Bir hikayeyi bitirirken, aslında içimde yeni bir sayfa açtığımı hissediyorum. Bu yolculuk, sadece seni anlamakla ilgili değildi; kendimi de anlamam gerektiğini öğretti bana.
Seninle yaşadığımız her şey, bir zamanlar gözümde gerçekti ama artık anlıyorum ki bu hikaye baştan sona senin kurallarınla yazılmıştı. Sen, kendi gerçekliğinde “haklı” olanı oynarken, ben senin gölgende kaybolmuşum.
O günler boyunca kendini “mükemmel” gösterme çabanı görmezden geldim. Her tartışmada, her kavgada beni suçlayan sen oldun. Ve bana “hasta” dedin… Defalarca, her şeyin nedenini bende aradın. Senin gözünde sorun bendim, kusur bendeydi; tek hatalı olan hep bendim. Kendini “sağlam” görüyordun, gerçekleri gören, asla yalan söylemeyen, hep haklı çıkan sendin. Sanki tüm dünyanın, hatta kendi ailemin bile gözünde beni suçlu ilan etmek istiyordun.
Ailene ve arkadaşlarına yalan söylediğini gördüm; en ufak sorunda bile kendini haklı çıkarmak için çevrendeki herkesi manipüle etmeyi alışkanlık haline getirdin. Sosyal medyada her şeyi silip engeller koyduğun o günlerde bile, “sorun bende” diyerek seni affetmeye çalıştım. Senin bakış açını anlamaya, seni olduğun gibi kabul etmeye çabaladım. Ama sen bunu asla göremedin. Çünkü senin dünyanda yalnızca sen vardın.
İş hayatında da aynı oyunları oynuyordun. Başkalarının gözünde daima haklı görünen, asla hata yapmayan “o mükemmel insan” imajını koruyordun. Bu kadar yalana rağmen “Ben asla yalan söylemem” deyişin hâlâ kulaklarımda çınlıyor. Ama artık, senin o “doğruluğun” ardında gerçeği nasıl büküp çevirdiğini biliyorum.
Artık bu hikayenin içinde sana yer yok. Artık seni affetmeye, sana hak vermeye çalışmıyorum. Son perde burada kapanıyor, ama bu kez sahnede yalnızca kendimi görüyorum. Senin gölgenden sıyrılıp, kendi gerçekliğime, kendi ışığıma doğru yürüyorum.
Bu final, aslında benim özgürlük hikayem. Kendime olan inancımı bulduğum, seni değil, kendimi seçtiğim bir son. Artık yalnızca kendi yolumdayım, ve bu yol, seni geride bırakarak başlıyor.