Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, ”Bazı prestijli Amerikan üniversitelerinde aralarında anti Siyonist Yahudilerin de olduğu vicdanlı öğrenciler ve akademisyenler katliama tepki gösteriyor. Bu insanlar ‘Gazze’de katliam dursun’ dedikleri için şiddete, zulme, eziyete hatta işkenceye maruz kalıyor” dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Ankara’da düzenlenen ‘Uluslararası Demokratlar Birliği (UID) Kapasite Geliştirme ve Eğitim Çalıştayı’na katılan 25 ülkenin 47 farklı bölgesinden gelen Avrupalı Türkleri, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi Sergi Salonu’nda kabul etti. Erdoğan, çalışmalarının merkezine istişareyi yerleştirmiş bir hareket olduklarına işaret ederek, “Peygamber efendimizin ‘istişare eden pişman olmaz’ tavsiyesini bugüne kadar hep kendimize rehber edindik. Uluslararası Demokratlar Birliğimizin bu güzel programını ortak akla verilen önemin bir sembolü olarak görüyoruz” dedi.
Erdoğan, Avrupa’daki Türk diasporasının karşılaştığı sınamanın ve tehditlerin değiştikçe Uluslararası Demokratlar Birliği’nin sahasının da genişlediğini dikkat çekerek, “Uluslararası Demokratlar Birliği’nin son dönemde kendi insanımızla birlikte kardeş topluluklara da el uzatmasını çok kıymetli buluyorum. Hak ve adalet eksenli yürüttüğü çalışmalarla 20 yılda bir marka haline dönüşen birliğimizi canı gönülden tebrik ediyorum. Uluslararası Demokratlar Birliği, sene başında yaptığı kongre ile birlikte daha da güçlenmiş, gençleşmiş, dayanışmasını ve motivasyonunu artırmıştır.
İç tartışmaları geride bırakan birliğimiz, demokrasi ve hukuktan sapmadan kuruluş misyonunu çok daha başarılı bir şekilde yerine getirecektir. Sadece bizim değil Avrupalı Türklerin yanı sıra kimliğini ve kültürünü koruma mücadelesi veren 10 milyonlarca kardeşimizin de Uluslararası Demokratlar Birliği’nden büyük beklentileri var. İslam düşmanlığından ırkçılığa pek çok tehdidin Avrupa’da tırmandığı bir dönemde sizlerin omuzlarınızda gerçekten ağır bir yük bulunuyor. Çalışmak, daha çok çalışmak, daha fazla gayret etmek zorundayız” diye konuştu.
‘AVRUPA TÜRK TOPLUMU OLARAK SAFLARIMIZI SIKILAŞTIRMALIYIZ’
Erdoğan, ‘Hak verilmez alınır’ şiarıyla mücadele tempolarını biraz daha artırmaları gerektiğini bildirerek, “Avrupa Türk Toplumu olarak saflarımızı sıklaştırmalı, her zamankinden daha dinamik, daha kuşatıcı ve kucaklayıcı bir anlayışla hareket etmeliyiz. Her zaman söylüyorum; biz nerede yaşarsak yaşayalım, milletçe güçlü olmak mecburiyetindeyiz. Asırlar boyu İslam’ın sancaktarlığını yapmış, tarihi şanlı zaferlerle dolu bir milletin evlatlarına zayıflık yakışmaz, geride olmak asla ve asla yakışmaz.
Şuan burada bizimle olan her bir kardeşimin de bu yüksek özgüvenle ve sorumluluk bilinciyle hareket ettiğine ve edeceğine inanıyorum. Sizlerden yaşadığınız ülkelerin siyasi, sosyal, ekonomik, kültürel ve bilimsel hayatına daha fazla iştirak etmenizi, daha fazla katkı sunmanızı bekliyorum. Bugün yaklaşık 7 milyon insanımız Avrupa’da yaşıyor. Avrupalı Türklerin, neredeyse yarısı Almanya’da ikamet ediyor. Vatandaşlarımız uzun yıllar haklarını kullanma noktasında sıkıntı çektiler.
Opsiyon Modeli sebebiyle hakkaniyetli olmayan bir tercihe zorlandılar. Alman makamları ile olan görüşmemizde sizden gelen taleplere göre biz de bu konuda yaşanan sıkıntıları pek çok kez gündeme taşıdık. Almanya’nın uzun yıllar direndikten sonra çifte vatandaşlığı kolaylaştıran düzenlemeleri kabul etmesini şuanda olumlu karşılıyoruz” diye konuştu.
‘IRKÇI SALDIRILAR ÖRTBAS EDİLİYOR’
Erdoğan, Türkiye’ye resmi ziyaret gerçekleştiren Almanya Cumhurbaşkanı Frank-Walter Steinmeier’le görüşmesinde bu konulara değindiklerini belirterek, “
“Solingen faciasından 31 yıl sonra 25 Mart’ta, yine aynı yerde 2’si çocuk 4 kardeşimize yönelik düzenlenen ırkçı saldırıyı gündeme getirdim. Bu saldırının hiçbir karanlık nokta bırakılmadan tamamen aydınlatılması ve sorumluların da mutlaka cezalandırılması gerektiğini kendisine söyledim. Yurt dışında yaşayan 10’larca vatandaşını ırkçı teröre kurban vermiş bir ülke olarak bu menfur hadiseler karşısında sessiz kalamayız. Vatandaşlarımızla birlikte soydaşlarımızın haklarını korumak devletimizin asli görevlerinden biridir. Büyükelçiliklerimizin ve konsolosluklarımızın kapıları sizlere daima açıktır. İnşallah ilgili kurumlarımız vasıtasıyla bu davanın takipçisi olacağız.
Tabii burada şu hususu da açık ve net söylemek durumundayım; nefret suçlarıyla mücadele noktasında Avrupa’da bir ayrım söz konusu. Bu tür olaylarda suçun kendisinden ziyade mağdurun kimliği daha fazla ön plana çıkıyor, daha çok belirleyici oluyor. Antisemitizme karşı gösterilen hassasiyet ne yazık ki İslam düşmanlığı ve ırkçılık kaynaklık saldırılardan esirgenmektedir. Müslümanlara ve göçmenlere yönelik düzenlenen ırkçı saldırının çoğunun daha soruşturma aşamasında örtbas edildiğini hepimiz biliyoruz. Mukaddes kitabımız Kuran-ı Kerim’i hedef alan terör eylemleri fikir özgürlüğü parantezine alınarak görmezden geliniyor. Bu tarz çifte standart örneklerinin sayısını çoğaltmak mümkündür” dedi.
‘BASKILARA RAĞMEN TAVRIMIZI KORUYORUZ’
Erdoğan, bugün Türk ve Müslüman nefretinden beslenen neo nazi terörünün insanların can ve mal güvenliğini tehdit eder boyutlara ulaştığına vurgu yaparak, aşırı sağcı akımların kimi Avrupa ülkelerinde bizzat devlet tarafından himaye edilmesinin Batı demokrasileri adına tam bir facia, utanç ve skandal olduğunu belirtti. Erdoğan, “Meselenin daha vahim tarafı Türk ve Türkiye karşıtlığının son yıllarda bazı siyasetçiler ve medya eliyle körüklenmesi, teşvik edilmesi, vatandaşlarımızın hedef tahtasına konulmasıdır. İçeride köşeye sıkışan hangi siyasetçi varsa aklına ilk önce bize ve Türkiye’ye saldırmak geliyor.
Seçimde başarısız olan, kabahati kendinde aramak yerine bize ve ülkemize saldırarak temize çıkmaya çalışıyor. Bunu da açıktan değil, demokrasi, hak ve özgürlük kavramlarının arkasına saklanarak yapıyorlar. Şahsımızı ve bizim üzerimizde ülkemizi hedef alan kampanyaların son dönemde artması tesadüf değildir. Bu kampanyaların tek bir hedefi vardır. O da bizi ve Türkiye’yi susturmaktır.
Çünkü Türkiye sadece İslam ve yabancı karşıtlığı meselesinde değil, 7 aydır devam eden Gazze krizinde de dirayetli ve cesur bir duruş sergilemiştir. Yaklaşık 50 bin tonla Gazze’ye en fazla insani yardım yapan ülkeyiz. İsrail’in Gazzeli kardeşlerimize uyguladığı soykırımı daima gündemde tuttuk. Filistin davasına verdiğimiz güçlü desteği her zeminde açıkça ifade ettik. Küresel, siyonist lobinin tüm baskılarına rağmen bu tavrımızı koruyoruz” dedi.
‘PROFESÖRLER İŞKENCEYE MARUZ KALIYOR’
Erdoğan, kimliğine ve inancına bakmadan zalime ‘zalim’ mazluma ‘mazlum’ demeye devam ettiklerini belirterek, “Yıllardır bize demokrasi ve özgürlük dersi veren batılı yöneticilerin Gazze katliamlarında takındığı ikiyüzlü politikaları ise ibretle takip ediyoruz. ‘Gösteri hakkı kutsaldır’ diyenlerin 7 Ekim’den sonraki ilk icraatı kendi sokaklarında Filistin’e destek gösterilerini yasaklamak oldu. Sağa sola insan hakları karnesi düzenleyenler 15 bini çocuk toplam 35 Filistinlinin ölümünü sadece seyrettiler. Lafa her başladıklarında özgür basından dem vuranlar, İsrail saldırılarında hayatını kaybeden 140’tan fazla gazeteci hakkında tek bir cümle kurmadılar.
Bugüne kadar İsrail güçleri hastaneleri bombaladı, camileri, kiliseleri enkaz yığınına çevirdi. İnsanların sığındığı mülteci kamplarını vurdu. Okulları, üniversiteleri hedef aldı. Toplu mezarların şahidi olduğu toplu katliamlar işledi. Ama tüm vahşet sahneleri yaşanırken bir avuç vicdan sahibi devlet adamı dışında hiçbir batılı lider tepki göstermedi, sesini yükseltmedi. İsrail’e ‘artık yeter’ diyecek bir cesur yürek maalesef çıkmadı. Aylarca ateşkes çağrısı yapacak cesareti dahi gösteremediler. Hiçbir şey olmamış, 35 bin masum insan ölmemiş gibi İsrail’in arkasında durmaya, diplomatik ve askeri destek sağlamaya devam ettiler” dedi.
‘BİZE ANTİSEMİTİK LEKESİ YAPIŞMAZ’
Erdoğan, bazı prestijli Amerikan üniversitelerinde aralarında anti Siyonist Yahudilerin de olduğu vicdanlı öğrenciler ve akademisyenlerin katliama tepki gösterdiğine vurgu yaparak, “Bu insanlar ‘Gazze’de katliam dursun’ dedikleri için şiddete, zulme, eziyete hatta işkenceye maruz kalıyor. Sırf Filistin’e destek verdikleri için rektörler, profesörler işten atılıyor, linç ediliyor. Ancak söz konusu Türkiye olunca başımıza demokrasi havarisi kesilenlerin hiçbirinin bu hadiseler karşısında gıkı dahi çıkmıyor. Ne kadar meşhur demokrasi savunucusu akademisyen, aydın, gazeteci ve siyasetçi varsa hepsi başını kuma gömmüş olayların yatışmasını bekliyor. Ne için biliyor musunuz?
Çünkü batı ülkelerinin demokrasisini İsrail’in menfaatleri çizmektedir. İsrail’in çıkarına dokunan her şey bunların gözünde anti demokratiktir, antisemitiktir. Oysa Müslüman’ı, Hristiyan’ı, Musevisi ve diğer toplulukları ile bölgemizdeki halkların güvenliğine saldırgan ve şımarık tutumuyla mevcut İsrail yönetimi destek vermektedir. Tüm bu gerçeklere rağmen halen bizi ve ülkemizi hedef alanlara şunu tekrar hatırlatmakta fayda görüyorum; Türkiye’yi düşmanlaştırarak hiçbir yere varamazsınız. Ne yaparsanız yapın; antisemitik lekesi bize yapışmaz. İslam düşmanlığına, yabancı karşıtlığına ve kültürel ırkçılığın her çeşidine nasıl karşıysak antisemitizmi de aynı şekilde reddediyoruz. Coğrafyamızda kargaşa, savaş ve istikrarsızlık görmek istemiyoruz” diye konuştu.