İnsan Hakları ve Mazlumlar İçin Dayanışma Derneği (MAZLUMDER) Gn. Sekreteri M. İbrahim Asım Bilir, İsrail’in Gazze’deki saldırılarını, çatışmada işlenen suçları ve Batı’dan gelen tepkileri değerlendirdi.
İsrail-Filistin savaşını nasıl değerlendiriyorsunuz?
İsrail-Filistin savaşını en temelde 15 günlük bir mesele olarak değil, 75 yıllık bir işgal olarak değerlendirmek gerekiyor. Bugün sanki iki ayrı devletin birbiri ile olan savaşı gibi bahsedilmeye çalışılsa da ortada toprakları 75 yıldır işgal altında olan bir Filistin ile bu işgali tüm uluslararası kurallara rağmen devam ettiren bir İsrail var. Yani aslında İsrail’in işgalini konuşmamız gerekiyor.
İsrail’in işgalci olduğu Birleşmiş Milletler tarafından da kabul edilmiş durumda. İsrail yüzyıllar boyu Filistin topraklarında bulunan Filistinlilerin evlerini hile yoluyla elde etmiş, ilk başta yavaş olan işgaline küresel güçlerin desteğini aldıktan sonra aleni ve hızlı bir şekilde devam etmiştir. Bugün yaşanan olayları bu 75 yıllık işgalin bir devamı olarak değerlendirmek gerekiyor. Her ne kadar İsrail ve İsrail’e destek veren bazı ülkeler ve medyaları bunun münferit bir operasyon ve meşru müdafaa olduğunu söylese de bu söylem yıllardır uygulanan dezenformasyonun bir parçası.
Gerçekte olan şey şudur: İsrail hakkı olmayan topraklarda işgalcidir ve işgaline devam etmektedir. Yaklaşık 20 yıldır da Gazze’yi bir açık hava hapishanesine çevirmiştir. Hakkı olan toprağı geri almak isteyen Filistinlilere karşı olan saldırılarının son dalgası 7 Ekim’de başlamıştır ve 12 gündür devam etmektedir. İsrail işgale başladığı günden bu yana işlediği suçlara yenilerini eklemeye devam ediyor.
“Gazze halkı en temel ihtiyaçlarından dahi mahrum bırakılıyor”
Savaşta işlenen suçlar nelerdir?
Bu soruya yine son saldırılar kapsamında değil, bütün işgal kapsamında cevap vereceğim. Öncelikle İsrail’in işlediği suç konut dokunulmazlığının ihlali ve hırsızlıktır. İsrail bölgede yaşayan halkın evlerini hukuksuz bir şekilde ele geçirmiş, bunu meşrulaştırmak için çeşitli manipülasyonlara başvurmuştur. İşgal ettiği toprakların sanki Filistinliler tarafından rızaen satıldığına dair yorumlar son dönemde Türkiye kamuoyunu da meşgul etti.
İsrail’in işlediği bir diğer suç kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçudur. İsrail bu suçu öyle bir boyuta ulaştırdı ki milyonlarca insanı küçücük bir toprak parçasına hapsetmiş durumda. Yıllardır elinde esir bulunan Filistinliler bir yana bugün topraklarından sıkı bir kontrolle çıkabilen ve sürekli saldırı riskiyle karşı karşıya olan bir Gazze halkı var. Gazze halkı bugün en temel ihtiyaçlarından dahi mahrum bırakılıyor. Elektrik, su, gaz kesilmiş durumda. İnsani yardımı ulaştırmak çok zor. İsrail her türlü insani yardımı “onlar Hamas’a gidiyor” diyerek engellemeye çalışıyor.
Bir diğer suç da tabi ki işkence ve kasten öldürme. Bunu 12 gündür tüm dünya izliyor. Maalesef dünyanın gözü önünde İsrail çocuk, kadın, sivil demeden toplu katliam yapıyor.
Bu saydığım suçlar aslında soykırım ve insanlığa karşı suçların unsurları. Soykırımın tanımı çok açık. İsrail işgale başladığı günden bu yana Filistinlilere karşı soykırımın tüm unsurlarını gerçekleştiriyor. O bölgeyi ele geçirmek için Filistinlileri öldürüyor, kimyasal silah kullanıyor, Filistinlileri yaşadıkları yerden ayrılmak zorunda bırakıyor ve bunları sistematik bir şekilde gerçekleştiriyor. Bunu her ne kadar münferit olaylarmış gibi tanımlamaya çalışsa da son 25 yılda yaptıklarına dahi bakılsa adım adım soykırım suçunu işlediği görülüyor.
“İsrail Filistinlileri yok etmeye çalışıyor”
İsrail Filistinlileri yok etmeye çalışıyor. İsrail Savunma Bakanı “İnsansı hayvanlarla savaşıyoruz” dedi geçtiğimiz günlerde. Ortada öyle Hamas’a karşı bir operasyon yok. Topyekûn bir topluluğun yok edilmesi planı söz konusu.
İsrail’in işlediği suçlar nedeniyle 19 Ekim Perşembe günü İstanbul, Ankara, Adana ve Kayseri’de suç duyurusunda bulunduk. Soykırım suçu nedeniyle Türkiye yargısının harekete geçmesi mümkün. Bunun için Adalet Bakanlığı izni gerekiyor. Bizler sivil toplum kuruluşları ve gönüllüler olarak dünyanın gözü önünde olan bir suçu ihbar ettik. Bundan sonra Adalet Bakanlığının izin sürecinin takipçisi olacağız.
İsrail’in işlediği suçlar nedeniyle suç duyurusunda bulunmak isteyenler için ise suç duyurusu dilekçemizi sosyal medya hesaplarımızda yayınladık. Dileyen herkes dilekçeyi imzalayabilir ve bulundukları yerdeki cumhuriyet savcılıklarına verebilir.
Az önce de dediğim gibi bunlar İsrail’in yeni işlediği suçlar değil. İsrail bunu her zaman yapıyor. 2009 yılında MAZLUMDER olarak bir rapor hazırlamıştık. Rapor heyetimiz o dönemde Gazze’ye gitmişlerdi ve bugün zikredilen fosfor bombası, hastane saldırısı, sivil katliamı vs. hepsi o gün de vardı. Bu raporumuza yine web sitemiz ve sosyal medya hesaplarımız üzerinden ulaşılabilir. Hazırladığımız rapor BM’de dahi gündeme gelmişti. Ancak sonuç ortada. İsrail’i raporlar, kınamalar durdurmuyor. Daha etkili çözümler düşünmek lazım.
“İsrail kendisine bir yaptırım uygulanmayacağını bildiği için bu kadar fütursuz”
İsrail’e tüm uluslararası hukuku ve uluslararası toplumu yok sayarak cesaret veren şey nedir? Batı dünyasının bu cürette payı var mı?
Bu “cesaretin” sebebi elbette uluslararası toplumun kendisi. Uluslararası toplum diye konuşulan aslında Batılı ülkeler maalesef. Diğerleri üçüncü dünya denilerek dışlanıyor.
Birleşmiş Milletlerin yapısı, özellikle Güvenlik Konseyinin yapısı bu gibi durumlarda çözüm olmaktan ziyade sorunu büyütür hale geldi. İşte son gündemi hepimiz gördük, insani yardım için alınmak istenen karar ABD vetosu ile alınamadı. Ya da Hamas’la ilgili alınmak istenen karar bu sefer Rusya vetosuyla alınamadı. Birleşmiş Milletler kimse için fayda vermeyen bir yapıda. Maalesef II. Dünya Savaşı sonrasında kurulan düzen açmaza girdi. Kimse de bir çözüm bulmak istemiyor.
Bu hafta İsrail El Ehli Baptist hastanesini vurdu işte. 500’e yakın Filistinli hayatını kaybetti. Dünyada hiçbir hukuk, kural olmadığını düşünün, gerçi var olanlar da ne kadar etkili ki, hiçbir kuralın olmadığı yerde bile insan vicdanı böyle bir saldırıyı kabul etmez. Siz tedavi için hastaneye sığınmış insanları tek seferde vuruyor ve katlediyorsunuz. Peki İsrail ve Batı bu saldırıdan sonra ne yaptı? Önce inkar, sonra dezenformasyon. İsrail kendisine bir yaptırım uygulanmayacağını bildiği için bu kadar fütursuz.
Sivillerin kasten öldürülmesi konusunda neler söylemek istersiniz? Korkunç bir insani kriz kapıda mı?
Korkunç bir insani kriz kapıda değil, insani krizin tam da ortasındayız. Hatta ortasındaydık. 80’li yıllarda Ruanda’da 800bin Tutsi öldürülürken de, 90’lı yıllarda Bosna’da yaşanan katliamlarda da, 2000’lerde Irak’ta yüzbinlerce insan ABD ve müttefikleri tarafından katledilirken de, 2010’larda Suriye’de milyonlarca insan yerinden yurdundan edilip Akdeniz’de boğulurken de ve şimdi…
İsrail Filistin’de yaptığı her hukuksuzluğu yeni gibi aktarmaya çalışıyor. Hayır, bizler geçmişte yaşananları unuttukça her krizi yeni bir krizmiş gibi değerlendirip baştan tartışmaya başlıyoruz. Bu kriz uzun zamandır var ve çözüm bulmak için her bir olayı birlikte ele almamız gerekiyor.