Ferit Edgü vefat etti. Kelimeler evreninde büyük bir medeniyet inşa eden ve hepimizi bedavadan ev sahibi yapan yazar şimdi aramızdan ayrıldı.
Yazma serüvenime büyük etkisi bulunan kalemlerden bir tanesiydi. “Hakkari’de Bir Mevsim” eseriyle Güneydoğu’da yaşanan insanlık dramına kimsenin cesareti edemediği 1977’de parmak basarak ve küçük bir çocuğun portakalı tanıma serüvenini vererek duyguyu insanlık üzerine yavaşça bırakıp gitti. Sözlerinde insanca yaşamın, eşit ve adil paylaşımın, hakkın ve adaletin izleri duruyor hala. Küçücük bir elin büyük dünyalara nasıl dokunabildiğini bize mütevazı bir şekilde gösterip yazmaya cesaret edemeyen herkese “Hadi beyler, bayanlar kalkın da şu işin ucundan tutun.” dedi.
Bunu söylerken de en önde kendisi vardı. Hiçbir mülkiyet kavramını haysiyetinin önüne geçirmedi. Bunca evsiz ve hakkı yenilen insan varken ben refah içinde yaşarsam hatırım kalır, deyip bunun parodisini bile yaptı. Ana dilde eğitimin temel hak olduğunu TRT’de spiker: “Evet yapılan araştırmalara göre Kürt diye bir millet yok dağ Türk’lerinin karda yürürken çıkardığı kart kurt sesinden türemiş bir isim.” dediği dönemde “Hey ahbap dur bak bakalım.” diye seslendi spikere. Ve görev yaptığı Hakkari’deki çocuklarla daha iyi anlaşabilmek için herkesin reddettiği dili öğrenmeye çalıştı. Yazdığı kitaplar birçok dile çevrildi. Kim mi kazandı ? Tabii ki Edgü kazandı. Bir milletin varoluşunu bütün dünyaya haykırdı ve kulakları sağır eden bir sesle birlikte çok uzaklara gitti. Biz senden razıydık, sen de bizden razı mısın? Rabb’im gittiğin yerde incitmesin seni, hoşça kal Cesur Yürek.
…
Başla, sonu gelir, dedi bilge Muhtar.
Ve önümdeki kapıyı gösterdi.
Açılan kapıdan içerde bir oda. bir göz attım: İçi örümcek ağlarıyla dolu ve karanlık.
Muhtar içeri girip pencereleri açtı.
Oda aydınlandı.
Işıktan (ya da bizden) rahatsız olan bir fare sıçrayıp kaçtı. Yerler toz toprak içindeydi.
Bir ara yıkar arıtırız burayı, dedi Muhtar Çocuklarla. Sen de çocuklarımıza tüm bildiklerini, bu konuştuğun dilini, okumayı, yazmayı öğretirsin, oldu mu? Hep iyi şeyler öğretirsin. Çünkü bizim çocuklarımız, bütün çocuklar gibi iyidir. Sonra bir de hesap yapmasını öğretirsin. Eh, bu kadarını öğretsen, işini yapmış olursun, hem de sevaba girersin, bizim duamızı alırsın.
Bütün bunlar gerçekten gerekli mi sizler için, dedim. Bir de benim bunları başarıp başaramayacağım sorunu var. Başarırsın, dedi Muhtarın babası, aksakallı, beli bükük ihtiyar Muhtar Ağa başaracaksın, çünkü yalnız bizim için değil, kendin için bu. (Böyle mi dedi, yoksa bana mı böyle çevirdiler, bilemem.)
Madem öyle, hadi başlayalım, dedim.