Sivas’ta 2 yıl önce 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı’nda açılışı yapılan Savaş Atları Müzesi’nde Osmanlı döneminde savaş atı olarak yetiştirilen ve birçok savaşta kullanılan ‘Uzunyayla’ ırkının anatomisi tanıtılıyor.
Sivas-Ankara kara yolunda bulunan ve Osmanlı saraylarına at yetiştiren tarihi hara, 40 yıl boyunca atıl vaziyette kaldı. Sivas Valiliği’nin geliştirdiği proje ile tarihi hara, Hamidiye Kültür Parkı olarak yeniden faaliyete geçti. 251 bin metrekare alana kurulan ve 2 yıl önce 29 Ekim’de açılan parkın içinde bulunan Savaş Atları Müzesi, 1800 metrekare alanı bulunurken, ismi ve konsepti tarihi harada yetiştirilen atlardan esinlenilerek oluşturuldu. Müzede Osmanlı döneminde savaş atı olarak yetiştirilen ve birçok savaşta kullanılan ‘Uzunyayla’ ırkının anatomisi tanıtılıyor.
Müzeyle ilgili konuşan Savaş Atları Müzesi Sorumlusu Semih Vergi, “Burası 19’uncu yüzyılın sonlarında numune çiftliği olarak kurulmuş. Sivas- Ankara yolunda olan bir alan. İlk planında 250 dönüm olarak tasarlanmış. Sonrasında da burası haraya dönüştürülerek, ‘Uzunyayla’ diye bilinen Anadolu ırkı atlar yetiştirilmeye başlanmış. Bu sayede hem bölgenin hem de o dönemde Osmanlı ordusunun savaş atı ihtiyacını karşılamış bir hara olarak ön plana çıkıyor.
Cumhuriyet tarihinde burası at ıslah yeri olarak faaliyetlerine devam etmiş ve 1980’li yıllarda aktif olarak çalıştıktan sonra atıl vaziyette kalmış. Valilik bünyesinde yapılan bir çalışmayla bu bina 2 yıl önce 29 Ekim’de savaş atları müzesi olarak hizmet vermeye başladı. Şu an Hamidiye Kültür Parkı içinde yer alıyor. Eskiden numune çiftliği olarak kullanılan bu alan günümüzde sadece müze değil, başka alanlarda da faaliyet gösteriyor” diye konuştu.
‘BÖLGENİN İHTİYACINI KARŞILAYAN BİR AT OLARAK ÖN PLANA ÇIKIYOR’
93 Harbi’nden sonra Kafkasya’dan Anadolu’ya getirilen ırkın tarihi harada yetiştirilerek, birçok savaşta etkin olarak kullanıldığını belirten Vergi, “Uzunyayla atı, Anadolu ırklarımızdan bir tanesidir. 93 harbi olarak bildiğimiz Osmanlı-Rus harbinde Sivas bölgesine Kafkasya’dan göç söz konusu olmuştur. Anadolu’ya Kafkasya’dan göç olduğu sırada bir kısmının Samsun, Sinop ve Giresun limanından bir kısmının da kara yoluyla geldiğini biliyoruz. Kafkasya’dan göçen Çerkezler, kaynaklardan bildiğimiz kadarıyla Sivas bölgesine kara yoluyla gelirken yanlarında 7 bin atla geliyorlar.
Sivas’ın Şarkışla, Gemerek, Kangal bölgeleri ve Kayseri’nin Pınarbaşı ilçesini içine alan Uzunyayla platosu bu türe ismini veriyor. Tabi bu bölgeye yerleşen Çerkezler, atı burada yetiştirmesiyle vücut buluyor ve sonrasında Uzunyayla aygır deposunda yetiştirilerek savaş atı oluyor. Böylelikle bölgenin ihtiyacını karşılayan bir at olarak ön plana çıkıyor” ifadelerini kullandı.
‘BACAKLARI KALIN KAS YAPISINA SAHİP VE DAYANIKLI’
Uzunyayla atların hem atın ana özellikleri hem de yaşadığı coğrafyadaki yüksek rakımlardan dolayı ciğerlerinin gelişmiş olduğunu söyleyen Vergi, “Bacakları kalın kas yapısına sahip ve dayanıklı. Omuz kemiklerinden dolayı uzun mesafeleri rahatça gidebiliyorlar. Bu yüzden de Osmanlı ordusunda savaş atı olarak kullanılmış. Topçu birliklerinde de çeki atı olarak kullanılmış ve kanaatkar bir at olması sebebiyle de ön plana çıkmıştır” diye konuştu.