Okuyanlar bilirler, önceki yazılarımdan birinde anlatmıştım. Ney üflemeyi ne kadar hayal edip, yıllarca içimde beslediğimi ve karşıma türlü çeşitli engeller çıktığını. Son engelde kocamdı.
Onu da sizlerin sayesinde aştım sanırım. Gazete köşe yazsında kendisinden bahsedildiğini, konuyu buraya taşıdığımı görünce bastı kahkahayı… “Çok istediğini bilmiyordum, hatta beraber bile gideriz, sen üzülme” diyebildi gülme krizi arasından.. Şimdi ise aramızda şaka oldu “yazarım gazeteye” lafı…
Her neyse geçen hafta ilk kez katıldım Ney derslerine, tutuş ve ilk nota; biraz demeyeyim oldukça heyecanlıydım. Sakin görünmek için olağanüstü çaba harcadım. En son nerede nasıl titreştiğini unutmuş bu kalbe iyi geldi doğrusu. Belki hocamı kızdırmış bile olabilirim. Bu haftaki dersi geçirdiğim korona sebebiyle kaçırdım fakat Ney ile hemhal olmuş oldum, alıştım. Artık sakin bir şekilde nota çıkartabiliyorum ve uzun uzun üfleyebiliyorum.
Takdir edersiniz ki müzik enstrümanlarını öğrenirken ilk başta çıkarılan sesler kulağa pek hoş gelmiyor, öğrenme sürecimin başında eşimin olağanüstü sabrı ve teşviğine, komşularımın sessiz sedasız katlanışlarına teşekkürü borç bilirim. Ve evet, huzursuz ruhuma şifa oluyor çıkan notalar damla damla; ben de Ney gibi içi bomboş haldeyim, anlıyoruz birbirimizi…
Tam da bu nokta da uzak doğu bilgelerinin ulaşmak istedikleri makam olduğunu fark ediyorum, zihnin aradan çekilmesi, ilahi olana yer açılması demek, bazen damla damla bazen de bir ırmak gibi gür ilhamlara açık hale gelmek, fikirlerin yokluğu veya suskunluğu ilahi olandan gelen ilhamlara yer bırakır. Nasıl başardım bilmiyorum ama öyleyim işte bomboş ve ilahi güce, Evrene, Allah’a açık bir halde. Tıpkı içi boşaltılmış bir kamış gibi, belki daha Ney olma yolundayım, bilmiyorum…
Müzik kulağım gelişir, iyi bir Neyzen olma yolunu tutarım, o gün yine yazarım, o zaman gelene kadar dualarınızı esirgemeyin. Sevgilerimle