiyacı thetes sınıfını istihdam ederek sağlamıştır. Thetis sınıfının değerli bir sosyal statüye gelmesi, siyasette de etkili olmasını sağlamıştır. Böylelikle demokratik düzen oluşmaya başlamıştır. Atina’da oluşan yeni düzenin devam ettirebilmesi de denizcilik sayesinde elde edilecek ekonomik güce bağladır. Bu sebeple de emperyalizm kaçınılmaz olmuştur ve Attika Delos Deniz Birliği üyeleri haraca bağlanmıştır.
Atina Polisi’nin olağanüstü gelişimi, MÖ 6. yüzyılda 10.000 kişi olan nüfusunun, MÖ 5. yüzyıla gelindiğinde 300.000’e çıkmasıyla sonuçlanmıştır. Nüfusun artışı, thalassokratik devletlere gücünü olağanüstü arttırma imkânı sunsa da aynı zamanda gıda, hammadde ve yerleşim sorunlarını doğurmaktadır. Bu sebeple Atina deniz gücünü, Avrupa’da Marsilya’ya, Asya’da Karadeniz’in en doğusuna kadar uzanan koloniler kurmakta da kullanmıştır. Böylelikle koloniler üzerinden gıda, hammadde ve yerleşim ihtiyacı sorununu da çözmüştür. Atina Polis’inde Thalassokrasi, emperyalizm ve demokrasinin birbirini tamamlaması sonucu tarihte daha önce görülmemiş bir devlet yapılanması oluşturmuştur. Perikles yönetiminde en güçlü dönemine ulaşmıştır.
Atina halkının Perikles döneminde tam anlamıyla demokrasi diyebileceğimiz yapıya bürünmüştür. Perikles hitabet yeteneği üst düzey, ileri görüşlü, reformist; bir komutan ve politikacıdır. M.Ö. 461 yıllından ölümüne dek tüm Atina anayasasında denetim gücü elde etmeyi başarmıştır. İlk bakışta anti-demokratik gibi görülse de halkın yarısından fazlasının deniz gücü sayesinde geçimini sağlıyor olması, Atina demokrasisinde Perikles’in uzun yıllar boyunca halkın desteğini almasını sağlamıştır. Bunun yanı sıra halkın desteğini almasını, karizmatik kişiliğine ve sağ duyulu politikalarına da borçludur. M.Ö. 443’ten ve yine ölümü M.Ö. 429’a kadar strategos (ordu komutanı) olarak seçilmiştir. Demokratik yapılanmanın gereği olan, bürokratik yapılanmanın halk üzerinde egemen olmasının engellenmesi, Perikles Kimon ile olan mücadelesi sonucu gerçekleşmiştir.
Perikles kendinden daha zengin rakibi olan Kimon’u egale etmek ve halk arasında güçlenmek amacıyla, yakını Damon’un “Senin paran yetmiyorsa halka kendi parasını dağıt” tavsiyesine uymuştur. Halktan toplanılan vergileri, devlet işlerini yapan kişilere, yaptıkları işin karşılığını ücret olarak ödemiştir. Halkın parasıyla devlet işlerini yapan kurumların oluşması, devlet içerisinde halktan üstün, oligark bir yönetimin varlığını engellemiştir. Perikles yönetiminde, thalassokrasinin sağladığı istihdam ve adil gelir dağılımı, emperyalizm sağladığı gıda, yerleşim ve maddi gücün sürekliliğine; devlet çalışanlarının halktan olması ve halkla eşit olması eklenince tam anlamıyla demokrasi diyebileceğimiz siyasi sistem oluşmuştur. Peki insanlık tarihinde ilk kez oluşan bu siyasi yapılanma ne kadar etiktir? Bu tartışma Antikçağ’dan itibaren düşünürlerin ve siyasetçilerin tartışma konusu olmuştur.
3. Thalassokrasinin Etik Boyutu
Atinalılar ve Korinthoslular arasında II. Peloponnesos Savaşı öncesi çatışmalar başlamıştır. Korinthoslular, Sparta’ya gönderdikleri elçiyle; Atinalıları, anakarayı haksız yere işgal etmekle ve Yunan kent devletlerini köleleştirmekle suçlamaktadır. Atinalı elçi ise kendilerini Yunanlıların Perslere karşı koruyucusu olduğunu, oluşturdukları deniz gücü sayesinde Persleri püskürtebildiklerini anlatmaktadır. Konuşmasına devam eden elçiler; Atina olmasaydı, anakaradaki kent devletlerinin de Küçük Asya’daki diğer kent devletleri gibi köleleştirilmesinin kaçınılmaz olduğunu ve diğer kentlerinde kendileri tehlike içine girene kadar bu durumu engellemeye çalışmadığını vurgulamaktadır.
Sparta meclisinde yaptıkları konuşmanın devamında Birlik komutanlığını da birliktekilerin isteği üzerine kabul ettiklerini ve hiçbir şiddete başvurmadan yaklaşık 200 kent devletinin lideri olduklarını anlatmışlardır. Denizdeki üstünlüklerini diğer kent devletlerinin iç işlerine karışmakta siyasi araç olarak kullanmalarına dair savunmaları da güçlünün zayıfların üzerinde hakimiyet kurmasının doğal olduğu yönünde olmuştur. Atinalı elçilerin görüşü de ellerinde askeri güç olduğu halde bu gücü siyasal baskı olarak kullanmamanın büyük övgüleri hak ettiği yönündedir. Kendilerinin de buna uygun şekilde mümkün olduğunca az güç kullandıklarını, başka bir devletin Atina’nın gücüne sahip olduğunda çok daha sert yönetimi olacağını iddia etmektedirler ve kendilerine duyulan nefreti de hak etmedikleri savunmuşlardır. Peki gerçekten de durum Atinalı elçilerin Thukidides’in eserinde anlattığı gibi midir?
Perikles’in Thukidides eserinde nakledilen konuşmalarında Atina demokrasisinin deniz gücü üzerine kurulu bir tiranlık olduğu ama deniz egemenliğinin sağladıklarının, yarattığı etik dışı durumlara baskın geldiğini savunur. Ahlaksızlığın, deniz imparatorluğu yapılanmasıyla ilişkili olduğunu fakat zafer için gerekli olduğundan kabul edilmesi ve savunulması gerektiğini söyler. Bu tarz düşüncenin en büyük karşıtı Platon olmuştur. Platon Kritias eserinde deniz imparatorluğunun getirdiği sorunların çözümü olarak komünist ütopik bir dünya yaratmıştır.
Atina’da deniz gücünün getirdiği demokrasiyi şu şekilde tasvir etmiştir: “Yerleştikten sonra da kendi malları, kendi yetiştirmeleri olan bizleri, çobanların sürülerini besledikleri gibi beslediler. Ama, hayvanlarını sopa ile otlatmaya götüren çobanlar gibi vücutlarımıza eziyet ederek değil; onlar, dümeninin başında gemisini idare eden gemici gibi, hayvanların en kolay idare edildiği yerden, yani arkadan, inandırma kuvvetiyle, ruhlarımıza istedikleri gibi hükmettiler. İşte bütün ölümlüleri böylelikle güttüler.”
Ksenephon da deniz gücü ile oluşturulan Atina Kent Devleti’nden rahatsız olanlardandır. Barışçıl ticaretle elde edilen gelirin Atina’ya, emperyalizm ile sağlanan gelirden daha iyi bir yaşam sürdüreceğini ileri sürmüştür.
İsocrates, Panegyricus manifestosunda Atinalıların Attika Delos Deniz Birliği üzerinde tiran yönetimi kurmadığını savunmuştur. Bunun yanı sıra İsocrates, deniz gücünün; tembelliği, adaletsizliği, açgözlülüğe neden olduğunu ve bütün bunların tiranlığa eş değer yönetim getirdiğini de De Pace eserinde aktarmıştır. İsocrates’in öğrencisi Panathenaicus ise “bir kara gücü, düzen, ağırbaşlılık, disiplin ve diğer benzer niteliklerle beslenir; bir deniz gücü bunlarla değil, gemi inşasıyla ilgili zanaatlarla ve kürek çekmeyi bilen adamlarla güçlenir – Bu denizciler kendi mülklerini kaybetmiş ve geçimlerini başkalarının mallarından sağlamaya alışmış adamlardır”, der ama yine de deniz gücünün getirdiği kötülükleri, Atina’nın düşmanlarının avı olmaktan kaçınmasını sağladığından, gerekli bir kötülük olarak tanımlar.
Konu hakkında Aristotheles ise hocası Platon’un görüşüne doğrudan katılmamıştır. Deniz gücünün oluşturduğu sorunları kabul etmekle birlikte, thalassokrasiyle oluşan zenginliğin kaybedilmemesi gerektiğini savunmuştur. Diğer düşünürlerin aksine denizcilerin yarattığı olumsuz etkilerin nasıl yok edilebileceği üzerinde durmuştur. Bir şehrin pazarı sadece kendi yurttaşlarına hizmet etmesiyle açgözlülük tehlikesinden kaçınılacağını; limanın şehirden 80 stad uzakta olmasıyla bu sorunun çözülebileceğini söylemiştir. Hegemonik yaşam isteyen devletin denizcilikten vazgeçmemesi gerektiğini ama denizcilere yurttaşlık hakkı verilmemesi gerektiğini savunmuştur. Aristoteles’in bu çözümü, Helenistik düşünce de kabul görmüştür. Roma tarafından da uygulanmıştır.
Sonuç
Thalassokrasi: savaşta, deniz gücü üstünlüğü sağlayarak galip gelmeyi amaçlayan savaş politikası; barış zamanında ve genel olarak, deniz egemenliği sayesinde maddi ihtiyaçların karşılanmasını ve refah seviyesinin artmasını sağlayan ekonomi politikasıdır. Nasıl ki günümüzde eğitimle proletarya sınıfı oluşturuyor ve o sınıf üzerinden üretim, zenginlik sağlanmaktaysa; thalassokraside de eğitim ile gemi üretimi yapan ve gemileri kullanacak mürettebat oluşturuluyor ve ekonomik gelir de oluşturulan deniz gücü sayesinde sağlanmaktaydı. Atina Kent Devleti’nin başlangıçta thalassokratik politikalar uygulamaya başlaması zorunluluktan olmuştur.
Themistokles deniz gücünün, kara gücüne karşı önemli stratejik avantajlara sahip olduğunu fark etmiştir. En önemli avantajlar olarak gemilerle taşınan düşman ordu ne kadar büyük olursa olsun, denizde çok daha az sayıda insanla durdurulabilir olması ve düşmanın takviye almasını engellemenin, deniz gücüyle çok daha rahat sağlanmasıdır.
Themistokles’te üstünlük sağlayan bu iki faktörden de sonuna kadar faydalanmayı planlamıştır fakat asıl çözmesi gereken sorun deniz savaşında nasıl galip geleceğidir. Denizde Perslere ve onların hakimiyetindeki Fenikeli denizcilere üstün gelebilmek amacıyla, Atina vatandaşlarını, denizci bir halka dönüştürmüştür.
Atina’daki erkeklerin yarısının deniz gücü oluşturmak hedefi doğrultusunda eğitilmesi ve eğitilen kişilerin nerdeyse tamamının toplumun en alt tabakası olan thetis sınıfından olması demokrasiyi doğurmuştur. Thetis sınıfının, denizcilikle ülkeye sağladıkları güç onları siyasette etkin kılmıştır. Siyasi gücü elinde bulundurmasından sonra da radikal demokratları siyasi olarak ön plana çıkartmışlardır. Denizcilikle ilgili işler yapmadan önce maddi olarak zor durumda olanlar, eski hayatlarına geri dönmemek amacıyla Atina’yı emperyalizme sürüklemiştir çünkü yaptıkları işin onlara sürekli istihdam sağlaması için yaptıkları gemilerin onlara düzenli gelir sağlaması gerekmektedir. Bu da Atina’yı emperyal ve sömürgeci yapmıştır. Etik dışı durum filozofların da dediği gibi denizcilikle ilgili iş yapanlardan kaynaklanmaktadır.
Özgür insanların sağlanması, kölelerin varlığıyla mümkün olmaktadır. Güçlü devletinin zayıf devletler üzerinde tahakküm imparatorluğu kurması hiçbir çağda etik olarak kabul edilmemiştir. O yüzden -etik mi, değil mi- tartışması anlamsızdır. Atina Kent Devleti elçilerinin Sparta meclisindeki yaptığı konuşmada haklı olduğu taraflarda bulunmaktadır. Dedikleri gibi Birliğin başına geçmeyi kendileri talep etmemişlerdir. Birlik’teki devletler Atina’nın başa geçmesini talep etmiştir. Atina’da onları Pers tehdidinden tamamen kurtarmak ve intikam almak karşılığında gemi talep etmiştir. Gemi gönderemeyenlerde bağımsızlıklarının bedelini gümüş ile ödemeyi kendileri talep etmiştir. Pers tehdidinin var olduğu dönemde de bu durumun etik dışı bir tarafı yoktur.
Atinalıların denizciliğe yaptığı yatırımların karşılığını apoikialar (koloni) ve emporionlar (ticaret merkezi) oluşturarak daha ucuz hammadde ve daha yüksek ticaret hacmi sağlayarak almak istemektedir. Atina kurdukları kolonilerle ekonomik ihtiyaçlarını karşılayabilirlerdi fakat Birlik’teki polislerden toplanan verginin Atina’ya daha büyük zenginlik getirebilecek olmasını fırsat olarak görmüşlerdir ve ellerinde hazır buldukları imparatorluk yapısını kullanmaktan geri duramamışlardır. Tarih boyu elinde bulundurduğu gücü kullanmayan toplum olmadığından Atinalıları sert şekilde suçlamak yersizdir. Eğer güçlü devletin, zayıf devleti kontrol atlında tutmasını doğal bir durum olarak görürsek, Atina İmparatorluğu’nun sömürgelere karşı tutumunu gerçekten de Sparta meclisinde konuşan Atinalı elçilerin dediği gibi yumuşak ve ahlaki görmek de mümkündür.
Atinalıların yaptıkları, özellikle Modernçağ’ın thalassokratik devletlerinin yaptıklarıyla kıyasladığında gerçekten de vahşi değildir. Nitekim Atinalı seçkinlerin etik dışı ama zorunluluk olarak gördüğü -thalassokrasiyle gelen- köleci ve sömürgeci yapı, Modernçağ da sahte bilimsel sebepler üretilerek, meşrulaştırılmaya çalışılmıştır. Üstelik öylesine vahşi olmuştur ki kadınların sırtındaki küfeye binerek kendilerini gidecekleri yere götürtmeden tutun da bahçelerindeki meyveyi yemesin diye insanların ağızlarına maske takmaya varan barbarlıklar yaşanmıştır.
KAYNAKÇA
Antik Kaynaklar
- (Aristo.) ARİSTOTELES, Atinalıların Devleti, (çev. Ari Çokona), Türkiye İş Bankası Kültür Yay., İstanbul 2020.
- PlATON,, Kritias, (çev. Verlag Jürgen Beck), Jazzybee Verlag Yay., Altenmünster 2012.
- (Plut.) Plutarkhos, Kimon, (çev. Ayşen Sina), Tarih İncelemeleri Dergisi, XXIV/II, (2009) ss.103-129
- (Thuk.) THUKİDİDES, Peloponnesos Savaşları, (çev. Furkan Akderin), Belge Yay., İstanbul 2020.
Modern Kaynaklar
- BIANCO, Elisabetta, “Thalassokratia: Un Concetto, Molti Nomi”, Historika, /V, (2015), ss.97-110.
- (ed.) HOWATSON, Margaret C., Oxford Antikçağ Sözlüğü, (çev. Faruk Ersöz), Kitap Yay., İstanbul 2014.
- İPLİÇİOĞLU, Bülent İplikçioğlu, Eskiçağ Tarihinin Anahatları, Marmara Üniversitesi Yay., İstanbul 1990.
- KARAYEL, Emel, Atina Demokrasisi ve Thukydides’in Eserine Yansıması, (Doktora Tezi), İstanbul Üniversitesi.
- MARTIN, Thomas R., Perikles, (çev. Ülke Evrim Uysal), Türkiye İş Bankası Kültür Yay., İstanbul 2021.
- MOMIGLIANO, Arnaldo,“Sea-Power in Greek Thought” , The Classical Review, 58/1, (1944), ss.1-7.
- ÖZKAN KILIÇ, Serap, Pers Hakimiyeti Altında Batı Anadolu, (Doktora Tezi), İstanbul: İstanbul Üniversitesi, İstanbul 2011.
- STARR, Chester Gibbs, Antik Çağda Deniz Gücü, (çev. Gürgan Ergin), Homer Kitabevi Yay., İstanbul 2000.
- SİNA, Ayşen, “Antikçağ’da Bir Göç Modeli: Klerukhia”, Geçmişten Günümüze Göç I, Canik Belediyesi Kültür Yay., Samsun 2017.
- SİNA, Ayşen, Atinalı Perikles Yaşamı ve Dönemi, Tiydem Yay., Ankara 2011.
- TUFANOĞLU, Hüsniye Esra, Antikçağ’da Batı Anadolu’da Deniz Ticareti ve Limanlar, (Doktora tezi), Kırklareli Üniversitesi, 2019.
- ÜRETEN, Hüseyin, Metoikoslar: Antikçağın Göçmenleri”, Geçmişten Günümüze Göç I, Canik Belediyesi Kültür Yay., Samsun 2017, s.30.