İnsanlar hayatlarında hep bir kahraman ararlar. Çaresizlik düşkünlük belki fakirlik bir güç karşısında hakkını savunamamak bir yere sığınmak isterler.
Bazen hiç ilgisi alakası olmayan kişilere toplum kendince o gücü yakıştırır. Hiç bir şeyin farkında olmadan kahramanımız bulunduğu konumun tadını çıkarır. Zamanı gelince gerçekler ortaya çıkınca ona bu ismi yakıştıranlar ve bu kişi büyük bir hayal kırıklığına uğrar. Bir toplumda sosyal adaletsizlik çok fazla ise eşitlik kavramından uzaklaşan halk artık çözümü hayali kahramanlarda aramaya başlar. Sonuçta toplum sorunlarının çözümünü bireylerden bekler beklentilerini ona yakıştırır.
Hikayeler destanlar hep bir kahramanlık üstüne kurulmuştur. Bazen romanlara filmlere konu olmuştur. Değerli sanatçı Kemal Sunal’ın oynadığı Salako filminde dağa çıkan bir kahramanı oluşturan köylünün derdi, başında bela olan eli silahlı haramilerden kurtulmaktı. Film komedi idi özünde gerçeklik net bir şekilde bağırıyordu. Salako bir dağ kahramanı olmuş herkesin derdini çözebilen biri haline gelmişti.
Değerli usta Haldun Taner; Ali isimli kahramanı düşündüğünde Ali sıradan bir gençti. Olay Sineklidağ kasabasında geçiyor dönem 1950’lerden önce olarak düşünülmüştür. Ali Zilha’yı seviyor ancak sevdiğinin belalı bir amcası var. Bir gün amca öldürülür Ali kendini aklayamaz içeri alınır. Bir süre sonra kahraman olarak dışarı çıkar herkes baş tacı eder. Hatta muhtar olmasını isterler ve seçilir. Asıl katil Cafer, Ali’nin kendi namını kullandığını duyunca onu ortadan kaldırmak için köye gelir. Zilha sevdiği adamın katil olmadığını öğrenince barışır. Cafer, Ali’yi öldürmek ister. Fakat işler karışır. Cafer ölür ve Ali yaralanır gerçekten katil olur. İçeri düşer. Hikaye 1964 yılında müzikal olarak sahne almıştır.
İnsanoğlu çok duygusal bir varlık. Özümüze indiğimizde kırılganız bazen zalimin karşısında alimin olması gerektiğini unutuyoruz. Bir insanın hayali kahramanlara ihtiyacı yoktur bilinçli eğitimli bir hayata ihtiyacımız var. Üretmeye çalışmaya ihtiyacımız var. Saygı duyulmaya ihtiyacımız var. Giderek azalan bir duygu sevmek karşılıksız çıkarsız öylesine sevmeyi kaçımız becerebiliyor. Sevdiğinizde çoğu zaman da kaybeden olduğumuz için sevmeyi unutuyoruz. Haldun Taner’in eşsiz eseri Keşanlı Ali Destanı bir toplumun geri kalmışlığını abartılı kurtuluş hikayesini özetleyen bir eserdir. Unutmayınız kahramanlar özünü unutmayan geleneklerine bağlı çalışkan ve üreten toplumlar da yetişir.