Prof. Dr. Coşkun Küçüközmen, döviz kurunu düşürmek için alınan önlemlerin Türkiye bütçesini zorlayabileceğine dikkat çekti.
Küçüközmen, “Bu çerçevede ne yapılmalı? Hesaplamalara dayalı ciddi tasarruf tedbirleri açıklanmalı ve gerekçeleri ile anlatılmalı” önerisinde bulundu.
İzmir Ekonomi Üniversitesi Uluslararası Ticaret ve Finansman Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Küçüközmen, hızlı tırmanan döviz kurlarının düşürülmesi için “muhtelif isim ve yaklaşımlarla anılan değişik ve farklı bir program” uygulandığına işaret ederek, “Ancak bu programın elimizde kalan en önemli koz olan sağlam bütçeyi vurması kaçınılmaz” dedi ve ekledi:
“Zira bu programın maliyetini bütçeden karşılayacak hamleler ile üstlenmeyi planlıyoruz. Örneğin asgari ücrete verilen destek veya son döviz korumalı TL mevduata verilen garanti gibi. Bunlar bir yandan bütçe giderlerini arttırırken bütçe gelirlerini de düşürecek hamleler. Bütçenin çok iyi anlatılması ve anlaşılması gerekiyor. İkiz açık sarmalı girilmesi kolay, çıkılması zor bir sarmal. Bu çerçevede ne yapılmalı? Hesaplamalara dayalı ciddi tasarruf tedbirleri açıklanmalı ve gerekçeleri ile anlatılmalı.”
“BÜTÇE GİDERLERİ AYRINTILI ŞEKİLDE ORTAYA KONULMALI VE TASARRUFUN NASIL OLACAĞI ANLATILMALI”
“Şeffaf ve hesaba dayalı” açıklamaların her zaman dikkat çekecek ölçüde “olumlu etkisi” olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Küçüközmen, “Gereken durumlarda her bir kalem bazında örneğin kamu araçları geçen sene ne kadar yakıt harcamış ve ortalama hangi fiyattan ödeme yapılmış, bu sene ne kadar harcanacak ve hesaplamada benzin fiyatı ne kadar alındı gibi muhtelif senaryo ve varsayımlara dayalı plânlama yapılması kaçınılmaz” diye konuştu.
Bütçe giderlerinin ayrıntılı şekilde ortaya konulması ve tasarrufun nasıl olacağının anlatılması gerektiğinin altını çizen Prof. Dr. Küçüközmen, “Gelirlerin artırılması hedefleniyorsa bu konular da detaylı bir şekilde anlatılmalı” dedi ve şöyle açıkladı:
“Son dakikada bütçe bozuldu diyerek tütün ve alkollü içki gibi kalemlere vergi koymak mantıklı gibi gelse de bu artışların enflasyona etkisi, tüketicilerin kaçak ve merdiven altı üretime itibar etmesi gibi konular da göz önüne alınmalı; neticede güven esastır.”
“EMTİA FİYATLARINDA YAŞANAN ARTIŞ VE ARZ SIKINTILARI CİDDİ BİR ENFLASYON YARATMA POTANSİYELİNE SAHİP”
Küresel düzeyde emtia fiyatlarında yaşanan artış ve arz sıkıntılarının “ciddi bir enflasyon” yaratma potansiyeline sahip olduğuna da dikkat çeken Prof. Dr. Küçüközmen, bu durumun getirdiği belirsizlik ve korkunun da enflasyon yaratacağını vurguladı ve “Zira insanlar belirsizliği fiyata yansıtır” dedi ve şu öneriyi yaptı:
“Bu noktada Merkez Bankası kontrol edebildiği enflasyon kalemlerinde detay açıklamalar yaparak enflasyonu nasıl kontrol edebileceğini mutlaka söylemeli. Merkez Bankası, ‘enflasyonda benim kontrolümde olmayan unsurlar var’ imasında bulunuyor; o zaman net olarak açıklaması gerekiyor, bu unsurlar nelerdir, enflasyonun ne kadarını oluşturuyor? Eğer gerçekten hiçbir şekilde kontrol edemiyorsak, enerji fiyatları beklenmedik şekilde artarsa hiper-enflasyona mı gideceğiz? Burada zaman geçirmeden devletin elektrik ve doğalgaz fiyatlarını kontrol ederek, hatta gerekirse düşürerek enflasyona aşağı yönlü destek vereceği bile açıklanabilir. “
Döviz kurlarının kontrol altında tutulabilmesi için yapılan “tüm bu fedakârlıkların” bütçeden yapılacağını anımsatan Prof. Dr. Küçüközmen, “Ama, bütçede bunun için ne kadar manevra alanımız var? Bütçe muhtemelen açık verecek ve daha çok borçlanmak gerekecek. Asıl mesele bu borçlanmanın nasıl gerçekleştirileceği yani piyasa faizlerini yükseltmeden nasıl borçlanacaksınız?” diye sordu.
“NETİCEDE BİREYLER, KURUMLAR VE PİYASA SÜRPRİZ AÇIKLAMALARDAN PEK HOŞLANMAZ”
Türk lirasına olan güveni oluşturmak kadar sürdürmenin de önemli olduğunu, bu çerçevede dövize endeksli borçlanmanın da sıkıntı yaratabileceğini vurgulayan Prof. Dr. Küçüközmen, “Ancak böyle planlara yani dövize endeksli TL ile borçlanma yapılacaksa bunlar piyasaya çok iyi anlatılmalı” dedi.
Ani açıklamalar yapıp, ardından piyasanın ve piyasa oyuncularının henüz olmayan ve yasal düzenleme beklentilerine göre hareket etmelerini istemenin, beklenen olumlu etkiyi azaltmasının yanı sıra olası belirsizlik unsurları nedeniyle olumsuz etki de yapabildiğini vurgulayan Prof. Dr. Küçüközmen, “Neticede bireyler, kurumlar ve piyasa sürpriz açıklamalardan pek hoşlanmaz. Açıklanacak bir plân varsa tüm altyapısı tamamlanmalı ve eş anlı olarak kamuoyuna anlatılmalı ki program anlaşılsın ve sahiplenilsin. Aksi takdirde belirsizlik dönemleri bekle-gör gibi ekonominin, işleri yavaşlamasına hatta durmasına bile neden olabilir” dedi.
Prof. Dr. Küçüközmen, “Atılacak adımların plânlamasının çok ama çok iyi yapılması gerekiyor. Kamunun bu konuda son derece zengin insan, araç ve politika kaynağı mevcut” dedi ve şöyle devam etti:
“Neticede uygulanacak program ya da modelin belli bir hazırlık evresinden sonra ortaya konulduğuna ilişkin inanç modelin başarıya ulaşmasına büyük katkıda bulunur. Normal zamanlarda muhtemelen bu kadar adım aynı anda atılmayabilir ama eğer siz normal olmayan zamanlarda farklı bir program yapıyorsanız, normalden farklı hareket etmelisiniz.”