Kanatsız kuşlar ölüyor, dünyaya gönderilen bir melek uçup gidiyor… Bu hayata kattıklarımız kadar değerliyiz. Peki, ya aldıklarımızın hesabını kim ödeyecek?
Çocuklar ölüyorsa dünya bir azap yeridir. Kader mi? Babadan mı, anadan mı, yoksa hısım akrabadan mı? Kurşunlara sapanla vurulan kuşlar misali zevk içinde hedef olanları, bir patlama hengâmesinde savrulanları, göçük altında kalanları, istismar edilenleri, dövülenleri, zorbalık görenleri susturulanları…hangi birini sayayım hangisini yazayım? Her geçen gün kanatsız kuşlar ölüyor en acısı da öldürülüyor.
Kalemim sızlıyor, ruhum eziliyor yetmiyor yazmaya kelimelerin arasına uzun uzun boşluklar giriyor. Sonra o boşluklarda oluşan çatlaklardan gözyaşım akıyor. Gözyaşıma kan karışıyor. Kelimelerine uzun uzadıya üç noktalar yetmiyor. Varın siz okurken anlayın.
Kalın duvarlar var zulüm görenleri bulup dur demeye. Ve yine kalın duvarlar var haklının hakkını almasına ama elbet bir gün yıkılacak bu duvarlar.
Ben çocuk masumiyeti arıyorum her yerde, herkeste, her şeyde. Samimi duygular hissederse yüreğim hemen oraya çörekleniveriyor. İşte kalpten kalbe yazarken de yazılarımı okurken de duygular minicikte girebiliyorsa oraya sizde oturun bir kenara duyun beni. Kuşlar hep uçsun, çocuklar hep cıvıldasın, coşsun. Duygular girsin satırlarımın arasından okurken kalplere. Oradan da yayılsın dünyaya. Ah çocuklar! Size gülmek yakışır, koşmak yakışır, oyun oynamak yakışır ölmek hiç kimseye yakışmaz ki aslında hele size hiç..!
Dünyayı yaşanır kılar sizin görünmeyen kanatlarından dökülen çiçekler🌺