Prof. Dr. Kömürcüoğlu, “Asbest doğada kendi kendine yok olmuyor. Bu atıkların çok iyi bir şekilde şehrin dışındaki alanlarda biriktirilerek mümkün olduğu kadar üzeri kapatılarak havaya karışmasının önlenmesi lazım” dedi.
Sağlık Bilimleri Üniversitesi Dr. Suat Seren Göğüs Hastalıkları ve Cerrahisi Eğitim Araştırma Hastanesi Göğüs Hastalıkları Uzmanı ve Türk Akciğer Kanseri Derneği Genel Sekreteri Prof. Dr. Berna Kömürcüoğlu, Kahramanmaraş merkezli depremler sonrası enkazdan çıkan ve kanserojen olduğu bilinen ‘asbest’in toprağa çökeldikten sonra tekrar havaya karışmasının mümkün olduğuna dikkat çekti. Prof. Dr. Kömürcüoğlu, “Asbest doğada kendi kendine yok olmuyor. Bu atıkların çok iyi bir şekilde şehrin dışındaki alanlarda biriktirilerek mümkün olduğu kadar üzeri kapatılarak havaya karışmasının önlenmesi lazım” dedi.
Göğüs Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Berna Kömürcüoğlu, Kahramanmaraş merkezli 11 ili etkileyen depremlerin ardından yıkım yapılan bölgelerde özellikle asbestin çok önemli bir kirletici olduğunu ifade etti. Prof. Dr. Kömürcüoğlu, çevresel asbestin Türkiye’de çok uzun yıllardır bulunduğunu söyleyerek Diyarbakır Çermik ve Kütahya gibi bölgelerde bu kirleticilerin kontrol altına alındığını ifade etti.
Endüstriyel asbestin ise dünyada 2000 yılından itibaren yasaklandığını kaydeden Prof. Dr. Kömürcüoğlu, Türkiye’de 2010 yılına kadar izolasyon malzemesi olarak su borularının bazılarında kullanıldığını dile getirdi. Depremin ardından 11 farklı ilde çok fazla binanın yıkıldığını ve çok ciddi miktardaki asbestin ortaya çıktığını belirten Prof. Dr. Kömürcüoğlu, “Asbest doğada kendi kendine yok olmuyor. Yıkımların sulama yapılarak gerçekleştirilmesi ve tozutulmaması öneriliyor ama asbestin toprağa çökeldikten sonra tekrar havaya karışması mümkün. Yıkımın fazla olduğu bölgelerde havaya da çok fazla karıştı” ifadelerini kullandı.
‘ÜZERİ KAPATILARAK HAVAYA KARIŞMASININ ÖNLENMESİ LAZIM’
Yüksek miktarda asbestin açığa çıktığı bölgede, atıkların depolanması konusunda dikkat edilmesi gereken bazı unsurlar olduğunu belirten Prof. Dr. Kömürcüoğlu, “Toplumun yaşadığı kalabalık alanların dış taraflarına depolanma sağlanmalı. Çünkü bu asbest kaybolmayacak ve yüzlerce yıl bu bölgede kalabilir. Bunu çevresel asbestten biliyoruz. Hemen hastalık yaratmıyor.
Akciğerlerde kalıp birikerek 10- 20 yıl sonra başta akciğer kanseri, mezotelyoma hastalığı olmak üzere mide kanseri ya da akciğerde doku kalınlaşması, fibröz gibi hastalıklara sebep olabiliyor. Bu atıkların çok iyi bir şekilde şehrin dışındaki alanlarda biriktirilerek mümkün olduğu kadar üzeri kapatılarak havaya karışmasının önlenmesi lazım. Belki çok akut bir etki ve hemen bir hastalık yaratmayacak ama geniş bir alanı kapladığı için 20 sene sonra bu bölgelerde yaşayan kişilerde kanserde artış riskine neden olabilir” dedi.
‘GEÇ KALMADAN ÖNLEMLER HAYATA GEÇİRİLMELİ’
2010 yılından sonra Türkiye’de inşaatlarda asbest kullanımının yasaklandığını kaydeden Prof. Dr. Kömürcüoğlu, mezotelyoma çalışma grubu olarak çevresel asbest maruziyetine karşı bir proje yaptıklarını ifade etti. Gemi söküm tesislerinin de asbest konusunda büyük risk oluşturduğuna değinen Prof. Dr. Kömürcüoğlu, şunları dedi:
“Türkiye’de asbest açısından riskli alanları tespit ettik. Buradaki köylerin taşınması, alanların izole edilmesine yönelik çalışmalar yapıldı. Ama depremle akut bir olay meydana geldi. İllerde eski binaların yıkılmasıyla yeni riskler oluştu. Önlemler alınıyor ama alan geniş. Bu yüzden geç kalmadan önlemlerin hayata geçirilmesi lazım. Zaten bakanlık yapılması gerekenlerle ilgili planlama yapıyor. Mezotelyomanın nedeni asbest ve eriyonik dediğimiz liflerdir. Akciğer kanserinin nedenlerinin içinde sigara, toz hastalıkları, radon gazı ve radyasyon var ama mezotelyomanın birinci nedeni asbesttir.”