Hizbullah üyelerinin çağrı cihazları ve telsizlerine yönelik siber saldırıdan bir hafta sonra liderleri Hasan Nasrallah’ın ölümüyle sonuçlanan suikastin sonuçlarını değerlendiren İstanbul Kültür Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölüm Başkanı Prof. Dr. Dr. hc Çağla Gül Yesevi, “İsrail’in saldırıları Lübnan dışındaki diğer ülkeler açısından, güvenliğin sorgulanması gereğini ortaya koydu. Ana konu, ‘bu tür bir saldırıya maruz kalınabilir mi ve güvende miyiz?’ sorularının seslendirilmesidir. Yeni bir savaş anlayışı ve yeni savaş teknikleri ortaya çıktı” dedi.
İstanbul Kültür Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölüm Başkanı Prof. Dr. Çağla Gül Yesevi, Orta Doğu’nun dengelerini ve Türkiye’nin süreç içindeki duruşunu değerlendirdi. Prof. Dr. Yesevi, “18 Eylül siber saldırıları Hizbullah tarafından önemsendi ancak o tarihten itibaren pek çok üyesinin yaralandığını ve öldürüldüğünü belirtmeliyiz. Hizbullah’ın üyelerini koruma amacıyla kullandığı daha eski teknolojiye sahip cihazların vurulması siber saldırı ya da terör eylemi olarak yorumlandı. Siber sızma, cihazlara bomba yerleştirilmesi ya da yazılımla uzaktan cihazların patlatılması gibi senaryolar üzerinde konuşuldu. Bu cihazların tedarik zinciri anlaşılmaya çalışıldı, tedarikçi ve üreticilerin sorumluluğu bile tam olarak aydınlatılamadı. Tedarik zincirinde pek çok farklı ülkenin ve firmanın adları geçti ancak sorumluluk alan veya akla uygun açıklama yapan çıkmadı” diye konuştu.
‘İSRAİL’İN 7 EKİM’DEKİ İMAJI DEĞİŞTİ’
Prof. Dr. Yesevi, 27 Eylül’de İsrail Hava Kuvvetleri’nin saldırısında Hizbullah lideri Hasan Nasrallah’ın öldürülmesinin İsrail’in ülke imajına etkisini şu sözlerle değerlendirdi:
“7 Ekim 2023’te başarısızlıkla suçlanan İsrail istihbarat örgütleri ve güvenlik kurumlarının imajının değişmesi sonucunu getirdi. İsrail, bu anlamda teknolojik ve sinyal istihbaratı yanında insan istihbaratı konusunda da başarılı oldu. Bu bir anlamda 7 Ekim’de başarısızlıkla suçlanan İsrail istihbarat örgütleri ve güvenlik kurumlarının imajının değişmesi sonucunu getirdi. Lübnan’daki siber saldırılar ile ilgili bilinmeyenler; korku ve belirsizlik ortamı yarattı. İsrail’in istihbarat ve güvenlik kurumlarının başarıları perçinlendi, böylelikle İsrail’in devlet imajı güçlendi.”
‘LÜBNAN HALKININ EN SON İSTEDİĞİ ŞEY, YENİ BİR SAVAŞTI’
Suikastın Hizbullah içerisinde ise ciddi bir istihbarat zafiyeti olarak yorumlandığını kaydeden Prof. Dr. Yesevi, Hizbullah yapılanmasının geleceğine ilişkin öngörüleri şöyle özetledi:
“Şu anda Lübnan’da siviller öldürülüyor. Hava saldırılarında yüzlerce Lübnanlı hayatını kaybetti. Hizbullah hem siyasal bir hareket hem de askeri bir güç. Siyasal ve ekonomik istikrarsızlığın uzun zamandır sürdüğü Lübnan’da halka hizmet götüren de bir yapılanmaydı. Ancak roketlerle uzun zamandır İsrail’i vuran Hizbullah, halkın her kesimi tarafından desteklenen bir yapı değil. Lübnan, çok parçalı, etnili, dinli ve mezhepli bir ülke. Lübnan halkı, ekonomik sorunlarla boğuşuyordu ve en son istedikleri şey, yeni bir savaştı. Bundan sonra da halkın belli kesimleri Hizbullah’a desteklerini sürdürebilirler, yeni bir lider gelebilir. Ancak çok ciddi darbe aldığını ve şu aşamada bozguna uğradığını belirtmeliyiz.”
Prof. Dr. Çağla Gül Yesevi, İsrail Başbakanı Netanyahu’nun Lübnan saldırılarını hedefe giden yolda bir şart, bir ödeşme olarak nitelendirdiği açıklamalarının Orta Doğu’ya olası etkilerini şöyle açıkladı: “Orta Doğu’nun daha da karışacağı anlaşılıyor. En önemli konu sivillerin öldürülmesi. Lübnan Başbakanı Necip Mikati’ye göre, 1 milyon Lübnanlı yerinden edildi. Bir haftada yüz bin Lübnanlı Suriye’ye göç etmek zorunda kaldı. Halkın yarısı gıda sıkıntısı yaşıyor. Lübnanlılar evlerini terk ettiler, okullara ve plajlara sığındılar. İsrail devlet görevlileri, İsraillilerin boşaltmak zorunda kaldıkları ülkenin kuzeyindeki evlerine döneceklerini belirtiyorlar. İsrail, İran’ı ana tehdit olarak görüyor. Daha önce 1978, 1982 ve 2006’da olduğu gibi, Lübnan ile yeni bir savaş içinde. İsrail Savunma Bakanı Yoav Gallant, ‘Hizbullah’a karşı savaşta bir sonraki aşama yakında başlayacak’ ifadesini kullandı. İsrail’in Lübnan’da kara savaşına başlayacağı belirtiliyor. İran, son dönemde yaşanan suikastlare karşılık İsrail’e yüz seksen balistik füze ile saldırdı. İran, gerçekleşen saldırıların, makul, yasal ve meşru olduğunu belirtti.”
‘TÜRKİYE BARIŞÇIL ÇÖZÜMLERDE AKTİF ROL ALMALI’
Orta Doğu’da yaşanan bu süreçte Türkiye’nin de konumuna değinen Prof. Dr. Çağla Gül Yesevi Türkiye’nin uyuşmazlıkların barışçıl yöntemlerle çözümü için aktif olarak çalışması ve itidalli dış politika ilkelerine göre hareket etmesinin önemini vurgulayarak şunları söyledi:
“Türkiye, Lübnan’a insanı yardım gönderdi. Sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi ve diğer ilgili kuruluşları harekete geçmeye çağırdı. İslam dünyasının da saldırılar karşısında daha kararlı bir duruş sergilemesi gerektiğini belirtti. Türkiye, bu aşamada, Lübnan halkının ve hükümetinin yanında olmayı sürdüreceğini açıkladı. Netanyahu’nun BM Genel Kurulu’nda gösterdiği iki harita Ortadoğu’daki bölünmeyi gösteriyor. Netanyahu, İran’ı asıl düşman olarak görüyor ve İran’ın özgürleşmesinin dillendiriyor. Bu ifadenin anlamı, İran rejiminin değiştirilmesi yönünde adımlar atılacağıdır. Netanyahu, ‘İsrail’in Orta Doğu’da ulaşamayacağı hiçbir yer yok’ dedi. Savaşın, bölgede yayılacağı anlaşılıyor. Türkiye’ye düşen uyuşmazlıkların barışçıl yöntemlerle çözümü için aktif olarak çalışması ve itidalli dış politika ilkelerine göre hareket etmesidir.”