Karadeniz Teknik Üniversitesi (KTÜ) Orman Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Oğuz Kurdoğlu, Karadeniz’deki iklim değişikliğine dikkati çekip, “2010 ile şimdiyi kıyaslarsak, atmosferik afetlerin yıkıcı etkisi neredeyse 2,5 kat arttı” dedi.
Doğu Karadeniz’in sahil kesimindeki kentlerde, son aylarda sağanak etkili oldu. Küresel ısınma kaynaklı yağış rejimindeki ani değişkenlik, bölgede son aylarda sel, taşkın ve heyelan gibi doğal afetlerin de sıkça yaşanmasına yol açtı. İklim krizi etkileriyle, Karadeniz’de su yüzey sıcaklığının 29 derece seviyelerine yükselmesi, deniz ekosisteminin yanı sıra su buharlaşmasının artmasıyla ani ve şiddetli yağışları da beraberinde getirdi. Doğal alanların korunmasının şart olduğunu vurgulayan uzmanlar, bölgede son 14 yılda iklim değişikliği etkisiyle atmosferik afetlerde 2,5 kat artış olduğuna dikkati çekti.
‘DÜNYANIN BAŞI BELADA’
KTÜ Orman Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Oğuz Kurdoğlu, ekosistemlerde parçalanma olarak bilinen ‘fragmantasyon’ olayının giderek arttığını ve dünya çapında deniz ve kara ekosistemlerinin büyük bir dönüşüm geçirdiğini söyledi. Kurdoğlu, “Dünyanın başı belada. Dünya, bir ekosistem. Doğa ne kadar küçük parçalara ayrılıyorsa, korunması da o kadar zorlaşıyor. Daha doğrusu zarar görmesi o denli yüksek oluyor. Dünyada ekosistemler dönüşüme uğramaya başladı. Denizel ekosistemlerin yüzde 70’i, karasal ekosistemlerin yüzde 65’i genel olarak bir dönüşmeye, bozulmaya başlamış durumda. Öte yandan burada yaşayan canlıların da varlıkları artık tehlikeye düşmeye başladı. Omurgalılarda ve yaban hayvanlarının yüzde 73’ünde popülasyonda son 50 yılda ciddi azalmalar olduğu görülüyor. Denizdeki canlılar için bu daha da fazla, yüzde 80’lerin üzerinde” diye konuştu.
‘ATMOSFERİK FELAKETLER ARTTI’
Atmosferik felaketlerin artığını belirten Kurdoğlu, “Denizlerin sıcaklığı yükseldi. Karadeniz bile neredeyse bu yıl Akdeniz sıcaklığına erişti. Hatta bazı günler 29 dereceyi buldu. Bu buharlaşma, Karadeniz’deki dağlara orografik yağışları getiriyor. Bu da yağışların artmasına sebep oldu. Bu artışlarla bazen 1 aylık yağış birkaç günde yağmaya başladı. Atmosferik felaketlerin, çok daha fazla ve daha yıkıcı etkileri olduğunu görmeye başladık. 2010 ile şimdiyi kıyaslarsak, atmosferik afetlerin yıkıcı etkisi neredeyse 2,5 kat arttı. Atmosferik olayların yıkıcı etkisi olan mal ve can kayıplarına yol açan kuraklık, sel, taşkın ve don gibi olayların daha fazla olduğunu görüyoruz” dedi.
‘FELAKET EŞİĞE GELDİ’
Ekosistem sağlığını korumak ve iklim değişikliğiyle mücadelede doğal alanların korunmasının şart olduğunu vurgulayan Doç. Dr. Oğuz Kurdoğlu, “İklim değişikliğiyle mücadelede en önemli şeyi doğal çözümlerdir. Bu doğal çözümlerde, doğal alanların korunması ve daha da geliştirilmesiyle mümkün olur. Dünya, korunan alan oranını 2030’da yüzde 30’lara çıkarmayı düşünüyor. Türkiye’de bu oran yüzde 7,5’lerde. Felaket eşiğe geldi, hatta eşikten de içeri girmiş durumda. Bu durumu iklim değişikliği ve meteorolojik afetlerdeki yükseklikten görüyoruz. 2010’larda olan toplam meteorolojik afetlerin sayısıyla, şimdiki sayıyı kıyasladığımızda 2,5 kat daha fazla. Meteorolojik felaketlere, mühendislik yapılarıyla mücadele etmeye kalkıyoruz. O da doğaya ayrı bir zarar veriyor. Mühendislik yapılar, kritik yerler ve kritik çözümler için elbette ki gerekli olabilir. Hakikaten büyük problemlerle karşı karşıya kalacağız. Bu felaketi eşikten içeri sokmamak ve geriye itebilmek için doğal alanlarımızı korumak ve arttırmak zorundayız” diye konuştu.