Ekonomist Sinan Bayraktar ile merak edilenlerin konuşulduğu bir röportaj gerçekleştirdik. Sinan Bayraktar, çarpıcı ifadelerle ekonomiyi yorumladı.
Türkiye’nin şu an da gündem konularından birisi de ekonomi. İşsizlik verileri %25 gösteriyor ve pek çok vatandaş ekonomiden dert yanıyor siz bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Ekonomi hepimizin bildiği ve belki de herkesin birinci ilgi alanında olan bir konudur. İşsizlik verilerinde yanıltıcı değerler olabilmektedir. Çünkü işsizlik ve Türkiye İş Kurumu’na yapılan iş başvuruları ve fiili işten çıkarmalar ve sigortalanan işçi sayılarındaki veriler ile belirlenir. İşe ihtiyacı olup da bu kuruluşlara başvurmayanların bu rakamlar içerisinde verisi bulunmamaktadır. Bu alanda oldukça fazla kişi olduğunu söyleyebilirim.
İşsizlik oranı ise 0,1 puan azalarak %8,6 seviyesinde gerçekleşti. İşsizlik oranı erkeklerde %6,8 iken kadınlarda %12,0 olarak tahmin edildi. İstihdam edilenlerin sayısı 2024 yılı mart ayında bir önceki aya göre 139 bin kişi artarak 32 milyon 588 bin kişi, istihdam oranı ise 0,2 puan artarak %49,5 oldu.
Bu oranları TÜİK açıklıyor ve belirttiğim veri ambarından çekerek yayınlıyor. Oysa ülkede işsizliğin oldukça fazla olduğu gerçeği yanısıra işi beğenmemek, bekleyerek yeni iş aramak veya şu anda bazı gelirlerle günlük geçiniyorum, ayda 30 bin TL ye bir ay istihdam sağlayamam denilen bir gerçeği de unutmamak gerekir.
Bugün ülkenin geneline baktığımızda her esnafın camında ara kesimde çalışacak işçi arandığını, yeni istihdama açık olduklarını ve çalışan insana ihtiyaçları bulunduğu görebilmekteyiz. Ara ve alt kesim denilen ve mavi veya kahverengi yaka tanımı ile adlandırılan kesime ait eleman bulunamamakta ve işsizlik giderek büyümektedir.
Ekonomik zorluklardan ve geçinememekten bahsederek dert yanan birçok kesimin iş konusunda oldukça seçici olduğu ve iş beğenmemek gibi olgu ile karşı karşıya olduğunu da görmekteyiz. Ancak bu kesimlerin de geçimlerini kayıt dışı ekonomiden sağladıkları da görülmekte, enflasyonun cazibesinden de yararlandıkları bilinmektedir.
Sinan bey eskiden yastık altı para biriktirmek, kumbara usulü vs. çok değerliydi ve gerçekten bu şekilde yüksek miktarlar biriktirilerek para değerli kılınıyordu. Şimdi paranın giderek değer kaybetmesiyle bunlar geride kaldı, şimdi nasıl bir yatırımı uygun buluyorsunuz?
Türkiye uzun yıllardır süregelen bir enflasyon olgusu ile baş başa yaşam sürdürüyor. Hiçbir dönem tamamen ortadan kalkmayan fiyat artışları ile gün geldi baş edebildik, gün geldi mağlup oldukça bugünkü şartlarda enflasyondaki yüksek hız birim fiyatlarını oldukça tehlikeli ve satın alınamaz seviyeye getirmiş bulunuyor.
Fiyat artışlarında bir kural vardı. Fiyatlar baz noktadan artışa geçer, artarak devam eder, politikalarınız uygun değilse önleyemez ve öyle bir seviyeye gelir ki, artık ona elinizdeki para birimleri ile ulaşamazsanız.
Bunun adı hiper enflasyondur. Bu noktada fiyatların durma durumu ortaya çıkması lazımdır. Bu da yine ekonomik tabirle stagflasyon adı ile açıklanır. Yani Fiyatlar bir noktaya gelir, orada artık alınamaz duruma geçer ve durgunluk başlar. İşte bu noktada geri gelme işleminin başlaması lazımdır.
Genel kural budur. Ancak ülkemizde bu noktaya gelinmesine rağmen alışverişin devam etmesi, alıcı kesimin her türlü kaynaklardan alım yapabilmesi için şartlarını ısrarla zorlaması gibi ve bazı nedenlerle fiyatlar artışına devam edebilmektedir. Bir anlamda gerçekleşen bir durum oluşmuş gibi görünüyor. Yayınlanan yeni haberlere göre ‘’Bodrum esnafı kan ağlıyor. Turizm tesisleri boş odaları doldurmak için indirim yapmaya başladı’’ şeklindeki bilgi akımını görmeye başladık. İşte belirttiğim bu durumda olması gereken gerçek durum bu şekilde oluşur. Diğer noktalarda da aynı hareketlerin başlaması gerekmektedir. Olacağına da inanmaktayım.
TÜİK’in açıkladığı güncel enflasyon rakamları nelerdir?
Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) temel görevi, ülkenin ihtiyaç duyduğu alanlarda, veri ve bilgilerin, derlenmesini, gerekli istatistiklerin üretilmesini, yayımlanmasını ve dağıtımını yapmaktır. TÜİK bireylerden, hanelerden, işyerlerinden araştırmalar ve sayımlar yoluyla veri toplar. İncelemeye sunulan bilgi ve veriler, hanelerden, işyerlerinden araştırmalar ve sayımlar yoluyla veri toplar. Topladığı verileri analiz eder ve istatistiki bilgi haline dönüştürür. Bu istatistiki bilgiler, toplumun her kesiminde karar alma aşamalarında güvenilir yol göstericilerdir.
Bu belirttiğimiz değerler, özellikle hepimizin son dönemlerde ilgi alanına giren Enflasyon verilerinde en çok ilgiyi yaratmaktadır. Doğruluğu konusunda birçok kesimin, halkın ve yaşayan tüm bireylerin gerçek olgularla hareket ettiğini belirterek şüpheleri olduğu söylense de veriler gerçek kaynaklardan ve oldukça fazla ürün içeren gruplardan derlenmekte ve ortalama bir değer olarak sunulmaktadır. Ancak bu verileri de TÜİK ve benzeri tarzda veri kaynaklarından elde edebilen çeşitli kuruluşlar bulunmaktadır. Önemli bir STK olan İstanbul Ticaret Odasın her ay yayınladığı ve genelde İstanbul bazında oluşan verilerde Haziran 2024 enflasyon verisi, perakende fiyatlarda artış oranının aylık yüzde 3,42 bir önceki yılın aynı dönemine göre de yüzde 82,14 artış kaydettiği belirtiliyor.
TÜİK ise aynı şekilde yaptığı değerlendirmelerin ışığında; 2024 yılı haziran ayında bir önceki aya göre %1,64, bir önceki yılın aralık ayına göre %24,73, bir önceki yılın aynı ayına göre %71,60 ve on iki aylık ortalamalara göre %65,07 olarak gerçekleştiğini belirtiyor. Şimdi bu iki kurum arasındaki enflasyon (Fiyat artış hızı) verilerinin tüm kesimlerde yarattığı değer belirleme şaşkınlığı ise bu kesimlerin kendilerinin, kurumlarının veya aile bireylerinin parasal hareketlerinde yaşadığı fiyat değerlendirmeleri aynı olmadığını ve bırakın TÜİK’in verilerini, diğer kesimlerin de açıklamaya çalıştığı verilerden daha yüksek olduğunu iddia ediyor.
Enflasyondaki gerçek değer, çarşı Pazar denilen fiili alışverişin yapıldığı alanlar ve ödediğiniz mecburi yaptırımlar için karşılaştığınız değerlerle oluşur. Harç ve bazı vergilerin yıl başında %120, çarşıda ve gıda sektöründe artışın %200 den fazla olduğu ve bunun gerçek payının oldukça da istatiksel olduğu, kira ve benzeri giderlerdeki artışın %100 leri geçtiği artışlarda bu verilere bakarak yaşam sürdürmenin anlamsız olduğunu belirtmek isterim.
Merkez Bankası politikaları nelerdir?
Ülkelerde para yönetimini ve para politikalarını uygulayan kurumlar merkez bankalarıdır.
Bizde de aynı görevi görmektedir. Şu anda uygulanan para politikalarına göre fiyat artış hızını kesebilmek için tüketim harcamalarını azaltma yolunda tedbirler, paranın tasarrufa yönelerek bankalarda park edilmesinin sağlanması, para arzının kısılması, kaynakların ve rezervlerin güçlendirilerek ülke ihracatını arttırılması ve ithalatın kısılması gibi sektörel tedbirler ile kamuya yönelik tasarruf tedbirleri uygulanmaktadır. İkinci bir aşamada vergi gelirlerinin arttırılması için Maliye ve Hazine Bakanlığı ile ortak hareket ederek tüketim harcamalarda belirlenene artışın kesilmesi ve kredi stoklarının azaltılması yönünde sıkı para politikalarına devam edilmektedir.
Reel sektör nelere ihtiyaç duyuyor?
Türkiye şu anda ayakta duruyor ise reel sektörün devam edene dinamizmi ile ayakta duruyor. Ancak destek ve taleplerin karşılanmaması halinde, işçi ve asgari ücret sorunları ile vergisel tedbirlerin adil olarak uygulanması halinde birçok kuruluşta kapanma ve iflasların yaşanabileceği de belirtiliyor.
Reel sektör ihracat yapabilmek için kurların artışlını ısrarla bekliyor, bazı teşvikler ile sübvasiyonlar sağlanarak maliyetlerin indirilmesi, sektördeki işlemlerde bürokrasinin azaltılması, vergisel sorunların hızla halledilmesi ve iş kanunu ile ilgili düzenlemeler talep ediyor.
Ara işçi sorununun oldukça fazla olduğunu belirterek yapacakları insan dışı teknolojik yatırımlarda teşvik talep ediyor. Yani kısa reel sektör kendileri ilke daha fazla ilgilenilmesini ısrarla istiyor, ancak halk da bunu ısrarla istiyor. Siyasilerin işi de zorlaşıyor.
SİNAN BAYRAKTAR KİMDİR?
Kariyer ve iş yaşamına 1972 yılında Bankacı olarak başladı. Türkiye’nin en büyük bankalarından biri olan Türkiye İş Bankası’nda 22 yıllık bir finansal çalışma yaşamını tamamlayarak 1994 yılında Ülkemizin dinamik kuruluşlarından biri olan Zorlu Holding A.Ş. de koordinatörlük görevini üstlendi. 9 yıllık bir reel sektör yaşamı sonunda kendi çalışma alanlarına yöneldi. Akademik hayata atılım yaparak önce İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesinde yarı zamanlı öğretim üyeliği, daha sonra Yeni yüzyıl üniversitesinde devam eden akademik yaşam ve sonrasında Okan Üniversitesinde süren çalışmalarda Dekan yardımcılığı ve öğretim üyeliği görevlerinde bulundu. Ülke çapında ve yurt dışında birçok kuruluşa eğitim ve danışmanlık yapmaya ve seminer vermeye devam etmektedir.
‘’İşletmelerde Örgütsel Davranış içerisinde Nepotizm’in etkisi ve Nepotik düzeltmeler’’ üzerine yazılmış PhD tezi ile kariyerinde akademik olarak eğitim konularında gelişim tamamlamıştır.
Ülkemizin önemli kuruluşlarında Yönetim Danışmanı olarak çalışmaları ile birlikte satış, satın alma, Finansal yönetim ve örgütsel davranış eğitimlerinde işletmelerin verimliliğini arttırmak üzere çalışmalarını sürdürmektedir.
Yayınlanmış 4 adet kitabından ikisi teknik içerikli olan ‘’İşletmelerde Raporlama ve Rapor Yazım Teknikleri’’ ve ‘’Satış Akademisi (3.Baskı)’’Yönetim Akademisi’’ (2.Baskı) adlı eserler ile ‘’İki Dize Arası’’ isimli bir hikâye kitabı da bulunmaktadır.