Kabine toplantısının ardından açıklama yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Türk demokrasisi bu seçim sürecinin en büyük galibidir” dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “31 Mart seçimleri son 22 yıldaki ’18’inci demokrasi bayramı’ olarak siyasi tarihimize geçmiştir. 31 Mart seçimlerinin ilk kazananı sandıktır, sandığın namusu ve iftiharıdır. Rüştünü, gücünü ve yetkinliğini tartışmasız bir şekilde tekrar ispat eden Türk demokrasisi bu seçim sürecinin en büyük galibidir. Bunu ülkemiz, milletimiz ve gelecek kuşaklar adına kıymetli bir kazanım olarak görüyorum” dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde 3 saat süren Kabine Toplantısının ardından açıklamada bulundu. Erdoğan, “Rabbimden bizleri sağlık ve huzur içinde daha nice Ramazan-ı Şeriflere ve bayramlara ulaştırmasını niyaz ediyorum. İdari izinle birlikte 9 güne çıkardığımız bayram tatili boyunca tüm Türkiye genelinde ciddi bir insan ve araç trafiği yaşandı. Kara, hava ve demiryollarımızı kullanan kişi sayısı 120 milyonu geçti. Gerek yollarımızın kalitesi gerekse emniyet birimlerimizin aldığı tedbirler sayesinde bu yoğun süreci geçmiş yıllara göre az bir kayıpla atlattık.
Muhalefetten gelen eleştirilere rağmen hizmete aldığımız ve otoyollarımızın trafiği ne kadar rahatlattığını bir kez daha görmüş olduk. Sadece Osmangazi Köprümüzden 5- 14 Nisan arasında geçen araç sayısı 941 bini aştı. İstanbul Havalimanı’nda 2 milyon 213 bin yolcuya hizmet verildi. Antalya Havalimanı’mız 14 Nisan Pazar günü 11 bin 260 yolcu ile 2024’ün en yüksek rakamına ulaştı. Yüksek Hızlı Trenlerle 1 milyon insanımız seyahat etti. Benzer rakamlar diğer ulaştırma projelerimiz için de geçerlidir” dedi.
‘AYNI VİCDANSIZLIĞIN BEŞİKTAŞ’TAKİ YANGIN FACİASI İLE İLGİLİ DE SERGİLENDİĞİNİ GÖRDÜK’
Bayramın 3’üncü günü Antalya’da meydana gelen teleferik faciasında herkesin yüreğinin dağlandığını ifade eden Erdoğan, “Bir vatandaşımızın hayatını kaybettiği, 17 vatandaşımızın yaralandığı bu elim kazada 174 insanımız da kabinlerde saatlerce mahsur kaldı. 23 saat süren bir tahliye operasyonuyla 174 vatandaşımızın tamamını burunları kanamadan kurtardık. Kurtarma çalışmalarını gece- gündüz demeden büyük bir titizlikle sürdüren 2 bin 200’den fazla personelimizin her birine teşekkür ediyorum. Yaşanan olayla ilgili ihmali, kusuru ve sorumluluğu olanlara dair yargımız süratle harekete geçmiş, bilirkişi oluşturarak bir ön rapor hazırlanmıştır.
Soruşturma kapsamında özellikle bu hattı işleten firma ile bakımdan sorumlu firma yetkililerinin aralarında yer aldığı 5 kişi tutuklanmış, 8 şüpheli hakkında adli kontrol kararı verilmiştir. Ana muhalefet partisi yöneticilerinin ve medya organlarının daha olayın ilk anından itibaren hadiseyi sulandırma, devletin diğer kurumlarını töhmet altında bırakarak asıl sorumluları koruma çabaları gözlerden kaçmamıştır. Maalesef aynı vicdansızlığın bayramdan hemen önce Beşiktaş’ta yaşanan yangın faciası ile ilgili de sergilendiğini gördük. İhmaller ve skandallar zincirinin bir sonucu olarak rızkının peşindeki 29 emekçi kardeşimiz İstanbul’un göbeğinde hayatını kaybetti. Ancak ne sendikalardan ne basın yayın kuruluşlarından ne de muhalefet cephesinden kayda değer hiçbir tepki gelmedi” diye konuştu.
‘GÜYA HUKUK ADINA VAN’A KOŞANLAR CAN VEREN İŞÇİLER İÇİN TEK BİR ADIM ATMADILAR’
Erdoğan, konuya ilişkin olarak konuşmasının devamında, “Güya ‘hak hukuk ve adalet’ adına Van’a koşanlar Beşiktaş’ta göz göre göre can veren işçiler için tek bir adım dahi atmadılar. Bunun adı sadece vicdansızlık değil aynı zamanda ikiyüzlülüktür. Hiç kimse siyasi kimliğini öne sürerek sorumluları adaletten kaçıramaz. Hem Antalya’daki hem de Beşiktaş’taki cinayetlerin faillerinin yargıya hesap vermesi için üzerimize düşeni yapacağımızı bilinmesini özellikle istiyorum. Birilerinin ihmali ya da sorumluluğu dolayısıyla benzer acıların tekrar yaşanmaması için Çalışma, Turizm ve İçişleri Bakanlıklarımız vasıtasıyla tedbirlerimizi ve denetimlerimizi daha da yoğunlaştıracağız. Bu vesileyle trafik kazalarında ve her 2 faciada hayatını kaybeden insanlarımıza Allah’tan rahmet, yakınlarımıza başsağlığı diliyorum” dedi.
‘TÜRK DEMOKRASİSİ SEÇİM SÜRECİNİN EN BÜYÜK GALİBİDİR’
Erdoğan, seçim maratonunun suhuletle tamamlandığını ifade ederek konuşmasını şu şekilde sürdürdü:
“Seçimlerin huzur içerisinde en ufak bir şaibeye mahal vermeden neticelenmesi demokrasimizin kazanç hanesine yazılmıştır. Bu başarı tablosunun oluşmasında hizmeti geçen her kademedeki kamu görevlilerini ve siyasi partilerimizi tekrar tebrik ediyorum. Milletin takdiri ile göreve gelen belediye başkanlarına, meclis üyelerine ve muhtarlarımıza muvaffakiyetler temenni ediyorum. Seçimler sonrasında muhalefet partilerinin bir kısmının sergilediği sorumlu ve ağır başlı tavrı taktirle karşıladığımızı ifade etmek isterim. Yarınki grup toplantımızda seçim sonuçlarını tüm yönleriyle kapsamlı bir şekilde değerlendireceğiz. Burada bir hususa değinmekte fayda görüyorum. Bir süredir istisnasız her seçim öncesinde tedavüle konulan ‘son seçim’ propagandasının 31 Mart ile beraber tamamen safsatadan ibaret olduğu anlaşılmıştır.
Türkiye tüm menfi kampanyalara rağmen bir seçimi daha alnının akıyla dünyaya örnek olacak bir olgunlukla gerçekleştirmiştir. 31 Mart seçimleri son 22 yıldaki ’18’inci demokrasi bayramı’ olarak siyasi tarihimize geçmiştir. 31 Mart seçimlerinin ilk kazananı sandıktır, sandığın namusu ve iftiharıdır. Rüştünü, gücünü ve yetkinliğini tartışmasız bir şekilde tekrar ispat eden Türk demokrasisi bu seçim sürecinin en büyük galibidir. Bunu ülkemiz, milletimiz ve gelecek kuşaklar adına kıymetli bir kazanım olarak görüyorum. Muhalefetin de artık bu konuda gerekli dersi çıkaracağını, bir daha böyle temelsiz, basit ve demokrasimize faydadan çok zarar veren argümanların arkasına sığınmayacağına ümit ediyorum.”
‘ORTA VADELİ PROGRAM’IN MÜSPET SONUÇLARINI GÖRMEYE BAŞLADIK’
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, küresel ekonomik krizinin özellikle enflasyon boyutuyla halen devam etmekte olduğuna işaret ederek, “Üretim, istihdam, yatırım ve enflasyonu kontrol altına alma konusunda gelişmiş ekonomiler dahil hemen herkes ciddi sıkıntılar yaşıyor. Türkiye olarak yakın çevremizdeki gerilimlerin ve çatışmaların da etkisiyle bu olumsuzlukların yansımalarını maalesef biz de hissediyoruz. Bir taraftan her gün bir yenisi patlak veren bölgesel krizleri yönetirken diğer taraftan da ekonomideki yol haritamıza sıkı sıkıya bağlı kalıyoruz.
Geçen sene uygulamaya koyduğumuz Orta Vadeli Program’ın (OVP) müspet sonuçlarını görmeye başladık. 2023 yılını yüzde 4,5’luk büyüme oranı ile kapattık. Tarihimizde ilk kez milli gelirde 1,1 trilyon doları, kişi başına düşen gelirde ise 13 bin doları aşmış olduk. Satın Alma Gücü Paritesine göre dünyanın en büyük 11’inci büyük ekonomisiyiz. 2024’ün ilk çeyreğine ait verilen net ihracatın büyümemize önemli katkı sağladığını ortaya koyuyor. 2024 yılının Ocak-Mart arasında ihracat, bir önceki yılın aynı dönemine kıyasla yüzde 3,6 oranında artışla 63,7 milyar dolara yükseldi. Mart ayı ihracatımız ise 22 milyar 578 milyon doları buldu. Bu rakamla en yüksek 3’üncü mart ayı ihracat değerine ulaştık’’ dedi.
‘SEÇİM EKONOMİSİ UYGULAMAYARAK MİLLETİMİZE SORUMLULUĞUMUZU YERİNE GETİRDİK’
Cumhurbaşkanı Erdoğan, istihdam piyasasının güçlü bir ivme gösterdiğine işaret ederek konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Dün açıklanan Şubat ayı rakamlarına göre istihdam mevsim etkilerinden arındırıldığında yıllık bazda 1 milyon 156 bin artışla 32,4 milyona ulaştı. İşsizlik oranı ise yüzde 8,7 olarak gerçekleşti. Tüm dünya gibi bizim de temel sorunumuz hayat pahalılığı ile katmerleşen enflasyon baskısıdır. Emeklilerimiz başta olmak üzere enflasyonun ücretli kesimde yol açtığı sıkıntıları yakinen biliyoruz. Bu konuda tavrımız geçici tedbirlerle günü kurtarmak yerine enflasyonu düşürerek kalıcı refah artışını sağlamaktır. Kendimiz bedel ödesek dahi ülkemize, milletimize ve gelecek nesillere bedel ödetecek her türlü popülist adımdan uzak durduk, duracağız.
Abuk sabuk vaatlerin adeta havada uçuştuğu 31 Mart seçim sürecinde maruz kaldığımız onca baskıya rağmen seçim ekonomisi uygulamayarak milletimize karşı sorumluluğumuzu yerine getirdik. Bu kararlı duruşumuzun Türkiye ve Türk ekonomisi için ne kadar kıymetli olduğunu inşallah zamanla hep birlikte daha da göreceğiz. Yıllık enflasyonun senenin 2’nci yarısından itibaren piyasa beklentileriyle de uyumlu bir şekilde düşüşe geçmesini bekliyoruz. Uyguladığımız politikaların etkisiyle cari açıkta daralma başladı. Ocak ayında yıllık cari açık geçen seneye kıyasla 15 milyar dolar azalarak 37,5 milyar dolara geriledi. Altın ve enerji hariç tutulduğunda 34,6 milyar dolarlık cari fazla gerçekleşti.”
YENİ DÖNEMDE ORTA VADELİ PROGRAMIMIZI GÜÇLENDİRECEK ADIMLAR ATACAĞIZ
Erdoğan, bayramın 2’nci günü Gabar’da petrol üretiminde günlük 40 bin varilin üzerine çıkmayı başardıklarını belirterek, “2024 sonu hedefimiz günlük 100 bin varile ulaşmak. Bunun için de gece gündüz demeden çalışıyoruz. Van ve Hakkari’deki yeni kuyularımızda yapacağımız keşifle üretim rakamlarını çok daha yukarıya taşıyacağız. Yeni dönemde Orta Vadeli Programımızı güçlendirecek adımlar atacağız. Ekonomi ekibimiz bununla ilgili hazırlıklarını yaptı. İnşallah çok yakında bunları kamuoyu ile paylaşacağız. Orta Vadeli Program’ın güçlendirilmesinde 3 temel önceliğimiz bulunuyor. Bunlar; kamuda tasarrufları artırmak, yatırımları önceli hale getirmek, yapısal reformlara hız kazandırmaktır. Türkiye’nin geleceği hep vurguladığım gibi yatırım, üretim, istihdam ve ihracatla şekillenecektir. Büyüme potansiyelimizi güçlendirmenin yolu verimliliği ve rekabeti artırmaktan, yüksek katma değere odaklanmaktan geçiyor. Savunma sanayinde yakaladığımız ivmeyi diğer alanlara da teşmil ederek inşallah hedeflerimize ulaşacağız’’ dedi.
‘JET YAKITI KONUSUNDA TÜRKİYE CUMHURİYETİ’NE İFTİRA ATANLARI ASLA UNUTMAYACAĞIZ’
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin bölgesinin istikrar adası olma vasfını koruduğunu ifade ederek, şöyle devam etti:
“Bunun gerisinde ise dış politikada takip ettiğimiz dengeli ve ilkeli siyaset ile savunma sanayi alanında elde ettiğimiz tarihi başarılar vardır. Gazze krizinin ilk gününden itibaren ateşin bölgeye yayılma riskine dikkat çektik. Bir taraftan akan kanın durması diğer taraftan bölgeye insani yardımların ulaştırılması için çabalarken gerilimin daha fazla tırmanmaması için de her seviyede yoğun gayret gösterdik. Türkiye bugün yola çıkan 3 bin 774 tonluk 9’uncu İyilik Gemisi ile birlikte Gazze’ye en fazla insani yardım yapan ülke konumunu perçinlemiştir. 7 Ekim’den sonra İsrail’e yönelik ihracat kısıtlamasına öncülük eden Türkiye’dir.
Bu hakikate rağmen hükümetimiz maalesef çok haksız, insafsız, buram buram fırsatçılık kokan ithamlara maruz kalmıştır. Özellikle böyle olmadığını bal gibi bildiği halde jet yakıtı konusunda Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne iftira atanları asla ve asla unutmayacağız. Türkiye katliamların çok öncesinde İsrail’e askeri amaçla kullanılabilecek hiçbir malzemenin satışına izin vermemiştir. Zaman geçtikçe bu ahlaksız kampanyaların arkasında hangi hesapların ve odakların bulunduğu elbette ortaya çıkacaktır. Biz doğru bildiğimiz, hak bildiğimiz, ülkemiz ve bölgemiz için en hayırlı olan yolda yürümekten geri durmayacağız.”
‘İSRAİL’İN İRAN BÜYÜKELÇİLİĞİNİ HEDEF ALMASI BARDAĞI TAŞIRAN SON DAMLA OLDU’
İsrail’in İran Büyükelçiliğini hedef alan saldırının ardından yaşanan gerilime değinen Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle konuştu:
“Son olayda problemin kaynağı doğru tespit edilmelidir. Sadece 13 Nisan gecesine bakarak bir değerlendirmede bulunmak; hakkaniyetli, adaletli ve ilkeli bir tavır olmayacaktır. 7 Ekim’den bu yana İsrail hükümeti ateşi bölgeye yaymak için provakatif adımlar atmaktadır. İsrail’in uluslararası hukuku ve Viyana sözleşmesini çiğneyerek Şam’daki İran Büyükelçiliğini hedef alması bardağı taşıran son damla oldu. İsrail yönetiminin uluslararası teammülleri ayaklar altına alan hoyratlığına birkaç ülke dışında tepki veren çıkmadı.
Aylardır, İsrail’in saldırgan tutumuna ses çıkartmayanlar İran’ın cevabı karşısında hemen kınama yarışına girdiler. Oysa burada öncelikle kınanması, telin edilmesi gereken Netanyahu’nun ta kendisidir. Gazze’de kadın, çocuk, bebek, sivil demeden 34 binden fazla masumu katleden, haber yapma dışında hiçbir gayesi olmayan basın mensuplarını öldüren, okulları, kiliseleri, camileri, mülteci kamplarını hatta yardım malzemesi almak için sıra bekleyen insanları bombalayan, tam 193 gündür tüm dünyanın gözleri önünde soykırım uygulayan, tüm bunlarla birlikte kamuoyu baskısını azaltmak için her türlü şımarıklığı sergileyen Netanyahu’dan başkası değildir.’’
‘GAZZE’DE ZULÜM VE SOYKIRIM DURMADIKÇA, BÖLGEMİZİN YENİ GERİLİMLERE GEBE OLDUĞU AÇIKTIR’
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, konuşmasının devamında Netanyahu’ya tepki göstererek, “Netanyahu siyasi ömrünü uzatmak adına hem kendi vatandaşlarının hem de tüm bölge halklarının canını tehlikeye atmaktadır. 13 Nisan gecesi yüreklerimizi ağzımıza getiren gerilimin birinci müsebbibi Netanyahu ve gözünü kan bürümüş yönetimidir. Bu gerçeği kabullenmeden yapılan açıklamaların tansiyonu düşürmek adına hiçbir fayda getirmeyeceği kanaatindeyiz. Türkiye olarak özellikle son 2 gündür Gazze’deki katliamların geri plana itilmemesi için temaslarımızı daha da artırdık.
Dışişleri Bakanımız; Amerikalı, İranlı, İngiliz, Ürdünlü muhataplarıyla ve Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri ile görüştü. Bizim de dün Katar Emiri Şeyh Temim ile bir görüşmemiz oldu. İnşallah telefon diplomasimize bu hafta boyunca devam edeceğiz. Tüm tarafların şu hakikatin idrakinde olmasın da gerekiyor; gerilimde sürekli el yükselterek hiçbir yere varılmaz. Ateşe körükle gitmenin de Netanyahu yönetimini sürekli şımartmanın da hiç kimseye hayrı dokunmaz. Tüm aktörleri artık saldırılara son vermeye ve sorumluluk içinde hareket etmeye davet ediyoruz. Gazze’de zulüm ve soykırım durmadıkça, bölgemizin yeni gerilimlere gebe olduğu açıktır” dedi.
Erdoğan, 193 gündür ortada tek bir mağdurun olduğunu ve onun da mazlum Gazze halkı olduğunu bildirerek, ‘’İslam alemi ve Arap ligi başta olmak üzere sorumluluk sahibi herkes artık seslerini daha fazla yükseltmelidir. Biz bu amaçla tüm kapıları zorlamaya, elimizden gelen her şeyi yapmaya devam edeceğiz’’ diye konuştu.
‘850’Yİ AŞKIN SAVUNMA SANAYİİ PROJESİ İLE KENDİ KENDİNE YETEN ÜLKE KONUMUNA ULAŞTIK’
Erdoğan, son hadiselerde insansız hava araçları başta olmak üzere savunma sanayii alanındaki atılımların önemini bir kez daha gördüklerini belirterek, şunları söyledi:
“Göreve geldiğimizde yüzde 80’ler düzeyinde olan dışa bağımlılığımızı bugün yüzde 20’lere indirmiş bulunuyoruz. Bundan yaklaşık 16- 17 yıl önce İsrail’den hangi zor şartlarda insansız hava araçları temin ettiğimizi o günleri hatırlayanlar çok iyi biliyor. Ciddi rakamlar ödeyerek binbir nazla ülkemize satılan Heron’lar sürekli arızalanmaları sebebiyle tam manasıyla bize bir fayda sağlamadı. Sadece insansız hava araçlarında değil tabanca dahil her türlü silah ve mühimmatta başkalarına bağlı olmanın sıkıntısını çok çektik. Öyle günler oldu ki ücretini peşin ödediğimiz silahlar bile teslim edilmedi. Suriye’ye yönelik harekatlarımızda müttefiklerimizin ambargosuna maruz kaldık.
Burada şunu açık ve net ifade etmek isterim. Şayet biz kendi göbeğimizi kendimiz kesme iradesi göstermeseydik bugün aynı sorunları halen yaşıyor olurduk. 850’yi aşkın savunma sanayii projesi ve 90 milyar dolarlık proje hacmi ile bu alanda kendi kendine yeten bir ülke konumuna ulaştık. TB-2, Akıncı, ANKA ve Aksungur insansız hava araçlarımız ile SİHA teknolojisinde dünyada ilk 3 ülke arasındayız. Yakın çevremizdeki savaşların vazgeçilmez unsuru olan Kamikaze İHA’larda savunma sanayii şirketlerimiz tarafından üretiliyor. Savunma sanayii ürünlerimizi ihraç ettiğimiz ülke sayısı 185’e çıktı. İHA ve SİHA’lar, kara araçları, deniz platformları başta olmak üzere ihraç edilen ürün çeşidi ise 230’u buldu.”
‘MAALESEF ÜLKEMİZDE MUHALEFET AKTÖRLERİ BUNLARA DESTEK VERİYOR’
Erdoğan, 2012’den bugüne kadar toplam 50 ülke ile 770 adet insansız hava aracı için sözleşme imzalandığına işaret ederek, “Sadece 2023 yılı İHA ihracatımızın toplam tutarı 1,8 milyar dolara ulaştı. Bir dönem tabanca dahi verilmeyen ülkemiz 110’dan faza ülkeye yüksek kaliteli hafif silahlar ve tabanca ihraç ediyor. Geçtiğimiz şubat ayında 5’inci nesil savaş uçağımız KAAN ilk uçuşunu başarı ile gerçekleştirdi. Kızılelma ve ANKA-3 ile artık bu alanda farklı bir lige yükseliyoruz.
Bundan 10 sene, 15 sene, 20 sene önce tohumlarını serptiğimiz projelerin hamdolsun bugün meyvelerini toplamaya başladık. Türkiye’nin gurur kaynağı olan savunma şirketlerinin ahlaksızca hedef alınmasının gerisinde işte bu eşsiz başarı hikayesi vardır. Zihni sömürge haline getirilmiş 5’inci kol elemanları, yerli ve milli firmalarımıza ülkemizin yüz akı teknoloji projelerin saldırarak, iplerini ellerinde tutanlara karşı diyet borçlarını ödemeye çalışıyor. Maalesef ülkemizde muhalefet aktörleri de bunlara destek veriyor, sahip çıkıyor. Savunma şirketlerimize yönelik bu hayasız akımlar karşısında elbette biz teslim olmayacak, asla geri adım atmayacağız” diye konuştu.