Orta Doğu siyasetiyle ilgilenenler ve bunun üzerine ihtisas eğitimleri alanlar bilir ki; Orta Doğu sürekli kaos, sürekli düzensizlik ve herhangi bir saniyede savaşın kopacağını bilirler.
Türkiyenin bir bölgesi Avrupa’ya bakarken, bir bölgesi Asya’ya bakarken, diğer bir bölgesi Orta Doğu’nun tam dibinde olması sebebiyle jeopolitik savaşın ortasında kalabilecek bir yerdedir.
Peki Orta Doğu neresidir?
Ortadoğu, sahip olduğu jeopolitik ve jeostratejik konumu nedeniyle tarih boyunca Büyük Devletlerin birincil hedefi olmuştur. 19. yüzyılın sonlarında ve 20. yüzyılın başlarında kullanılmaya başlanan Orta Doğu ifadesi batılı bir kavramdır. Bu kavram adlandırıldığı döneme ve siyasi konjonktüre göre değişik şekillerde tanımlanmıştır. Orta Doğu’nun sınırları ise özellikle İngiltere’nin menfaatleri doğrultusunda belirlenmiştir. Bu sınırlamada bölgenin konumu ve özellikleri dikkate alınmamıştır. Bu düzlemde Mısır, Türkiye, Arap Yarımadası, Kafkaslar vs. Orta Doğu sınırları içinde gösterilmiştir. Sonuç olarak Orta Doğu, batılı bir kavram olmasına karşın bölge halkı tarafından da benimsenmiş ve geçmişten günümüze yaygın olarak çeşitli şekillerde tanımlanmıştır. Aynı doğrultuda sınırları da değişiklik göstermiş, belli bir coğrafya sınırlamasına sahip olmamıştır.
Avrupa ile Avrasya arasında bir konjektör olan ve stratejik açıdan çok önemli bir konumda yer alan Orta Doğu tarihi geçmişine binanen semavi dinlerin ve en köklü kültürlerin ortaya çıktığı bir coğrafi bölgedir. Konjektürel olarak Yakındoğu olarak da adlandırılan Orta Doğu, Asya, Afrika ve Avrupa arasındaki kesişme noktasında bulunan bir bölge olup kültürel alışverişin, ticaretin ve çatışmaların merkezi durumundadır. Bölge Fenikeliler, Sümerler, Partlar, Romalılar, Araplar ve Türklerin hakimiyetinde kaldıktan sonra İngiliz ve Fransız sömürgesi olan bölge günümüzde Amerika ve Rusya’nın vekalet çatışmasına maruz kalmaktadır.
Bölge, yerleşik çiftçiliğin ilk ortaya çıktığı Bereketli Hilali, Doğu Akdeniz, Anadolu Yarımadası, Sina Yarımadası ve dünyanın en büyük yarımadası olan Arap yarımadasını içine almaktadır. Bu manada dini, ticari ve kültürel alışveriş için bir kavşak olan coğrafya, sanayi devrimine kadar dünya tarihini etkileyen önemli gelişmelere sahne olmuştur. Kültürel ve stratejik önemine 19. yüzyıldaki jeoekonomik gelişmeler eklenmiş ve sömürgeci devletlerin rekabet alanı haline gelmiştir. Bu anlamda Orta Doğu’yu tanımlayan haritalar siyasi ve dini huzursuzlukların, savaşların ABD ve Rusya arasındaki vekâlet çatışmalarının sıcak bir noktası olan bölgeleri göstermektedir.
Türkiye- Mısır İlişkileri
Orta Doğunun tanımını yaptığımıza göre Türkiye ile Mısırın Mısır Cumhurbaşkanı Abdülfettah el Sisinin 12 sene sonra Türkiyeyi ziyaretini değerlendirelim.
Mısır’la ülkemiz arasındaki diplomatik ilişkiler 1925 yılında kurulmuştur. 1950 ve 1960’lar Soğuk Savaş dinamiklerinin ilişkilere yansıdığı bir dönem olmuştur. 1990’larda Soğuk Savaş’ın bitmesi ve Madrid Konferansı sonrasında Ortadoğu barış sürecinin etkisiyle Türkiye-Mısır ilişkiler daha olumlu bir seyir kazanmıştır.
Hüsnü Mübarek döneminde (1981-2011) iki ülke arasında kapsamlı ve yoğun ilişkiler geliştirilmiştir. Bu dönemde Türkiye’de yaşanan ekonomik dönüşüm ve ihracata dayalı ekonomi modeli, özellikle ekonomik ilişkilerin hareketlenmesini sağlamıştır. Ülkemiz 25 Ocak 2011 Tahrir Devrimi sonrasında demokratik siyasi dönüşümü desteklemiştir. Cumhurbaşkanı Mursi’nin iktidarda olduğu bir yıl zarfında Mısır’la ilişkilerde ilave gelişmeler kaydedilmiştir.
2013 Mısır asker, darbesinin ardından iki ülke arasındaki ilişkiler gerginleşmiş ve iki ülkenin diplomatik ilişkileri maslahatgüzar seviyesine gerilemiştir. İlerleyen dönemlerde ise cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve başbakan Binali Yıldırım, askerî müdahaleyi darbe olarak nitelendirmiştir. Erdoğan Sisi’yi “tiran” olarak nitelemiştir, Sisi ise “Türkiye içişlerimize karışmayı bırakmalı” şeklinde açıklamalarda bulunmuştur. 2016 yılına gelindiğinde ise başbakan Binali Yıldırım, var olan bu durumun ekonomik anlamda iş birliği yapmak için büyük bir engel olmadığını kaydetmiştir. Mısır ise bu durumu olumlu karşılamış ve Türkiye’den var olan Mısır hükûmetini kabul etmesini istemiştir. Kasım 2022’de Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Mısır Devlet Başkanı Sisi, Katar’da düzenlenen 2022 FIFA Dünya Kupası’nın açılış resepsiyonunda ilk kez bir araya geldi.
Dün Sayın Cumhurbaşkanı ile Sisi Ankarada bir görüşme gerçekleştirip 2013 yılından sonra üst düzey anlaşmalar Ankarada sağlanmış oldu.
Türkiye ile Mısırın yakınlaşması hem jeopolotik olarak, hem konum olarak hem de Orta Doğunun bir neferi olarak olumlu karşılanması gerekiyor. İkili ilişkilerde duygusal yaklaşımdan çok, menfaat yaklaşımı olarak değerlendirmek gerekiyor. Orta Doğu bir bataklık, menfaati olan her şeyi iyi değerlendirmek gerekiyor..
Selametle…