İnsanlık tarihi yıllardır savaşlar, büyük yıkımlar, katliamlar, soykırımlar, kardeş katili olan krallar, zalimler gördü ancak son iki yüz yıldır demokratikleşmenin en zirve zamanlarında binlerce insanın bir günde kukla bir mahkeme tarafından idam edilmesini görmedi büyük ihtimalle de yüzyıllar boyunca da çağdaş ve demokratik(!) bir dünya olarak göremeyeceğiz.
Bahsini ettiğim olay iki gün önce İran’da açıklanan idam kararlarıdır. Bu kararlar nasıl bu noktaya geldi sizlere biraz ondan bahsedeceğim. İran İslami Cumhuriyeti son zamanlarda hükümet ve elitler arasında büyük bir çatışma yoluna girmişti.
Olayın başlangıcı ise Mahsa Amini adındaki 22 yaşındaki genç kızın ahlak polisleri tarafından sorgusu yapılırken öldürülmesiydi. Bu olaylar aslında daha önce de oluyordu ancak son zamanlarda ki Devrim Muhafızları’na karşı büyüyen tepkilerin patlama noktası bu olay oldu.
1979 Humeyni devrimi ile birlikte İran Krallığı yıkılmış yerine İran İslami Cumhuriyeti getirilmişti. Daha çok Şii şeriat ile yönetilen bu devlette baskı rejimi politikası yıllardan beri uygulanmaktaydı. Öncesinde Humeyni ile başlayan bu rejimi Hamaney sürdürmekte. Yıllardan beri sus pus olan halk yeni yetişen gençlerle ki özellikle üniversiteli kesim ile birlikte demokrasi ve özgürlük arayışları son zamanlardaki gösterilerle alevlenmiş oldu.
Başlığımı sözde demokrasi olarak belirtmek istedim çünkü İran ne kadar islami bir rejim olsa da resmiyette cumhuriyetle yönetilmekte. Cumhurun söz sahibi olmadığı bir sözde cumhuriyette demokrasi de tabi ki beklenemez. Bu gençlerin tepkisi de bu yönde oldu ve günlerce süren gösterilerin sonucunda İran Meclisinde ki sözde Milletvekillerinin oy çoğunluğu(272 kişi) ile gösteride yaralama, öldürme veya türevi suçlara bulaşmış kişilerin idamını istediler.
İlk olarak insanların sosyal statülerini ellerinden aldılar sonra sosyal haklarını ellerinden aldılar insanlar buna tepki göstermeye de başladı mı yaşama haklarını ellerinden alıyorlar. Sözde Cumhuriyet olan bu devlet insanları göz göre göre susturmak için idam ediyor ve buna çağdaş olan biz dış milletler ise sadece belli başlı şekillerde tepki gösterebiliyoruz.
Gelelim başlığımı neden böyle yaptığıma Cumhuriyet ile Demokrasi tabi ki aynı şey değildir. Demokrasi halkın kendi kendini yönetmesidir. Cumhuriyet ise bu yönetim şekillerinden sadece bir tanesidir.
Ancak meclisi olan devletlerde demokrasi göstergesi beklenmelidir. İran Meclisinde hiç demokratik olmayan bir şekilde oy çoğunluğu ile insanları idama mahkum etmiştir. Meclislerin amacı o devletin halkının sıkıntılarına çare aramak, devleti düzene sokmak, devlet hakkında en verimli kararları ortak bir fikirde toplamaktır.
Halk sıkıntısını yönetimden bulmuş ise de tepkisini eylemler ile göstermiş ve demokrasi arayışına girmiştir ancak Halkın meclisinde halkı korkutmak amacıyla kararlar alınmıştır.
Son olarak şunları belirtmek istiyorum. İnsanların demokrasi arayışına sessiz kalan bu dünya halkları idama gidişlerine de sessiz kalmışlardır. Kendi ülkelerinde aynı şartlarda demokrasi anlayışı ile karşılaşmayan insanların demokratik olmayan bir devlette yaşayan insanları anlaması haliyle zordur. Bu konuya sessiz kalmak mağdur ülke vatandaşların uluslararası kamuoyunda sesi olmamak insanlık olarak kabahattir. Kendi derdimizde ses çıkarmak doğal olarak hakkımızdır başkasının derdinde ise ses çıkarmak insanlık görevimizdir.
Sürç-i Lisan Ettiysem Affola. Bir dahaki okumalarda görüşmek dileğiyle.