Kadın cinayetleri, günümüzün en acı verici toplumsal sorunlarından biridir. Her yıl, dünyada ve Türkiye’de yüzlerce kadın, cinsiyet temelli şiddetin kurbanı oluyor.
Bu cinayetlerin ardında, genellikle erkeğin hâkimiyetini sürdürme arzusu ve toplumsal cinsiyet eşitsizliği yatıyor.
Kadın cinayetlerinin artışındaki en büyük etkenlerden biri, kadına yönelik şiddetin normalleşmesi ve toplumda kabul görmesidir. Maalesef, pek çok durumda aile içindeki şiddet, “aile meselesi” olarak görülerek göz ardı ediliyor. Bu durum, mağdurların korunmasını zorlaştırıyor ve cinayetlerin önlenmesini imkansız hale getiriyor.
Son yıllarda, kadın cinayetleri ile ilgili farkındalık artmış olsa da, yasal düzenlemelerin yeterliliği ve uygulamadaki aksaklıklar, sorunun köklü bir şekilde çözülmesini engelliyor. İstanbul Sözleşmesi’nin iptali gibi adımlar, bu mücadeleyi daha da zorlaştırıyor.
Toplum olarak, kadına yönelik şiddeti kınamakla kalmayıp, aktif olarak mücadele etmemiz gerekiyor. Eğitim, farkındalık ve dayanışma ile bu karanlık tabloyu değiştirmek mümkün. Her bir kadının hayatı değerlidir ve bu konuda sesimizi yükseltmek, gelecekte daha güvenli bir toplum yaratmanın ilk adımıdır.
Unutmayalım ki, kadın cinayetlerini önlemek sadece kadınların değil, tüm toplumun sorumluluğudur. Şiddete sıfır tolerans ile ilerleyerek, daha adil ve eşit bir dünya için mücadele etmeliyiz.