Bir kitapla tüm hayatı anlamak kolay aslında kitaplarda var olan sanat aslında gerçeğin aynada yansıması gibidir. George Orwell 1984 romanını okuduğunuzda bir kitabın bir insanı nasıl etkileyeceğini kolayca anlayabilirsiniz.
Bahsettiğim kitap George Orwell 1984. Kitapta ” Büyük Abi” isminde bir yönetim var. Dünya tamamen dijital ancak kitabı okuduğunuzda şuan da teknolojinin özgürlük getirdiğini düşünenler durup derin bir nefes alacak diye düşünüyorum. Çünkü dünyada olağanüstü bir teknoloji var ve neredeyse her şey teknoloji ile yapılıyor. Ancak kitap süresince her sayfada göreceğiniz üzere bu olağanüstü teknoloji insanların psikolojisini mahvedecek düzeyde bir teknoloji.
Teknolojinin gelişmesiyle birlikte insanların doğal hayatı yok olmuş durumda. Sabah uyanmanızdan, akşam yatacağınız saate kadar her hareketiniz denetim altında yer alıyor. Sabah belirlenen saatten geç uyandığınızda dahi bu durumu ikaz yoluyla hesap vermek zorunda kalıyorsunuz. Bir insan hayatında doğal olan her şey gülmek, aşık olmak, sevmek, bağırmak, öfkelenmek, strese girmek neredeyse her duygunuz denetim altında ve her biri için açıklama yapmak zorunda kalıyorsunuz.
Kitabın içerisinde kitap süresince sizinle birlikte yer alıp her yaşadığını adeta günlük tarzında tutan kahramanın anlattığı gibi artan teknoloji önce insanları mutlu ederken zamanla insani olarak yapılan davranışlar dahi denetime tabi tutulunca ortaya çıkan yaşanmaz hale gelen hayattan bahsediyor.
Kahraman sokağa çıktığında gülemiyor, evde kamera olmayan bir tane dahi oda yok, her bir davranış denetleniyor ve büyük cezalar kesiliyor. Kahramanın yaşadığı dünyayı anlatırken dahi kullandığı birçok imge ve üslubu zaten sizi son derece akıcı bu kitapta hapsediyor. Arkadaşınızla gittiğiniz bir kafede güldüğünüz veya sevdiğiniz insanın elini tuttuğunuz için evinize kitapta yer aldığı gibi para cezası geldiğini bir anlık dahi düşündüğünüzde aslında kitapta yer alan hayatı asla yaşamak istemediğinizi anlıyorsunuz.
Günümüzde gerçek dünyada teknoloji gelişirken zaman zaman her saniyeyi sosyal medyada paylaşan, yaşadığı her anı herkesin görmesini sağlayan insanları düşündüğünüzde bunun giderek de kötü bir durum aldığını zaten birçoğunuz fark etmişsinizdir. Kitapta Büyük abi yönetimi hakim ve her yerde bir göz tüm insanları izliyor. İnsana özgü her davranış yasak. Teknolojinin gelişmesiyle birlikte değişen dünyaya adapte olmaya çalışan insanlar adeta robot haline getirilmek isteniyor. Robot halinde sadece kendilerine verilen işi yapan, tüm günleri planlanmış, tepki vermek dahi yasak hale getirilmiş bir dünyada yaşıyorlar. Teknolojinin gelişmesiyle mutluluk duyan ve bunu hayatının vazgeçilmez parçası haline getiren pek çok insanın romanda bundan pişman olduğunu ve eski hayatlarını özlediklerini okurken her bir sayfada anlıyorsunuz.
Günümüzde teknoloji gelişirken insanların her bir anı yaşamaktan çok yansıtmak istediğini görüyoruz. Oysa bizi biz yapan teknoloji değil, duygularımız, insanlığımız ve varoluşumuz. Sahip olmadığımız hayatları yansıtmak, aynada baktığımız halimiz yerine kendimizi olağandan farklı göstermek, hep bir gösteriş içinde var olmak zamanla gülüşlerimizin yo olmasına sebep olmaz mı? çevrenizde pek çok kez duymuşsunuzdur Telefon olmadan ne yapıyorduk? yaşayamazdık veya tüm teknolojik aletler üzerine bu abartı sözler kullanılmıştır pek çok kez oysa insanlığın varlığı teknolojiyle başlamadı. Aslında bizim varlığımızı sağlayan yaşam arayışı ve hayatta kalma çabamızdır. Şöyle açıklamak gerekirse olmayan bir teknoloji yıllar sonra var olduğunda onsuz nasıl yaşıyorlardı demek sizce de mantıksız değil mi?
Teknoloji insanın hayatını kolaylaştırırken aynı zamanda bunun seviyesine bakılmalı eğer benliğimi benden alıyorsa o hayatımı kolaylaştırmak yerine beni yok ediyor demektir. Sizi yok eden şeylerin hayatınızı kolaylaştırmasının ne önemi var? Bu yüzden bizi biz yapan gülüşlerimiz, heyecanlarımız, sevmelerimiz olmazsa yaşayamayız yoksa insan her dönem var olduğu gibi yine bir şekilde yaşam savaşı içerisinde var olur. Bir dereye inip oturmak, güneşi izlemek, suyun soğukluğunu hissetmek, doya doya kahkaha atmak, bir köy evinde soba üzerinde kestane yemek, örgü patikler giymek, farklı farklı şeyler sevmek bunların hepsi bizi biz yapan farklı çeşitli hale getirip birlik olmamızı sağlayan şeylerdir. Bizi biz yapan tüm renklere sahip olup bir arada olmaktır.