Alışılmış çaresizlik pek çok psikolojik deneyde, makalede, araştırmada kullanılmış, adı geçmiş bir çaresizlik türüdür. Bu çaresizliği diğer duygulardan ayıran en önemli özelliği ise artık umut duygusunun kalmamış olmasıdır.
Diğer tüm duygularda hatta kötülük de dahi henüz devam eden bir çare bir umut vardır ki duygu devam etmektedir ancak yalnız çaresizlik duygusunda bir umut kalmamıştır. Alışılmış çaresizlik ise daha farklıdır bir çare olduğu halde birey çaresiz olmaya alışmıştır. Bu konuda anlatılan ünlü bir deney mevcuttur, bir akvaryumda araya cam koyularak yan kısma yem dökülür balıklar yemlere ulaşmak istediklerinde cama çarparak yemlere ulaşamamışlardır böylece birkaç kez cama çarpıp yemlere ulaşamayan balıklar artık alışılmış çaresizlik sendromu dahilinde artık yemlere gitmekten vazgeçmiş hatta dahası o cama yakın kısma gitme konuşun da bile cesaretlerini kaybetmişlerdir.
İşte bazı toplumlarda tıpkı böyledir, aslında başarabilecek pek çok şeyde alışılmış çaresizlik sendromuna kapılarak yapamaz yapmaktan öte bunu düşünemez dahi çünkü bir kez olmayacağı fikrine kendini o kadar dahil etmiştir ki bu inancı toplumu son hız olmamasına doğru götürmüştür. Bir toplumun yok olmasında pek çok faktör rol oynamakla birlikte önemli faktörlerden biri de alışılmış çaresizlik olmuştur.
Bir inancın varoluşuyla başlar tüm hayallerin varoluşu tıpkı bunun gibi bir toplumunda geleceği umuduyla çabasıyla çareleriyle var olur. Kaybetmeyi düşünen veya kaybetmeye inanan bir toplum hiçbir koşulda var olamaz bir toplumun var olması için önce alışmış olduğu çaresizliği bırakarak bir umuda inanması gerekir.
Çaresizliğin olduğu yerde umutlar tükenir ve toplum tükenen umutlarla birlikte yok olmaya mahkum olur..