Türkiye’de hukukun üstünlüğü ile siyasetin egemenliği arasındaki denge, uzun yıllardır tartışılan ve ülkenin demokratik olgunlaşmasını doğrudan etkileyen bir konudur.
Bu yazıda, bu iki kavram arasındaki gerilimi, Türkiye’nin anayasal yapısı bağlamında inceleyeceğiz.
Hukukun Üstünlüğü İlkesi
Hukukun üstünlüğü, tüm devlet organlarının ve bireylerin yasaların üstünde olmadığını, aksine yasaya tabi olduğunu ifade eder. Bu ilke, keyfi uygulamaları önler, hak ve özgürlükleri korur ve toplumsal huzuru sağlar.
Siyasetin Egemenliği
Siyasetin egemenliği ise, halkın seçtiği temsilcilerin ülkeyi yönetme yetkisine sahip olduğu ve bu yetkinin sınırlarının yasalarla çizildiği ilkesidir. Ancak, bu ilke bazen hukukun üstünlüğü ilkesi ile çelişebilir. Özellikle siyasi iktidarların, kendi çıkarları doğrultusunda yasaları manipüle etme veya yargıya müdahale etme eğilimleri bu çelişkiyi derinleştirebilir.
Türkiye’de Durum
Türkiye’de, özellikle 1980 darbesinden sonra kabul edilen 12 Eylül Anayasası ile hukukun üstünlüğü ilkesi vurgulansa da, uygulamada birçok sorun yaşanmıştır. Siyasetin yargıya müdahale ettiği, temel hak ve özgürlüklerin sınırlandırıldığı, ve hukukun siyasi amaçlar için araç olarak kullanıldığı dönemler olmuştur.
Sorunların Kaynakları
- Anayasanın Değiştirilmesi: Anayasanın sık sık değiştirilmesi, hukuki belirsizliğe yol açar ve hukukun üstünlüğü ilkesini zayıflatır.
- Yargı Bağımsızlığı: Yargının siyasi iktidarlara bağımlı hale gelmesi, adaletin sağlanmasında ciddi sorunlara neden olur.
- Temel Hak ve Özgürlüklerin Sınırlandırılması: Anayasada güvence altına alınan temel hak ve özgürlüklerin kısıtlanması, hukukun üstünlüğü ilkesine aykırıdır.
- Siyasi İstismar: Hukukun siyasi amaçlar için araç olarak kullanılması, hukuk sistemine olan güveni zedeler.
Çözüm Önerileri
- Anayasanın Güçlendirilmesi: Anayasanın daha katılımcı bir süreçle hazırlanması ve değiştirilmesi için adımlar atılmalıdır.
- Yargı Bağımsızlığının Sağlanması: Yargının siyasi etkilerden bağımsız hale getirilmesi için yasal düzenlemeler yapılmalıdır.
- Temel Hak ve Özgürlüklerin Korunması: Anayasada güvence altına alınan hak ve özgürlüklerin etkin bir şekilde korunması için mekanizmalar oluşturulmalıdır.
- Sivil Toplumun Rolü: Sivil toplum kuruluşlarının hukukun üstünlüğü mücadelesinde daha aktif rol alması teşvik edilmelidir.
Sonuç:
Hukukun üstünlüğü, demokratik bir toplumun temel taşlarından biridir. Türkiye’de hukukun üstünlüğü ilkesinin tam olarak yerleşmesi için, anayasanın güçlendirilmesi, yargı bağımsızlığının sağlanması ve temel hak ve özgürlüklerin korunması gibi adımların atılması gerekmektedir. Aksi takdirde, Türkiye’nin demokratik geleceği belirsizliğini koruyacaktır.
Bu yazı, Türkiye’deki hukukun üstünlüğü ile siyasetin egemenliği arasındaki gerilimi genel hatlarıyla ele almaktadır. Daha derinlemesine bir inceleme için, hukukçuların, siyasilerin ve sivil toplum kuruluşlarının görüşlerine başvurulması faydalı olacaktır.
Not: Bu yazı, genel bir değerlendirme olup, Türkiye’deki hukuki ve siyasi süreçlerin tüm karmaşıklıklarını kapsayamamaktadır.