Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun, sözde Ermeni soykırımı iddiasının, bugün gerçek sonrası olarak bilinen olgunun öncülü olduğunu belirtti.
Altun, “Bu, gerçeklerle hiçbir bağı olmayan, sadece siyasi hesaplardan beslenen bir iddiadır. Duygulara hitap eden, irrasyonel ve gayrimeşru bir ithamdır bu” dedi.
Sözde Ermeni soykırımı iddiası siyasi hesaplardan beslenen bir iddiadır
Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı tarafından çevrimiçi olarak ‘1915 Olayları Uluslararası Konferansı’ düzenlendi. Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun, programda ortaya konacak fikirlerin gerçeklerin ortaya çıkmasına katkı sağlayacağını, zira tarihin, mütevazı ancak bir o kadar da cesur insanların hakikate olan inançları sayesinde doğru okunabildiğini dile getirdi.
Altun, “Osmanlı milleti bir bütün olarak, İmparatorluğun son döneminde olağanüstü zorluklarla mücadele etti. Çanakkale’de, Kafkasya’da, Hicaz’da, Filistin’de ve Irak’ta büyük mücadeleler verdik. Aynı dönemde Sarıkamış’ta binlerce askerimiz donarak şehit oldu; Kafkasya cephesinde Osmanlı topraklarına saldıran Rus ordularıyla çarpışan kuvvetlerimizi, düşmanla iş birliği yapan Ermeni çeteleri arkadan vurdu. Osmanlı milletine mensup farklı kesimler vatan davası için güç birliği yaparken, kimi yerlerde dönemin düşmanlarıyla iş birliği yapan bazı yapılar ortaya çıktı.
Doğu Anadolu’da yaşanan çatışmalar sonucu, Türk ve Ermeni on binlerce insan hayatını kaybetti. Bu olaylar üzerine, ordunun hareketlerini zorlaştırıcı davranışlarda bulunan, halka saldıran ve düşman ordusu ile iş birliği yapan çetelere yataklık eden Doğu vilayetlerindeki Ermeni kökenli kimi Osmanlı vatandaşları, Osmanlı İmparatorluğu sınırları içerisindeki Suriye topraklarına gönderilmek üzere 1915 tehcirine tabi tutuldu. Savaş koşullarında, sivillerin korunması ve vatan savunması amacıyla belirli bölgelerde yaşayan Ermeniler tehcir edildi. Bu emniyet tedbiri uygulanırken, bütün şiddetiyle süren savaş şartları altında, ne yazık ki istenmeyen olaylar da meydana geldi. Türklerden de Ermenilerden de can kayıpları oldu; acılar yaşandı” dedi.
‘ACILARI TÜM KALBİMİZLE, DERİNDEN HİSSEDİYORUZ’
Altun, bu yaşananların günümüze kadar gelen tartışmaların da temelini oluşturduğunu belirterek, “Türkiye Cumhuriyeti olarak, Osmanlı İmparatorluğu tarafından 1915 yılında kabul edilen Tehcir Yasası’nın uygulanması aşamasında yaşanan acıları tüm kalbimizle, derinden hissediyoruz” diye konuştu.
Altun, Ermeni vatandaşlardan geçen yüzyılda yaşadığı acılara ortak olmayı vicdani ve ahlaki duruşun bir gereği olarak gördüklerini belirtti. Bugün asırlar boyunca barış içinde beraber yaşamış Türk ve Ermeni halklarının ortak geçmişini çarpıtarak, tarihten husumet çıkarmaya tevessül eden bir anlatıyla karşı karşıya olduklarını belirten Altun, “Bu anlatıya karşı çıkıyoruz. Zira biz bu toprakların her köşesinde yaşanan acıları birbirinden ayırmıyoruz. Geçmişi, dini, etnik kökeni, mezhebi ne olursa olsun, insanların bu topraklarda yüzyıllarca kardeşçe yaşadığını çok iyi biliyoruz” ifadesini kullandı.
‘HAKİKAT MÜCADELEMİZ PÜR HAKİKAT İÇİNDİR’
Altun, 1915’te ne olduğuna dair tartışmaların 100 yıldan fazla bir zaman sonra hala devam etmesinin nedeninin, 1915 olaylarının tümüyle siyasal ve ideolojik bir konu olarak ele alınmasına yönelik ısrar ve inat olduğunu belirterek, “Yalnızca bugün yaşanan haksızlıklara karşı çıkmayı değil, tarihte yaşanmış olaylara da adil bir şekilde yaklaşmayı gerektirir. İşte bu yüzden bizim hakikat mücadelemiz pür hakikat içindir. Hakikate ulaşma isteğimiz siyasal bir kazanım için değil, hakikatin kendisi içindir. Sayın Cumhurbaşkanımızın 1915 olayları için arşivlerin ortaya konması ve bilimsel yaklaşım çağrısı da buna yöneliktir. Bu bir hakikat çağrısıdır. Dolayısıyla sonuçtan çekinmeden hakikat çağrısında bulunmamız, bu konudaki samimiyetimizin de bir göstergesidir” dedi.
‘BU TOPRAKLARIN YİĞİT EVLADI: DİNK’
Sözde Ermeni soykırımı iddiasının bugün gerçek sonrası olarak bilinen olgunun öncülü olduğunu belirten Altun, şunları kaydetti:
“Bu, gerçeklerle hiçbir bağı olmayan, sadece siyasi hesaplardan beslenen bir iddiadır. Duygulara hitap eden, irrasyonel ve gayrimeşru bir ithamdır bu. Kullanışlı bir yalan üzerinden bizim ülkemize saldıranların derdinin Osmanlı Ermenileri olmadığını çok iyi biliyoruz. Tarihi mağduriyetler olmadığını çok iyi biliyoruz.
Bunu da en iyi bu toprakların yiğit evladı Hrant Dink şöyle izah etmişti: ‘Kim bizim dostumuz, kim tedavi edecek geçmişte yaşananları? Fransız senatosunun kararı mı? Amerikan senatosunun kararı mı? Bunlar mı bizim dostumuz?’ Hrant’ın bu sözleri, yaşanan acıların emperyalist dürtüler için nasıl kullanışlı bir araç haline getirildiğini çok iyi özetlemektedir. Kendisi bunun farkındaydı. Biz de bunun farkındayız. Hangi parlamentonun ne karar verdiğinin, hangi yabancı devlet başkanının ne cümle kurduğunun nazarımızda hiçbir itibarı yoktur. Bizim için asıl olan şey, geçmişten bugüne bu toprakların evlatlarının kalbinde adil bir şekilde yer alabilmektir. Bu yüzden de hakikatin peşinde koşmaktan bir an olsun yorulmayacağız.
Bu konferansın tarihin yağmalanmasının önüne geçmek, 1915’in meydana geldiği tarihsel arka planı unutturmamak ve sözde Ermeni soykırımı iftirası üzerinden Türkiye’ye diz çöktürme girişimlerine engel olmak adına önemli bir fonksiyon icra edeceğine inanıyorum. 1915 olaylarının bilimsel bir şekilde incelenerek tarihin doğru anlaşılması, ulusal ve uluslararası kamuoyuna doğru şekilde yansıtılmasını bizim en büyük arzumuzdur. Bu bağlamda İletişim Başkanlığı olarak bütün kurum ve kuruluşlar olarak ellimizden geleni yapacağız.”
Konferans, açılış konuşmalarının ardından ‘Tarihsel Süreçte 1915 Olayları ve Ermeni Meselesi’, ‘Uluslararası Hukuk Açısından 1915 Olayları’ ve ‘1915 Olaylarının Günümüze Yansımaları ve Gelecek Perspektifi’ başlıklı oturumlarla devam etti.