Birleşmiş Milletler’in bu yılki 20 Kasım Dünya Çocuk Hakları Günü ana teması ‘her çocuk için, her hak’ olarak belirlendi. Dr. Öğr. Üyesi Cihan Avcı Braun, “Gazze’de binlerce çocuk öldü, ölmeye devam ediyor. Çocukların en temel hakkı ‘yaşam hakkı’ hiçe sayılıyor” ifadelerini kullandı.
Çocuk Haklarına Dair Sözleşme’nin Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu’nda, 20 Kasım 1989’da kabul edilmesi nedeniyle, her yıl Kasım ayının 20’nci günü “Dünya Çocuk Hakları Günü” olarak kutlanıyor. Güne ilişkin değerlendirmelerde bulunan Yeditepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dr. Öğr. Üyesi Cihan Avcı Braun, BM’nin bu yılki Çocuk Hakları Günü’nün ana temasının ‘her çocuk için, her hak’ olduğunu anımsattı.
Dünya çapında çocukların hayat şartlarının geçmiş yıllara oranla iyileşmiş olmasına karşın ülke ve bölgeler arasında farklar olduğuna dikkat çeken Braun, “Çocuk Haklarına Dair Sözleşme’nin yürürlüğe girdiği 1990 yılı ile karşılaştırıldığında, günümüzde her yıl ortalama on bin kadar daha az çocuk ölüyor.
Buna rağmen, UNICEF’in hesaplamalarına göre halen her yıl 5 milyon çocuk, beş yaşını dolduramadan yaşamını yitiriyor. Bu ölümlerin birçoğu ise temiz suyun, daha iyi hijyen koşullarının ve işleyen bir sağlık sisteminin varlığı halinde önlenebilecek ölümlerdir” dedi.
SAVAŞLARDAN EN ÇOK ÇOCUKLAR ETKİLENİYOR
21’inci yüzyılda yaşıyor olmamıza rağmen yaşanan savaşların en çok çocukların hak mağduriyetine neden olduğunu kaydeden Dr. Öğr. Üyesi Braun, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Savaş sebebiyle ölmeyip hayatta kalsa da şanslı olup yıkıntıların içinde ve füzelerin arasında kalmayıp başka bir ülkeye sığınmacı olarak gitse de ‘O’ artık bir çocuk olarak değil, hayatın acı gerçekleriyle çok erken yaşta yüzleşerek olgunlaşmış bir birey olarak hayatına devam edecektir.
Başka çaresi olmadığı için sığınmacı olarak gittiği ülkenin dilini ve kültürünü öğrenebilmek için verdiği mücadelenin yanında, bilmediği dilde anlatılan dersleri de takip etmek, hatta evde ya da dışarıda çalışarak ev ekonomisine katkıda bulunmak zorunda kalan, çocukluğunu yaşayamamış ve ‘Çocuk Haklarına Dair Sözleşme’ ile teminat altına alınan haklarına erişememiş bir bireydir. Şu an yaşanmakta olan İsrail-Filistin savaşında hiçbir günahı olmayan çocukların yaralanmalarına, ölmelerine şahit oluyoruz ve hiç kimse kuşatma altındaki bölgede bulunan çocukların o bölgeden kurtarılmasını sağlayamıyor.
Bir çocuğun korunması gereken en üstün hakkının yaşam hakkı olduğu hiçe sayılıyor. Savaş gibi tamamen insanlar tarafından kontrol edilen ve önlenmesi mümkün olan olaylar sebebiyle de çocukların yuvaları, sevdikleri, umutları, çocuklukları ve gelecekleri ellerinden alınıyor. Gandhi’nin dediği gibi ‘Eğer bu dünyada gerçek barışı öğreteceksek ve eğer savaşa karşı gerçek bir savaş vereceksek, işe önce çocuklarla başlamamız gerekmektedir.’”
“250 MİLYON ÇOCUK OKULA GİTMİYOR”
Çocukların okula gitme oranı ile ilgili de bilgi veren Cihan Avcı Braun, “Dünya çapında okula gitme oranı artmış olsa da günümüzde hala 250 milyon çocuk okula gitmiyor. Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) ve UNICEF’in ortaklaşa yürüttüğü bir araştırma sonucunda 2021 yılında yayınladıkları rapora göre, çocuk işçi sayısı 160 milyona ulaşmış ve bu sayı son 4 yılda 8,4 milyon artmıştır” ifadelerini kullandı.
“ALIŞKANLIKLAR KÜÇÜK YAŞTA EDİNİLMELİ”
UNİCEF’in 2023 Nisan ayında yayınlamış olduğu ve 14 bin 705 çocuktan alınan bilgiye dayanan “Türkiye Çocuk Araştırması 2022” raporuna göre de, 3-17 yaş grubundaki çocuklar içinde haftada en az iki kez banyo yapan çocuk oranı yüzde 89; günde bir defa diş fırçalayan çocuk oranı sadece yüzde 35.
Dr. Öğr. Üyesi Braun, bu rakamların en önemli sebebinin ebeveynlerin alışkanlıklarının çocuklara yansıması olduğunu vurgulayarak çocukların bu alışkanlıkları küçük yaşta edinmesi gerektiğini söyledi. Küçük yaşta edinilmesi gereken alışkanlıklara örnek olarak spora işaret eden Braun, çocuklara spor alışkanlıkları kazandıracak olanaklar sunulmasının önemini anlattı. Braun, şunları kaydetti:
“Yine UNICEF’in aynı raporuna göre, 4-17 yaş grubundaki çocuklar içinde spor faaliyetlerine katılan çocukların oranının yüzde 35 olduğunu görüyoruz. Bu oranın neredeyse yarısını ise ‘yürüyüş ve koşu’ faaliyeti oluşturuyor. Futbol, basketbol, voleybol ve bisiklet sürme faaliyetlerinin toplam oranı ise yüzde 15 ile sınırlı kalıyor.”
“DOĞUM SONRASI AZ İZİN DE HAK KAYBINA YOL AÇIYOR”
Annenin doğum sonrası izninin çok kısıtlı olmasının da önemli bir çocuk hakkı kaybı olduğuna işaret eden Dr. Öğr. Üyesi Braun, bu kısıtlılık nedeniyle annelerin 3 aylık bebeklerini bırakıp işe gitmek zorunda kaldığına da işaret etti. Braun, “Bu durum hem annenin psikolojik sağlığını hem de bebeğin fiziksel ve psikolojik gelişimini olumsuz etkilemektedir” dedi.