Karadeniz Teknik Üniversitesi (KTÜ) Orman Fakültesi Yaban Hayatı Ekolojisi ve Yönetimi Bölümü Öğretim Görevlisi Prof. Dr. Mehmet Kocabaş, sürdürülebilir kıyı ve olta balıkçılığı için bilinçli avlanmanın önemini vurguladı.
Denizlerde, 1 Eylül’de başlayan balık avı sezonunda, balıkçılar, ağlarını denizlere bırakmaya devam ediyor. Dip trol ve gırgır ağları ile avcılık için genel avlanma 15 Nisan 2024’te sona erecekken, bu yasaktan muaf kalan belgeli kıyı ile olta balıkçılığı yapan küçük ölçekli amatör balıkçılar ise yıl boyunca avlanmalarını sürdürecek.
KTÜ Orman Fakültesi Yaban Hayatı Ekolojisi ve Yönetimi Bölümü Öğretim Görevlisi Prof. Dr. Mehmet Kocabaş’ın araştırmalarında, denizlerde balıkla ilgili bilgiye sahip olmayan bilinçsiz avcıların arttığı ortaya kondu. Sürdürülebilir kıyı ve olta balıkçılığı için bilinçli avlanmanın yapılması gerektiğini belirten Prof. Dr. Mehmet Kocabaş, olta balıkçılığının denetlenip, ücrete tabi tutulmasını önererek, “Cezalar var ama caydırıcılığı yok.
Türkiye’de olta balıkçısı için bir kimlik ve ilgili bakanlık düzenlemesi var ama bu kimliği almak zorunda değilsiniz. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmanız yeterli. Günlük limit kişi başı 5 kilodur. Olta balıkçısının yakaladığı balığı satma hakkı yok. İstinye kıyılarında, İzmir’de falan denizin kıyılarında olta balıkçısı, balığı yakalayıp, satıyor. Olta balıkçısı ne kadar balık yakaladı, ne tuttu? Bunu denetleyen yok. Kaç kişinin olta balıkçılığı yaptığına dair bir kayıt yok. Denizin kenarına bir gidiyorsunuz bir sürü insan var” dedi.
‘BİLİNÇSİZ AVCI, DAHA FAZLA’
Her avcılığın eğitim gerektirdiğini vurgulayan Prof. Dr. Kocabaş, “Olta balıkçılığı yapılsın. Ruhu ve insan bedenini dinlendiriyor. Olta balıkçılığı dünya genelinde para ödenerek yapılıyor. Neden bizde de olmasın? Neden bedava olsun? Milyon dolarlar dönüyor bu işten. Zıpkınla avcılık da çok yaygın ülkemizde. Kara avcısını eğitiyoruz. Av yeri sahasına gideceği yeri belli.
Neden denizlerde veya akarsularda olta balıkçısı ya da su altı zıpkıncısını biz eğitmeden yolluyoruz ve kafasına göre av yapıyor. Bilinçli avcı da var ama bilinçsiz avcı, maalesef daha fazla. Küçük balığı tutup geri atmayan var. Bunu bir marifet zannediyorlar. Biz büyük balıkçıya kota koyuyoruz ama yazın küçük tekneler balık avlamaya devam ediyor” diye konuştu.
‘OLTA BALIKÇISI POLİSİ OLMALI’
KTÜ Orman Fakültesi Yaban Hayatı Ekolojisi ve Yönetimi Bölümü yüksek lisans tezi çalışmalarında bilinçsiz avcıların daha fazla olduğunun ortaya çıktığını aktaran Prof. Dr. Kocabaş, “Biz yaptığımız araştırmalarda gördük ki yaş farkı yok. Her guruptan insan var olta balıkçısı olarak. Hangi balığın ne zaman avlanması gerektiği, av boy aralığı ne olması gerektiği ile ilgili hiçbir bilgisi olmayan insanların çoğunlukta olduğunu gördük. Olta balıkçılığı sportif balıkçılıktır.
Sportif balıkçı balığı yakalar ve zarar vermeden geri salar. Ama bizde bu avlanmayı yapanların hepsi ‘çantacı balıkçı’, ne gelirse avlıyorlar. Büyük teknelerin avladığı balık miktarı belli; rakamları var. Ama kıyıdaki olta balıkçılığının ne kadar ve hangi türleri avladığını bilmiyoruz. Hangilerini değerlendiriyor, hangisini dışarı atıyor, bunu bilmiyoruz, bu konuda yetersiziz. Bu konuda dolaşan bu durumu denetleyen sahilde bir gözcümüz, bir polisimiz yok. Olta balıkçısı polisi olmalı” ifadelerini kullandı.
‘KÜÇÜK BALIKLARI DENİZE BIRAKMALIYIZ’
Trabzon’da sahil kenarında olta balıkçılığı yapan Cemal Alemdar da bilinçli ve duyarlı insanların olta balıkçılığı yapması gerektiğini söyleyerek, “Vakit geçirmek için kıyıya geliyorum. Evim yakın olduğu için denizden faydalanmaya çalışıyoruz. Stres atıyoruz. Arada bir balık da tutuyoruz. Bizim için güzel bir aktivite. Tarım İl Müdürlüğü’nden aldığım bir belgem var. Bazen sahil güvenlikten gelip bizi denetliyorlar. Ben bir defa denetlendim. Fazla tutmuyorum. Oltama küçük balık gelirse tekrar denize bırakıyorum. Küçük balıkları mutlaka denize bırakmak lazım” dedi.
Amatör balıkçı Celil Yılmaz ise “Balık şans işi. Günde bazen bir tava tutuyorum bazen hiç tutamıyorum. Amacım, stres atmak. En fazla 5 kiloya yakın istavrit tutmuştum yıllar önce. Biz amatörüz. Kendimize göre tutuyoruz. Balıkların limiti var. Boyutu küçük olsa denize geri bırakıyorum. Biz ‘Küçüğünü sal ki büyüğü gelsin’ anlayışıyla hareket ediyoruz” diye konuştu.