İnsanoğlu varoluşundan bu yana mutluluğu anlamaya, tanımlamaya ve onu yakalamaya bir ömür harcamaktadır.
Mutluluk kavramı “Acı, keder ve ıstırabın yokluğu ve bunların yerine sevinç, neşe ve tatmin, doyum duygularının varlığıyla karakterize edilen durumsa; genel anlamda hayattan memnun olma hali” olarak ifade edebiliriz. Hayat içinde amaç edinilen ve zamanını tümünü bu yönde kullanan insanlar kavram olarak memnuniyet nedir diye sorduğumuzda “İhtiyaçların ve isteklerin karşılanmasından doğan tatmin duygusu” olarak belirtilebilir. Modern zamanla değişen dünya içinde mutluluk kavramı da değişmekte olup öznel bir kavram olmaya başladı ve sadece kişinin kendisinin mutlu ve hayatından memnun olup olmadığını söyleyebileceği duygu düşüncesi ortaya çıktı. Bu anlayışa göre, lüks bir yaşam, eşya ve mallara sahip olmak mutluluk için önemli olmaya gösterilmeye ve yaygınlaşmaya başladı; ama gerçek şu ki gösterilen ardında kişilerin kısa haz duyguları mutlu olmayı garanti etmez.
Gerçek mutluluk; sahip olmak değil, mevcut yaşamda sahip olduğu anıları sevdikleri paylaşım içinde olan bağların olduğu ve sevginin bölüşüldüğü duygu mutluluktur. Huzur kavramı, bireyin kendisi ile barışık olduğu, diğer insanlar ile adil ve dürüst bir şekilde ilişkiler kurduğu, vicdanının rahat ve tatmin olmuş olması hali kendi özünde tamamlanma isteği dinginlik duygusudur. Yenidünyada ekonomik gelirin düzeyinin artması, işgücünün kadın erkek sahip olduğu ulaşılabilir, imkânların artması ile İnsanların geliri artmasıyla mutluluk düzeyleri artar ancak zamanla bu artmakta olan gelire doyum sağladıkça ve mutlulukları azalır, bu olaya adaptasyon denilebilir.
Sürekli bir mutluluk halinden söz edemeyiz. Kalıcı, sürekli bir mutluluk olmadığı gibi sürekliliği olan bir üzüntü de yoktur. Gerçek mutluluk; olumlu duygular becerisini artırmak iyimser düşünmek ve davranışlar ile örnek olup sürdürebilme, iyi bir insan olma karakteri oluşturma, kendi ruhunu iyileştirme, mutluluk için çaba harcamak, geçmişten deneyimlerde ders çıkarmak, tecrübe edinip adımlar atmak, geleceğe umutlu iyimser bakmak, sahip olduğun sağlık iş ailen ve sahip olduğun her şey için şükretmektir. Yaşamdaki insanlara yaratılan her canlıya sevgiyle yaklaşmak, korumak, kişinin sağlık ruh reçetesidir.
KENDİNLE NASILSIN?
Nasılsın sorusu klişe bir söz gibi dile pelesenk bir söz gibi olsa da, dinleyici olarak duygudaşlık ile hissedip verebileceğin en şefkatli duygunun dile getirilmesidir. Samimiyet ve hâsıl olan gerçek varlığını kabul edip yanında olduğunu hissettiren insani en yüce duygu rütbesidir. Paylaşmanın en derin buluşma noktası, kişi kendine sormaktan kaçtığı duygusunu gizlediği saklandığı yerdir. Kendinize paylaşamadığınız iyi olma halini bir nasılsın sizi duygu yükü ile donatabilir. Yüreğinizi yumuşatıp sizi içsel bir hüzne kaptırabilir.
Mutluluk dışarıda değil, kendi iç dünyamızdadır. İnsan için gerçek yetkinlik ve güzellik, dolayısıyla tam mutluluk gerçek yaratıcıya yönelmededir. Gerçek varlığını sorgulamak ve kendi yolculuğunu yaşamın bilincinde yaşamaya gayret etmesidir. Kendine gösterdiğin öz şefkat sevmek kendine yakınlaşmak duyguların yakınlaştığı ve aynı hislerde ayna tuttuğu yansımasıdır. Kendini kabul etmek kişinin kendini baltaladığı hırpaladığı çocukluktan itibaren duyulmaz görülmez yok sayılmış bir aile içinde yaşamış olan bir yürekte kendini sarıp sarmakta bir o kadar yabancı bir dokunuştur.
Hayatta her şey gelip geçici sevinçlerde hüzünlerde, dönüp baktığında her şey bittiğini yüzleşirken bütün ömrünü hüzünlerini sevinçlerini taşıdığın kalbi yormamak adına kişi kendini tanıyıp sevmeye adım atıp kendi değerini yaradılışından itibaren mucizevî bir bedene sarıldığını fark ettiğinde şükretmenin kabul etmenin manevi gücüne umut ile baktığında yaşamın canlılığında kendini bulacaktır. Sahip olduğun zaman sadece sana sunulmuş ve her sabah dünya yeni umutla doğmakta, şimdi muazzam gözlerinle bunu görmelisin, hissetmelisin bu anlamlı bir yaşamı da beraberinde getirecektir.