Yaşanan polemikler sonrası Kızılay’ın kan stokları kritik seviyenin altına indi, pek çok tedavi aksama noktasına geldi. Kan Gönüllüleri Derneği Eski Başkanı Sema Savaş, kar amaçlı kan satışının söz konusu olamayacağını, bağışlanan kanın toplanması, saklanması, güvenlik testleri gibi işlem maliyeti nedeniyle SGK’ya faturalandırıldığını belirtti.
Deprem sonrası AHBAP Derneği’ne çadır satışı ile başlayan polemikler ve sosyal medyada haftalardır tartışmalara konu olmasının ardından, Kızılay şimdi de kan bankası stoklarının kritik seviyelerin altına inmesiyle gündemde. Ramazan ayının girmesiyle zaten azalan kan bağışlarının, deprem sonrası yaşanan polemiklerin de eklenmesiyle durma noktasına gelmesi, özellikle acil cerrahi işlem gereken hastalar ile sürekli kan nakli gerektiren kanser ya da kan hastalığı taşıyan hastaları da zor duruma sokuyor. Uzmanlar, herkesin her an kan ihtiyacının olabileceğinin altını çiziyor ve tepkilerin, “kan bağışından vazgeçmek” şekline dönüşmemesi gerektiğini vurguluyor.
Hem acil kan ihtiyacı olan hastalar için Türkiye’nin her yerinden gönüllüleri organize eden, hem de düzenli donörlerin kan bağışında bulunmasını teşvik ederek bu alanda uzun yıllar emek veren Kan Gönüllüleri Derneği Eski Başkanı Sema Savaş ile çocukluk çağı kanserlerin tedavisini gerçekleştiren Altınbaş Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanı ve Çocuk Hematoloji Onkoloji Uzmanı Prof. Dr. Tunç Fışgın, çok kritik uyarılarda bulundu. Normalde ülkemizde en çok bulunan A pozitif, 0 pozitif gibi kan gruplarında bile sıkıntı yaşanmaya başlandığını kaydeden uzmanlar, eleştiri ya da tepkilerin kan bağışı eyleminden ayrı tutulması gerektiğini, herkesin her an acil kana ihtiyacı olabileceğini ve bu durumdan en çok hastaların zarar gördüğünü kaydetti.
“EN SON PANDEMİ SIRASINDA BU SEVİYEYE DÜŞMÜŞTÜ”
Prof. Dr. Fışgın, Kızılay kan bankası stoklarının kritik seviyesinin altına inmesinin, kendileri açısından büyük bir endişe yarattığını vurgulayarak “Biz bunu Kovid döneminde görmüştük. 2020 yılında, Kovid salgının aktif olduğu dönemde, Türkiye’deki günlük kan bağışı seviyesi 2 bin ünitenin altına düşmüştü. Sağlık sisteminin normal bir şekilde yürüyebilmesi için günde 5 ila 10 bin ünite civarında kan bağışının yapılması gerekiyor.
Türkiye’deki ulusal kan sağlayıcı, temin edici tek kurum var, o da Kızılay. Kızılay bizim gözbebeğimiz, elbette ki bir takım eleştiriler olabilir. Ama burada, kan bankası ve kan bağışını mutlaka ayrı bir kulvarda tutmamız lazım. Çünkü Kızılay bütün hastanelere, bütün sağlık kuruluşlarına kan temin ediyor ve Kızılay’ın olmadığı bir noktada, ne yazık ki Türkiye’de şu anda B ve C planları aktif çalışabilir durumda değil” dedi.
“KENDİMİZ GİDİP KAN VERDİK”
Kan stoklarının düşmesinden en çok kan hastalıkları ile mücadele eden çocuklar ve yetişkin hastaların etkilendiğini de sözlerine ekleyen Prof. Dr. Fışgın, “Bu hastaların ciddi zarar göreceğini düşünüyoruz. Çünkü bu hastaların sürekli ve düzenli olarak eritrosit süspansiyonu, trombosit süspansiyonu dediğimiz kan ve kan ürünlerini alması gerekiyor. Bunları da şu anda sadece Kızılay sağlıyor.
İkincisi, çok önemli ameliyatlarımız var. Kalp damar cerrahisi, ortopedi, kulak burun boğaz veya kan ürünlerinin yoğun kullanıldığı genel cerrahi gibi birçok ameliyatımız olabiliyor. Kanda sıkıştığımız, kan temininde zorluk yaşadığımız noktada biz, kendi insan kaynağımızla, hem sosyal medyayı, hem iletişim kanallarını kullanarak, kendi çalışanlarımızı çağırdık. Bizler, hekim olarak, hemşire arkadaşlarımız, diğer sağlık personellerimiz, akşam, gece yarısı demeden gelip kendi hastanemizdeki kan bankasında bağış yaptılar” diye konuştu.
“NEREDEYSE HER HASTAYA KAN VERECEK YAKININI SORUYORUZ”
Şu anda da ameliyat için gelen ve kana ihtiyaç olacak nerdeyse her hastada öncelikle ailelere döndüklerini de kaydeden Prof. Dr. Fışgın, “Diyoruz ki yakınlarınızı getirin. Çocukların kana ihtiyacı var. Aileler gerçekten bunun için uğraşıyorlar ama bazen ailelerin de yetemediği durumlar oluyor. Örneğin bir diz protezi ameliyatını 2 hafta erteleyebilirsiniz ama bir kalp damar cerrahisi ile ilgili, aortla ilgili bir problemde acil bir ameliyata girecekseniz; kanınızın o gün, orada hazır olması gerekiyor. Bunu sağlayıcısı da Kızılay. Kızılay’ın kan bankası tarafı, özellikle Türkiye’deki kan temininde ve son 7-8 yıldır da TÜRKÖK dediğimiz Kemik İliği Bankası’nın desteklenmesi noktasında çok büyük katkılar sundu, çok büyük hizmetleri oldu.
Eleştiriler olabilir ama şu anda en önemli gerçeklik, hastalarımızın gitgide zora düşmesi. SGK’dan kan ürünleri aldığı ücrete Kızılay’ın açıklaması, ‘O kan ürünlerini almak için bir takım setler, torbalar, sarf malzemeleri kullanılıyor, kanın güvenliği için bir takım virüs testleri yapılıyor, dolayısıyla bunun maliyetini SGK’ya fatura ediyoruz’ şeklinde. Hastaneler zorda, Kızılay zorda, her hastanın kana ihtiyacı olabilir; dolayısıyla 18-65 arası herkesi olabildiğince kan bağışı yapmaya davet ediyoruz” ifadelerini kullandı.
“HASTANELER DE SGK’YA FATURA EDİYOR”
Kan Gönüllüleri Derneği Eski Başkanı Sema Savaş ise sosyal medyada sıkça dile getirilen “Bağışı Kızılay’a değil, gerektiğinde hastanelerde direkt o hasta için yapacağımö şeklindeki tepkilere de değinerek “İster özel hastane, ister devlet hastanesi, ister üniversite hastanesi olsun; bağışlanan kanın hastaya verilmesine kadarki yapılan tüm işlemleri SGK’ya fatura etmek zorundalar.
Sizin bağışladığınız kanın değil, verdikleri hizmetin karşılığını SGK’dan geri alırlar. Kızılay’da da durum böyledir, ülkemizdeki Kızılay’ın yetkilendirmiş olduğu kan alım merkezleri olan tüm hastanelerde de durum böyledir. Avrupa’da örneğin, ekonomik ve sosyal olarak çok gelişmiş ülkelerinden birinde, kan ve kan ürünleri belli hastalıklar durumunda ücretsiz temin edilir. Ama belli hastalık gruplarında ya hastadan ücret talep edilir ya da o durumlara karşı özel sigorta yaptırması istenir” dedi.
“SORUNU BİR KİŞİYE BAĞLAYIP HASTALARI CEZALANDIRMAK GİBİ”
Türk Kızılayı kan hizmetleri biriminin, Kızılay’ın sahip olduğu diğer işletmeler gibi bir şirket olmadığını söyleyen Savaş, “Bu konunun iyi ayırt edilmesi, toplum yararı açısından çok önem taşıyor. Tüm dünyada olduğu gibi, kanın bağışından, hastaya ulaştırılmasına kadarki verilen hizmetlerin faturalandırılması, sistemin yürümesi açısından kaçınılmaz. Böylesi önemli bir konuda sorunu ‘bir kişiye bağlayarak’ kan bağışından vazgeçilmesi ise kanser hastalarını, acil cerrahi bekleyen hastaları, lösemili çocukları, kan kanseri hastalarını zor durumda bırakarak cezalandırmaya benziyor. Bizler iyi insanlar olarak bu değeri yitirmenin hiçbir anlamı olmadığına inanan vatandaşlarımızı, kan bağışına davet ediyoruz” şeklinde konuştu.