Son romanım olan “Sessiz Oda” kitabında da üzerine basa basa anlatmaya çalıştığım şey şu. Anadolu coğrafyası erkekler özelinde değil kadınlar özelinde yükselebilecek bir medeniyet fakat binli yıllardan sonra Arap coğrafyasından edindiğimiz adetlerle birlikte kadınları geri plana atıp erkek egemen toplumun bizim için daha uygun olacağına karar verdik. Verdik vermesine de geldiğimiz hâl ortada. İsterseniz bu milletin biraz kökenini araştıralım ve anaerkil mi ataerkil mi olmamız gerektiğine siz karar verin.
Anadolu’daki bütün ırklar fark etmeksizin köktensel inançları doğrultusunda kadınların karar alıcı konumda bulunduğu bir toplum yapısına sahipti.
Temelsel bir inanç sistemi olan Şamanizm’de bizim şimdilerde imam diyebileceğimiz konumdaki şamanlar kadınlardan oluşuyordu. Öyle ki günümüzde bile bu törenleri erkekler yönetse dahi kadın kıyafetleri ile törenleri düzenler. Özellikle Sakalar döneminde Tomris Hatun’la gelen başarılar göstermiştir ki anaerkil kabul ediş bizi daha müreffeh bir konuma getirir.
Ayrıca sonraki dönemlerde de Katun (Hatun) denilen yöneticiler kadınlardan oluşuyordu. Bu tip örnekleri uzatabiliriz. Şimdiki toplumuzda kadın algısı bu saydığımız örneklerin çok uzağında ve başka toplumlar tam güç ilerlerken biz %50’nin bile kullanılmadığı bir insan gücüyle hareket ediyoruz. Üstelik bunu bir kadının (Hz. Hatice) maddi gücüyle yükselen bir dini gerekçe göstererek yapıyoruz. Bu artık çarpık bir döngü içerisinde bırakıyor bizi. İnsanlık dışı İlker toplum kategorisinde bırakıyor bizi. Benim tercihim anaerkil toplumdan yana ya sizin?