Ah annelerimiz, canım annelerimiz! Bütün bağımız karnında başlar ilk önce. Sonra doğarız yavruları olarak. Kucağına aldı mı bizi, kendimizi rahat hissederiz daha minnacık bir bedenken. Anne sarar sevgi dolu kollarla yavrusunu. Çünkü anne demek güven demek.
Gece uyumamalarımız, ateşlenmelerimiz, hastalanmalarımız derken yorarız annelerimizi. Ama yinede gülüşlerinden bir şey kaybetmezler. Sonra yürümelerimiz, ilk kelimelerimiz, okul dönemlerimiz heyecanla eşlik ederler bizlere. Hatta öyledir ki alfabeyi bizimle beraber tekrar sökerler. Çünkü anne demek öğretmen demek.
Ergenlik dönemi gelip çatınca bünyeye, sanrılarda sararsa ruhumuzu annelerimiz yine elimizden tutar bizim. Bir saniye olsun bırakmaz. Yine küçük bebek gibi peşimizden koşar. İlerleyen zamanlarda kalbimize büyümeye çalışan kelebekler kondurduysak bunun en büyük destekçisi annemizdir hep olduğu gibi. Eğer ilk aşk acısını damağımızda hissediyorsak annelerimiz geçirmek için didinir durur. Yavrusu üzülmesin diye dizine yatırır saçlarını okşar. Bizde dünya dursun da hep o anda kalalım isteriz. Ama zaman su misali gibi akar gider.
Zaman geçtikçe büyürüz, okullardan mezun oluruz ve işimiz olur. Annelerimiz gururla izler bizi, hep bugünleri beklemiş gibi. Biz büyürüz de, annelerimiz hep ilk kucağına aldığı minicik nedeni görür bizlere baktıklarında. Yıllar önce 19 yaşında genç bir kızdım. Annem her sabah “günaydın prensesim” diye uyandırırdı beni. Ben, sen, o, biz, siz, dil, din, ırk fark etmeksizin dünyanın neresine gidersek gidelim bu hep böyledir. Bizler hep annemizin gözünde küçüğüzdür.
Biz ömürden gün, yıllardan yaş alırken annelerimiz de alır. Biraz şanslıysak annelerimizin yaşlandığına şahit oluruz. Eğer -benim gibi- biraz şanssızsak annelerimiz için zaman daha saçları beyazlamadan durur. Evet, annelerimizin yaşlanmasına şahit olmak şanstır zannımca. Çünkü anne demek, şans demek.
Yaş almış, saçlarına ak düşmüş annelerimiz yine annedir. Gözümüzü açtığımız andaki gülüşüyle karşılar bizi ömrü boyunca.
Zamanı gençken durmuş annelerimiz de, durana kadar bizimle aynı yolda yürürler. Giderken bile bizleri düşünüp kışlık yiyecekler, yemekler yapıp bırakırlar artlarında iki gözü yaşlı küçük ama büyük bedenlere. Çünkü anne demek, şefkat demek.
Günler, aylar, yıllar birbirlerini kovalarken eş, dost, akraba, arkadaş, sevgili gelir gider. Ama anne hep kalır, bedeni kalmasa bile. Çünkü anne demek, yaşam demek. Çünkü anne demek, mücadele demek. Çünkü anne demek, hep demek. Çünkü anne demek, nefes demek.
Yazar tavsiyesi, zamanınız varken sarılın, öpün, koklayın ve sevginizi her daim haykırın. Bol bol anne yemeği yiyin. Dünyanın en ünlü şefi de gelse anne yemeğinin yerini tutmuyor. Tutun ellerinden bırakmayın. Anne nefesini, çekin içinize bırakmayın. Bir mezar taşına bakmadan bunları yapın. Çünkü toprak alınca vermiyor geri.
Yaşayan annelerimizi bu dünya hiç incitmesin. Vefat etmiş annelerimizi de toprak hiç incitmesin.
Hep sevgiyle, esen kalın.