Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Batı’da Kur’an-ı Kerim’e yönelik saldırılara ilişkin, ”Bu saldırıları Batı’da habis bir ur misali hızla yayılan İslam ve Müslüman düşmanlığı hastalığının yeni tezahürleri olarak görüyoruz. Batı dünyası özellikle bu hastalıkla mücadele noktasında hiçbir adım atmıyor” dedi.
Kabine Toplantısı Cumhurbaşkanı Erdoğan başkanlığında Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde yapıldı. Toplantı 3 saat 10 dakika sürdü. Toplantının ardından konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Kimi zaman bir bayram şekeriyle küçüklerimizin yüzlerinde güller açtırdık. Bu bayram döneminde özellikle depremzede kardeşlerimizi ihmal etmedik. Kabine üyelerimizden, milletvekillerimize pek çok arkadaşımız bayramda deprem bölgesindeydi. Böylece depremzedelerimizin yalnız olmadıklarını bir kez daha kendilerine hissettirdik.
Başta depremde en çok yıkıma uğrayan Hatay, Adıyaman ve Maraş olmak üzere 11 vilayetimizin tamamında ihya ve inşa çalışmaları şu anda devam ediyor. Yaptığı binalar 6 Şubat depremlerinden alnının akıyla çıkan TOKİ’miz bölgenin yeniden ayağa kaldırılması sürecinde öncü rol oynuyor. Bir taraftan yeni deprem konutlarının temelleri atılırken diğer taraftan inşasına başlanan binalar hızla yükseliyor. Ekim-Kasım aylarından itibaren yapımı tamamlanan konutların teslimatına başlıyoruz. Amacımız ilk 1 sene içerisinde 319 bin deprem konutunu teslim etmektir Bölgede inşa edeceğimiz konut sayısı ise 143 bini köy evi olmak üzere toplam 650 bindir.
Şimdiye kadar inşa süreci başlayan konut, köy evi ve ahır sayısı 180 bini buldu. Evleri yıkılan vatandaşlarımızın çok büyük bir bölümünün gelecek bayramı yeni yuvalarında karşılamasını hedefliyoruz. Depremzedelerimizi iyilik etmeden başa kakan namertlere muhtaç eğlemeyeceğiz. Sandıkta milletten yediği tokadın acısını afetzedelerden çıkaran faşist zihniyete rağmen oylarının rengine ve siyasi tercihlerine bakmadan deprem bölgesinde yaşayan tüm vatandaşlarımızı kucaklamaya devam edeceğiz” dedi.
‘BU KÖPRÜMÜZLE BOĞAZ TRAFİĞİ RAHAT NEFES ALDI’
Erdoğan, her bayramda ulaştırma yatırımlarının ne kadar büyük bir hizmet olduğunun daha net görüldüğünü belirterek şunları söyledi:
“Daha önce trafikten ve bozuk yollardan dolayı eziyete dönüşen seyahatler, yatırımlarımız sayesinde artık keyifle yapılıyor. ‘Yol medeniyettir’ şiarıyla başlattığımız ulaştırma hamleleriyle ülkemize çağ atlattık. Otomobille 1 buçuk saat, feribotla 45 ila 60 dakika süren İzmit Körfezi geçişini Osmangazi Köprüsüyle 5 dakikaya indirdik. 1915 Çanakkale Köprüsü ile boğaz geçiş süresini 6 dakikaya düşürdük.
Osmangazi Köprüsü 24 Haziran Cumartesi Günü 111 bin 770 araç geçişi ile bir rekora daha imza attı. Açılışından itibaren bugüne Osmangazi Köprüsü 70 milyon araç geçişiyle zamandan, yakıttan ve çevrede toplam 1,7 milyar dolarlık tasarruf sağladı. 1915 Çanakkale Köprümüzde de önceki yıla göre araç geçiş sayısında yüzde 55 oranında artış yakalandı. Yavuz Sultan Selim Köprüsü günlük ortalama 100 binden fazla araç geçişiyle kamu-özel iş birliğinin en güzel örneklerinden biri oldu. Gezi kalkışmasında durdurulmak istenen bu köprümüz sayesinde boğaz geçiş trafiği rahat bir nefes aldı.
Ankara- Niğde otoyolu 24 Haziran Cumartesi günü toplam 83 bin 517 araç geçişiyle rekora koşan bir başka projemizdir. Havayollarımızda da aynı durum söz konusudur. İstanbul Havalimanı’na bayram boyunca günde ortalama 1517 uçak iniş kalkış yaparken günde ortalama 238 bin yolcu bu havalimanını kullandı. 25 Haziran’da ise 1593 iniş kalkış ile tüm zamanların en yüksek rakamına ulaştı. Dünya çapında birinciliklere doymayan İstanbul Havalimanı, Avrupa’nın en yoğun ve en iyi havalimanı seçildi.”
‘TAKOZ SİYASETİNİN NERELERE MAL OLDUĞUNU YILLAR GEÇTİKÇE İYİ ANLIYORUZ’
Erdoğan, Trabzon Havalimanı’nda ise Cuma günü 21 bin 117 yolcu trafiği ile 12 ülkeye seyahat gerçekleştirildiğini bildirerek, “CHP Genel Başkanının ‘Buraya uçak mı iner?’ dediği, ‘Ne gerek var?’ dediği, ‘Millet yol mu yiyecek?’ diyerek çamur attığı diğer tüm ulaştırma projelerimizde benzer başarıları yakalamanın gururunu yaşıyoruz. Takoz siyasetinin nerelere mal olabileceğini yıllar geçtikçe daha iyi anlıyoruz.
14 Mayıs ve 28 Mayıs seçimlerinde bu zihniyeti sandığa gömen insanımızın 31 Mart 2024 seçimlerinde de bunlara geçit vermeyeceğine inanıyorum. Bayram günleri aynı zamanda diplomasi trafiğimizin arttığı dönemlerdir. Bu bayramda da dünyanın 4 bir yanındaki kardeşlerimizle ve dost ülkelerin liderleriyle bayramlaşma imkanı bulduk. Devlet ve hükümet başkanı seviyesinde 21 ülkenin lideriyle telefonda görüşerek hem tebrikleri kabul ettik hem de 2’li konuları ele aldık. Bu görüşmeler vesilesiyle Rusya- Ukrayna savaşından, Sudan’daki kardeş kavgasının sona erdirilmesine kadar küresel güvenliğe dair her mesele Türkiye’nin katkısının daha fazla arandığını ortaya koyuyor.
Ülkemiz krizlerin çözümünde dengeli, adaletli ve güven veren tavrıyla belirleyici rol oynuyor. Ülkemizin öncülüğünde yürütülen barışı inşa çabalarının önemi günden güne daha iyi anlaşılıyor. İstanbul süreciyle başlayan tahıl mutabakatı ve esir takaslarıyla devam eden diplomatik gayretler maalesef savaş lobisi tarafından engellendi, yıpratıldı. Bunun bedelini de asker-sivil 10 binlerce insan ödedi. Hatta bir dönem Türkiye olarak biz de bu savaş lobisinin hedefi olduk” diye konuştu.
‘KUTSALLARA SALDIRI DÜŞÜNCE HÜRRİYETİ OLARAK NİTELENEMEZ’
Erdoğan, İslam dünyası olarak Kurban Bayramı’na ulaşmanın heyecanını yaşarken İsveç’in başkenti Stockholm’de Kur’an-ı Kerim’e yönelik gerçekleştirilen alçakça saldırının kendilerini öfkelendirdiğini dile getirerek, “2 milyar Müslüman’ın hissiyatını hiçe sayan bu sapkınlığın, bırakın fikir özgürlüğünü en temel insani değerlerle bağdaşması mümkün değildir. Bunlar İslam düşmanlığından beslenen nefret suçlarıdır. Bu nefret suçunun polis korumasında işlenebilmesi çok daha vahimdir. Dünya’nın hiçbir ülkesinden insanların kutsallarına yönelik saldırılar düşünce hürriyeti olarak nitelenemez.
Nasıl Kilise’yi, Havra’yı veya bir başka inancın mabedini ateşe vermek özgürlük değilse ‘Kuran-ı Kerim musafı yakma’ diye bir özgürlük olamaz. Bizim nazarımızda camilerimizi hedef alan eylemler ile kutsal kitabımıza yapılan rezil saldırılar arasında hiçbir fark yoktur. Bu gerçeği aslında nefret suçlarına imza atanlar kadar buna izin verenler, göz yumanlar da çok iyi biliyor. Söz konusu kendi güvenlikleri olunca hiçbir hak, hukuk, ilke tanımayanlar; sıra Müslümanların kutsallarına gelince birden fikir özgürlüğünü hatırlıyorlar. Bu zihniyetin elinde fikir hürriyeti, İslam düşmanlığı ve yabancı karşıtlığının tüm biçimlerini meşrulaştıran bir araç konumundadır” diye konuştu.
‘SALDIRILAR BATI’DA UR MİSALİ YAYILAN İSLAM DÜŞMANLIĞIDIR’
Erdoğan, Stockholm’de Kurban Bayramı’nın ilk günü bir cami önünde gerçekleştirilen menfur eyleme münferit bir hadise gözüyle bakamayacaklarını vurgulayarak, “Bu saldırıları Batı’da habis bir ur misali hızla yayılan İslam ve Müslüman düşmanlığı hastalığının yeni tezahürleri olarak görüyoruz. Batı dünyası özellikle bu hastalıkla mücadele noktasında hiçbir adım atmıyor. 4 yıl önce Yeni Zelanda’nın Christchurch şehrinde bir camide ibadet eden 51 Müslüman’ın şehit edildiği terör eyleminden hala ders alınmıyor.
Aşırı sağcıların işlediği nefret suçlarının kaydı çoğu zaman hiç tutulmuyor. Günümüzde Müslümanlar için inançlarını özgürce yaşamak, dillerini sokakta özgürce konuşmak, dinlerinin emrettiği şekilde giyinmek, çalışmak, sosyal hayatta var olmak giderek zorlaşmaktadır. Irkçı terör saldırıları sadece Müslümanlara değil Musevilere, Afrikalılara, Asya kökenlilere, Romanlara ve göçmenlere de yönelmektedir. Pek çok batı ülkesinde ayrımcılık toplumsal bir norm haline gelmiştir” dedi.