Anksiyete bozukluğunun belirtilerini azaltmak ve bir atak durumunda kaygıyı kontrol edebilmek için birçok tedavi alternatifi mevcuttur.
Anksiyete ya da gündelik dildeki ifadesi ile kaygı, kişinin tehlikeli durumlarda vücuduna dışarıdan gelebilecek ani etkilere karşı tepki vermesi gerektiğini haber veren dürtüdür.
Bu; doğal ve gerekli ise yaşamı kolaylaştıran, bireyi türlü tehlikelere karşı koruyan bir duygu durumudur. Doğal ve gerekli olan kaygı nefes alıp verme eylemini ve kalp atışını hızlandırarak vücuda daha fazla oksijen girmesini sağlamaktadır.
Böylelikle vücut, tehlikeli durumlara kendini hazırlamakta ve bu durumların farkına vararak gerektiğinde kaygı dürtüsüyle tetikte olmaktadır. Doğal anksiyete denilen bu dürtü sayesinde, trafikte meydana gelebilecek herhangi bir tehlike durumunda direksiyona ani müdahale etme, sınavda başarılı olunamayacağı kaygısıyla ders çalışma gibi durumlara yardımcı olmaktadır.
Esasında yaşamdaki herhangi bir durum hakkında kaygı duymak, günlük hayatta karşılaşılan sorunların üstesinden gelebilmek ve hayatı tehlikeye atan durumlarda hızlı karar verebilmek için elzemdir. Bu durumla birlikte anksiyete kişiye kendini koruma becerisi kazandırmaktadır.
Başka bir yandan bakıldığında, nedeni anlaşılmayan bir tedirginlik hali şeklinde kişinin sosyal yaşamını olumsuz yönde etkileyen anksiyete bozukluğu olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu tedirginlik hali rahatsızlık ve sıkıntı veren bir iç çatışma durumu ile seyreden, inişli çıkışlı sinirsel davranışların eşlik ettiği bir duygudur. Kişide ani ve yoğun korku ataklarına sebep olabilmekle birlikte, bireyin sosyal ilişkilerinde de zorluk yaşatmaktadır. En başta bireyin kendini gelebilecek dış tehlikelerden korumasına yarayan daha sonrasında bireysel ilişkilerde, başkaları tarafından yargılanmaktan korkmak, alay edilmeye ve dışlanmaya karşı endişe duymak haline evrilen kaygı kendini farklı şekillerde göstermektedir:
- Yaygın Anksiyete Bozukluğu
- Obsesif Kompulsif Bozukluklar
- Travmatik Stres Bozukluğu
- Fobiler (Agorafobi, Klostrofobi…)
- Sosyal Kaygı Bozukluğu
- Panik Atak
- Seçici Konuşmazlık Bozukluğu
- Ayrılma Kaygısı Bozukluğu
- Bir Sağlık Sorununa Bağlı Kaygı Bozukluğu
Günlük yaşamda hissedilen aşırı endişe ve panik duygularının yönetilmesi ve kontrol edilmesi zor olduğundan bu tür kaygı bozuklukları ortaya çıkmaktadır. Beynin strese tepki verme ve ileride yaşanabilecek potansiyel tehlikeler konusunda uyarma şekli olan kaygı, kontrol edilemediği takdirde kendini tekrar etmekte ve problemin artış derecesiyle birlikte hastalık seviyesinde seyredebilmektedir. Her yaşta görülebilen bir hastalık olmakla birlikte çoğunlukla çocuklukta ve genç yetişkinlikte ortaya çıkmakta ve yaş ilerledikçe kaygı düzeyi artmaktadır.
Bireyin yaşamını bu denli etkileyen bu psikolojik bozuklukların sebebi kesin olarak anlaşılamamaktadır. Fakat travmatik olaylar, yaşamda edinilen çeşitli deneyimler, kullanılan ilaçlar, alkol kullanımı, kalp, akciğer, şeker gibi sağlık sorunları ve genetik faktörler gibi etmenlerin kaygı bozukluklarını tetikleyebildiği görülmektedir. Belirtileri ise şu şekildedir;
- Gergin, huzursuz ve panik halinde hissetme
- Kaygı yaratan belirli alan veya durumlardan kaçma isteği
- Takıntılı düşünceler
- Odaklanma problemi
- Yorgun hissetme
- Kalp atışlarında yaşanan aşırı hızlanma
- Hazımsızlık sıkıntıları
- Ellerde titreme
- Aşırı terleme
- Nefes darlığı
- Uyku problemleri
Anksiyete bozukluğunun belirtilerini azaltmak ve bir atak durumunda kaygıyı kontrol edebilmek için birçok tedavi alternatifi mevcuttur. En yaygın terapiler psikoterapi ve ilaç tedavisidir. Kişinin hangi tedavi yöntemine olumlu cevap vereceği deneme yanılma yoluyla saptanabilmektedir.