DEVA Partisi Genel Başkan Yardımcısı ve Ankara Milletvekili İdris Şahin’den Etki Ajanlığı çağrısı: Teklif geri çekilmeli, bir daha gündeme gelmemelidir.
DEVA Partisi Genel Başkan Yardımcısı ve Ankara Milletvekili İdris Şahin, TBMM’ye gelen “Etki Ajanlığı” düzenlemesine ilişkin, “Açıkça Anayasa’ya aykırı olan ve ancak baskıcı otoriter rejimlerin başvurduğu bu kanun teklifi geri çekilmeli, bir daha gündeme dahi getirilmemelidir. Gerçekten devletin güvenliğini tehdit konusunda TCK’da bir boşluk var ise iktidar muhalefet ile uzlaşı içinde bir teklifi meclise sunmalıdır” dedi.
TBMM’de basın toplantısı düzenleyen Şahin, şunları söyledi:
“Türkiye’de otoriterizm yönünde süre gelen rejim değişikliğini, daha ileri bir merhaleye taşıyacaktır”
“İktidar icraatlarıyla, uygulamalarıyla aklımızla alay etmeye devam ederken şimdi de yasama hususunda meclisle getirdiği tekliflerle alay ediyor. Kendilerini tanımıyor muyuz? İş tutuşlarını bilmiyor muyuz? Kafaya koyduklarını, dün yapamadığını bugün yapmak için kılıf değiştirerek bir şekliyle yine önümüze getiriyorlar. Noterlik Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik yapılmasına ilişkin teklifin 16’ncı maddesinde yer alan ETKİ AJANLIĞI düzenlemesi, kabul edilmesi ve kanunlaşarak yürürlüğe girmesi halinde çok önemli anayasaya aykırılık sorunları yaratacak, aynı zamanda Türkiye’de otoriterizm yönünde süre gelen rejim değişikliğini daha ileri bir merhaleye taşıyacaktır. 16’ncı maddenin yaratması muhtemel bu sonuçlarına kısaca değineceğim.”
“Nesnel tanımı olmayan ifadelerle yargı kuruluşlarına geniş takdir yetkisi sunan kavramlar var”
“Etki ajanlığı 16’ncı madde, yeni bir suç fiilini tanımlamakta; ancak suçun unsurları müphem ve muğlak ifadelerle düzenlenmektedir. Maddenin içerdiği ‘Devletin güvenliği veya iç veya dış siyasal yararları aleyhine’, ‘yabancı bir devlet veya organizasyonun stratejik çıkarları veya talimatı’ gibi ifadeler, nesnel tanımı olmayan, bu nedenle yargı kuruluşlarına geniş takdir yetkisi sunan kavramlardır. Bu yönüyle madde, Anayasamızın değiştirilmesi yasaklanan 2’nci maddesinin içerdiği hukuk devleti ilkesine aykırıdır. Böylece teklifin 16’ncı maddesi, aslen yasama organına ait olması gereken suç yaratma yetkisini, dolaylı olarak yargı organına tanımıştır. Bu ise Anayasanın hukuk devleti ilkesine yer veren 2’nci maddesiyle suç ve cezanın kanunîliği ilkesini düzenleyen 38’inci maddesini ihlâl edecek; böylece keyfî olarak kullanılabilecek bir cezalandırma yetkisine yol açacaktır. Üstelik yargı kuruluşlarının bu madde hükmü karşısında izleyecekleri sübjektif tutum, Anayasamızın eşitlik ilkesini düzenleyen 10’uncu maddesinin de ihlâline neden olacaktır.”
“Hürriyetlerin keyfi olarak sınırlanmasına yol açacaktır”
“Suç yaratan bir hukuk normunun böylesine müphem ve muğlak ifadelere yer vermesi, aynı zamanda hukuk devletinin aslî unsurlarından olan hukukî belirlilik ve hukukî öngörülebilirlik kavramlarının da ihlâline yol açmaktadır. 16’ncı maddesi, öncelikle temel hak ve hürriyetlerin sınırlanmasında uyulacak esasları düzenleyen Anayasanın 13’üncü maddesi yönünden incelenmelidir. 13’üncü madde şöyledir: ‘Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz.’ Bu açıklamalar ışığında teklifin 16’ncı maddesinin yaratması muhtemel sonuçlara bir kez daha değinecek olursak bu madde Genel Kurul’da Kabul edilip yürürlüğe girdiği takdirde ifade hürriyetiyle bu hürriyetten doğan basın hürriyeti, bilim ve sanat hürriyeti, toplantı ve gösteri yürüyüşü hürriyeti gibi hürriyetlerin keyfî olarak sınırlanmasına yol açacaktır.”
“Otoriter rejimlerin suç tipidir”
“Böylece halkın eleştiri hürriyeti, haber alma hürriyeti sınırlanmış olacaktır. Bunun ise siyasal ve toplumsal muhalefet üzerindeki baskıları arttıracağı, seçimlerin yarışma boyutunu bugüne kıyasla daha da zayıflatacağı, otoriterleşme eğilimini ise güçlendireceği açıktır. Kamuoyunda yaygın olarak ‘Etki Ajanlığı’ diye aslında doğru tanımlanan, otoriter rejimlerde baskı unsuru olarak kullanılan yeni bir suç tipi. Bu kanun teklifi geçen yasama döneminde taslak olarak hazırdı aslında. Ülkemizde artık araştırma yapmanın ve bilimsel çalışmanın da nerdeyse imkânsız kılınacağına dair haklı tepkiler nedeniyle geri çektiler ve biraz değiştirerek yeniden getirdiler. Önceki taslak maddenin başlığı ‘Diğer Faaliyetler’di. Aslında ucu açık, belirsiz, temel kanunilik ilkesine aykırı maddeyi gayet yerinde tanımlıyordu. Şimdi o başlığı değiştirmişler ama içerik yine çok belirsiz ve kanunilik ilkesinin şartlarını taşımıyor.”
“Her türlü istismara açıktır”
“Yine eski taslakta araştırma yapan ve yaptıranlar suça konu edilebilecek şekilde maddeye alınmıştı, onu çıkarmışlar. Yeni düzenleme ile ‘Devletin güvenliği veya iç veya dış siyasal yararları aleyhine yabancı bir devlet veya organizasyonun stratejik çıkarları veya talimatı doğrultusunda suç işleyenlerin’ cezalandırılması öngörülmüş. Devletin güvenliği kavramı, her ne kadar gerekçede devletin varlığı gibi ciddi bir ifade ile ilişkilendirilmiş olsa dahi, uygulamada çok geniş yorumlanacaktır. Devletin iç ve dış siyasal yararları o kadar sınırsız ve belirsiz ki asıl vahim olan her türlü istismara açık olacaktır. Yaptıkları yapacaklarının teminatı olduğu için bol bol istismar edecekler.”
“Rusya, benzer bir yasa nedeniyle 610 bin avro tazminat ödeyecek”
Şu anda mecliste görüşülen Yargı Paketi’ndeki ‘Etki Ajanlığı’ düzenlemesi, hükümete meşru insan hakları örgütlerini, gazetecileri ve sivil toplumu casus ve devlet düşmanı olarak yaftalama, itibarsızlaştırma ve kriminalize etme yetkisi verecek. Tasarının yasalaşması durumunda; kamu otoritesini keyfi kullanabilme ve insan hak ve hürriyetlerini kısıtlayabilme alanlarında aşırı yetki kazanılacak, şu an belirgin olmaması sebebiyle eleştirilen hususlar yargı kararlarıyla belirlenecektir. Benzer yasalar Rusya’da ve Gürcistan’da da var. Çok ağır insan hakları ihlallerine sebebiyet vermektedir. Bu ihlaller sebebiyle daha yakın zamanda Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Rusya’dan gelen 106 başvurucu için maddi tazminat dışında 610 bin Avro manevi tazminata hükmetmiştir. “