Bandırma Onyedi Eylül Üniversitesi Denizcilik Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mustafa Sarı, çok çeşitliliğe sahip olan balık türlerinden bazılarının bilinçsiz şekilde tüketildiğinde ölüme yol açabileceğini dikkat çekerek, “Bilmediğiniz balığı yemeyin” dedi.
Mevsim normallerinin üzerinde seyreden sıcaklıkların, deniz suyunun da ısınmasına neden olmasıyla, Kızıldeniz’den gelerek Akdeniz’e yerleşen istilacı bir tür olan balon balığı, Ege Denizi’nden sonra rotasını Marmara Denizi’ne çevirince uzmanlardan da ardı ardına uyarılar geldi. Son 30 yılda denizlere giren 500’e yakın istilacı türden biri olan balon balığı, biyoçeşitliliği tehdit ediyor, tüketildiğinde ölüme götürebiliyor.
Son dönemde Türkiye’de görülen balık çeşitliliğinin arttığına dikkat çeken Bandırma Onyedi Eylül Üniversitesi Denizcilik Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mustafa Sarı, bazı türler konusunda uyarılarda bulundu. Rotasını Marmara Denizi’ne çeviren balon balığının kısa süre sonra Çanakkale Boğazı ve Marmara Denizi’nde görüleceğine dikkat çeken Prof. Dr. Sarı, denizlerdeki tek tehlikeli canlının ise balon balığı olmadığına vurgu yaparak şu uyarılarda bulundu:
“Balon balığı, aslan balığı ve uzun dikenli deniz kestanesi, Kızıldeniz’den Akdeniz’e geçen canlılardır. Şu anda İzmir Körfezi’nde, Karaburun Yarımadası’nda görülüyor. Ancak kuzeye doğru geleceklerini, Edremit Körfezi, Çanakkale Boğazı ve Marmara Denizi’nde de görüleceklerini tahmin ediyorum. Kızıldeniz’in göçmen canlıları olarak bilinen bu türlerin, genellikle Hint Okyanusu ve Pasifik Okyanusu’nda yaşadıklarını biliyoruz. Balon balığı ve aslan balığı ile temastan özenle kaçınmak gerekiyor. Aslan balığı, eğer yüzgeçleri kesilmeden yenilecek olursa kesinlikle ölüme yol açar. Balon balığı da kesinlikle tüketilmemelidir. Vatandaşlarımıza tavsiyem, bilmedikleri balığı kesinlikle yememelidirler.”
‘DOĞAL DENİZ CANLI TÜRLERİ ARTIRILMALI’
Denizlerde 75’e yakın yeni ve farklı canlı türü görüldüğüne ve bu istilacı türlerle ekosistemin bozulduğuna dikkat çeken Sarı, “Bu yeni istilacı türler, denizlerimizde doğal canlı türlerinde baskı oluşturuyor. Denizlerimizde ekosistem bozuluyor. Denizlerimiz bir akvaryum, küvet değil ki onu boşaltıp, istediğimiz doğal türlerle dolduralım. Bunun için yapmamız gereken, denizlerimizdeki doğal canlı türlerinin popülasyonunu artırmamız, güçlendirmemizdir.
Çünkü bu doğal türler, yeni istilacı türleri yok eder. Örneğin zehirli olan pusula deniz anaları, 2000’li yıllara kadar denizlerimizde görülmüyordu. Gemilerin sintine sularıyla gelen bu deniz anaları, Marmara Denizi’ne de girdi. Marmara Denizi kirli olunca da onlar için ideal bir yaşam ortamı oluşturdu. Geçtiğimiz günlerde daldığım Erdek Körfezi’nde, fazla derin olmayan bir ortamda 50’nin üzerinde pusula deniz anası saydım” diye konuştu.
‘ALGARNA AVCILIĞI MARMARA DENİZİ’NDE YASAKLANMALI’
Sadece istilacı türlerin değil, avcılık yöntemlerinin de deniz canlılarını tehdit ettiğini söyleyen Prof. Dr. Mustafa Sarı, 1380 Sayılı Su Ürünleri Kanunu ile iç sular, Marmara Denizi ve boğazlarda trolün yasaklanmasına karşın, algarna avcılığının kanuna aykırı bir tebliğle serbest bırakıldığını belirtti. Genellikle Karadeniz’de deniz salyangozu avcılığı için kullanılan algarna yönteminin Marmara Denizi’nde de uygulanmaya devam ettiğine dikkat çeken Sarı, “Tebliğler, kanuna aykırı olamaz, olmamalıdır. Halen Marmara Denizi’nde 180 gemi, algarna çekiyor. Balıkların üreme alanları yok oluyor. Sürdürülebilir balıkçılık için algarna, kesinlikle Marmara Denizi’nde yasaklanmalıdır” dedi.
‘MİDYE ÇİFTLİKLERİNİN YERLERİ İYİ BELİRLENMELİ’
Marmara Denizi’ndeki midye çiftliklerini ise destekleyen Sarı, bu çiftliklerin yerlerinin ise iyi belirlenmesi gerektiğini belirterek, “Midye çiftliklerine dışarıdan bir yemlenme yapılmıyor. Midyeler, denizdeki planktonları süzerek besleniyorlar. Bundan dolayı da denize hiçbir zararları yok. Ancak midye çiftliği kurulurken dikkat edilmesi gereken 3 önemli nokta var. Midye çiftlikleri her yere değil, belli bölgelere kurulmalı. Balıkçıların avlandığı mera bölgelerine midye çiftliği yapılmamalı. Erdek gibi iç turizm merkezi olan yerlerde, turizm tesislerinin önüne midye çiftliği kurulmamalı” ifadelerini kullandı.
‘PİNALAR AKDENİZ’E DE UMUT OLACAK’
Akdeniz’in en büyük çift kabuklusu olup, 1 saatte 6 litre deniz suyunu süzdüğü için müsilajla mücadelede etkin rol oynayan pinaların sayılarının Erdek Körfezi’nde son dönemlerde artmasının ise memnuniyet verici olduğuna dikkat çeken Sarı, “Erdek Körfezi’nde yola ‘Marmara’nın umudu pina’ diye çıkmıştık. Şimdi bu pina yavruları, akıntılarla Akdeniz’e de gitmeye başladı. Yani pinalar artık Akdeniz’in de umudu oluyor. Bundan da ayrıca mutluluk duyuyoruz” dedi.