“Bitti Dediğim Yerden” ve “Ekru Aşk” kitaplarının yazarı Gülcan Mutaf ile keyifli bir röportaj gerçekleştirdik. Gençlerin daha çok ‘çok satanlar’ adı altında piyasaya çıkan kitapları tercih ettiğini belirten Mutaf, “Hal böyle olunca değeri bilinmesi gereken yazarlar ve kitaplar da arka planda kalıyor” diye konuştu.
Yaklaşık 2 yıl aranın ardından yeniden beraberiz. Nasıl geçti bu süre? Neler yaptınız?
Merhaba, öncelikle nazik röportaj teklifiniz için teşekkür ederim. Geçtiğimiz sürede özel sektördeki işime yoğunlaştım. Bu süreçte yeni kitabımda çok fazla ilerleme kaydedemedim. Yeni bir dergide yazmaya başlamıştım ancak iş yoğunluğundan onu da uzun süre devam ettiremedim. Bu tabii ki de asıl hedefimi unuttuğum anlamına gelmiyor. Üçüncü kitabım için çalışmalarım var ancak henüz tamamlanmış değil.
Fuarlara ve söyleşilere teklif geldikçe ve mümkün oldukça katılmaya çalışıyorum. Zaman ve mekanın uygun olması durumunda her fırsatı değerlendirmek istiyorum. Yayınevi değişikliği oldu. Yeni Yayınevim bütün TÜYAP Kitap Fuarlarına katılıyor ancak benim hepsine gidebilme şansım ne yazık ki olmuyor. Bu aşamda biraz da okur kitlesinin yoğun olduğu yerlere odaklanmak gerekiyor. Nisan sonunda Eskişehir TÜYAP Kitap Fuarı’na katılacağım.
En son eserinizden biraz bahsedelim isterseniz?
İkinci kitabım “Ekru Aşk” şu an yeni yayıneviyle üçüncü baskısında. Yeni yayınevi bir bakıma yeni bir kitle demek oluyor. Çünkü yayınevinin okur kitlesinin de kitabın ilerlemesinde etken olduğunu düşünüyorum. Ekru Aşk; hayata dair çokça gerçeklik barındıran, aşk, ayrılık, tesadüfler, sokak hayvanları, kadın cinayetleri gibi birçok konuya değindiğim bir eser oldu. Okurlarımın altını çizdiği cümlelerden, 1000kitap.com uygulamasında paylaştıkları alıntılardan anlıyorum ki, yazdıklarımla okuyucuya dokunabilmişim. Bir şeyler verebilmişim. Umarım yolu daha da açık olur.
“SANA DEĞER VERMEYEN İNSAN, HAYALLERİNİN BAŞROLÜ OLMASIN.”
Edebiyatla ilgili çalışmalarınız nasıl gidiyor? Yeni kitap ne zaman gelir? Yeni projelerde konu olarak neleri ele almak istersiniz?
Üçüncü kitabım için çalışmalarım uzun süredir devam ediyor ancak kendimi tamamen kitaba verebileceğim sakin kafayla yazabileceğim, saatlerce düşünebileceğim bir zamanım olamıyor. Yeni kitap için bu vakti bekliyorum. Bir yolculukta bir şeyler yazabilmek, hikayemi kafamda oturtabilmek için düşünmeye başladığımda birbirinden bağımsız hikayeleri bir yerde bağlayabiliyorum kafamda ama bunları oturup yazıya dökemeyince daha uzun düşünüp derinliklerine inmeyince uçup gidiyor. O anın büyüsü bozulduğunda da tekrar başa sarıyorum. Bu yüzden yazma sürecinde insanın sadece yazması gerektiğini, kafasında hikayeyle gezmesi, ona yoğunlaşması gerektiğini düşünüyorum.
Bunun için en uygun zaman pandemi süreciydi. Bolca vaktim vardı ve çok da güzel şeyler çıkmıştı. Umarım yeni kitabım için böyle bir boşluk yaratabilirim kendime. İlerleyen zamanda bir polisiye düşüncem var ancak bu üçüncü kitap için olmaz muhtemelen. Çünkü onun çalışması biraz daha farklı. Henüz hikayem tam oturmamışken tüm düşüncelerimden dönedebilirim. Çok net bir şey diyemiyorum.
Yazarlar bazen kendini nadasa bırakırlar. Sizde böyle bir süreç yaşamak istiyor musunuz zaman zaman?
Aslında böyle bir süreç yaşamak istemezdim ancak mevcutta özel sektördeki işimden dolayı bir nevi nadasa çekilmiş gibi oldum. Keşke olmasaydı, keşke daha fazla vakit yaratıp üretebilseydim diyorum ancak her şey vaktini bekler. Buna da çok inanıyorum. Günü geldiğinde, olabildiği en iyi haliyle, yeni eserimi okurlarıyla kavuşturacağım.
Bir youtube kanalınız var. Dilerseniz biraz da bundan bahsedelim.
Tabii ki. Youtube kanalım aslında seneler öncesinde de vardı. İlk kitabımdan sonra yazılarımı seslendirmek için kanal açmıştım. Orada kitap çekilişleri yapmaya başladım daha sonrasında yayınevleri ve yazarlardan gelen kitapları okuyup inceledim. Yine konu mevcuttaki işime gelecek ki; ara sıra video çekebilecek zaman bulamadığım için kanalı aksattım ve gün geçtikçe etkileşimi düştü. İnstagram hesabım için de öyle oldu ve instagram hesabımı yeniledim. Yine çok ilgilenemiyorum ama önümüzdeki süreçte daha iyi şeyler olacağına inanıyorum. Youtube kanalımda da çekiliş dışında videoların izlenmediğini fark ederek yeni bir kanal açtım ve burada sadece vloglarla ilerlemeyi planlıyorum. Gezmek istiyorum. Yakın bir tarihte evleniyorum ve eşimle birlikte gezi vlogları, yemek videoları gibi içerikler üretip, eğlenceli videolar çekmek istiyoruz. Yeni kanaldan daha çok umutluyuz.
Peki kanalınıza göz atmak, yeni videolarınızı takip etmek isteyenler sizi nasıl bulabilir?
Takip etmek ve bizimle eğlenmek isteyenler; YouTube arama motoruna GulcanMutaf yazarak ulaşabilir ve bildirim zilini açarlarsa her yeni video yayınlandığında bildirim alabilirler. Aynı zamanda yeni video yayınladığım zaman İnstagramda da duyurup link paylaşıyorum. Takip etmek isteyenler için İnstagram kullanıcı adım: gulcan.mutaf
“GİDEN GİTMEYE HAZIRLIKLI OLDUĞU İÇİN YANINA BİR ŞEYLER ALIR, VALİZİNİ HAZIRLAR ÖYLE GİDER. AMA KALAN HAZIRLIKSIZDIR. ÖYLECE KALIR!”
Sosyal medyayı aktif kullanabiliyor musunuz? Takipçilerinize ne sunuyorsunuz İnstagram gibi platformlarda?
Aslında bu aralar çok aktif olamıyorum ama Nisan sonlarına doğru tüm hesaplarımda aktif olmaya başlayacağım. Herhangi bir sınırlamam yok aslında, genelde yazarlar sadece kitaplarını, etkinliklerini paylaşır, iş için kullanır ama ben hem şahsi hem de iş için kullanıyorum. Bir gün etkinlik, kitap paylaşırsam diğer gün storyde çok alakasız bir şeyden o gün yaşadığım bir durumdan da bahsediyor olabiliyorum.
Türk Edebiyatının güncel durumunu nasıl görüyorsunuz? Üretkenlik az diyebilir miyiz?
Aslında tam tersi. Üretkenlik çok ama edebi eser diye nitelendirebileceğimiz kitaplara ulaşmak çok zor. Tabii ki her kitapta emek vardır, yaşanmışlık olabilir, yazarı için çok değerlidir. Ancak herkes için aynı anlama gelebilmesi veya okurun bir kitapta yazınları alıp kendisinin yerine koyabilmesi yazarın becerisidir. Sadece kendi anladığı dilden değil, okurun anlayabileceği dilden yazılmış olması, okura bir şeyler katması gerekir.
Yazarlar yerine okurlardan da bahsedecek olursak; çok uç kitleler var. Sadece klasik okuyanlar ve popüler kitaplar okuyanlar… Bunun arası da var ama çok keskin çizgileri olan okurlar mevcut. Bazı gençler daha çok “çok satanlar” adı altında piyasaya çıkan kitapları okumaya yöneliyor. Daha önceden takip ettiği biri varsa ve o kişinin yeni kitabı çıkmışsa ona yöneliyor ya da bir yerlerden duymuş ve popüler olmuş olması gerekiyor. Hal böyle olunca değeri bilinmesi gereken yazarlar ve kitaplar da arka planda kalıyor. Hatta belki sırf bu yüzden benim eski kanalımda yayınladığım “yeni yazar, yeni kitap” gibi başlıklar dikkat çekmemeye başlamıştır.
Tüm sorularınız ve nazik teklifiniz için tekrar çok teşekkür ederim. Ekibinize ve okurlarıma sevgiler