30 Ekim 2020 tarihinde Ege Denizi Seferihisar açıklarında 6.6 büyüklüğünde meydana gelen depremle sarsılan ve deprem riski yüksek bölgede bulunan İzmir için uzmanlar, depreme hazırlık konusunda önemli uyarılarda bulundu.
Kahramanmaraş merkezli depremler, kentlerin olası bir deprem durumuna karşı ne kadar hazırlıklı olup, olmadığı konusunu gündeme getirdi. İzmir için de kent merkezi orta nokta olmak üzere 100 kilometre yarıçaplı bir dairenin içindeki her diri fayın kenti etkileyeceğini ve fayların 6.5- 7 üzerinde deprem üretme potansiyeli olduğunu dile getiren uzmanlar, sorunlu yapıların bir an önce güçlendirilmesi veya yıkılıp, binaların güvenli alanlarda yapılması gerektiğine dikkati çekti.
Kahramanmaraş’ın Pazarcık ilçesinde 7.7 ve Elbistan ilçesinde 7.6 büyüklüğünde meydana gelen ve 11 ilde yıkıma neden olan depremler, kentlerin olası bir depreme karşı durumunu gündeme getirdi. 30 Ekim 2020 tarihinde Ege Denizi Seferihisar açıklarında 6.6 büyüklüğünde meydana gelen depremle sarsılan ve deprem riski yüksek bölgede bulunan İzmir için uzmanlar, depreme hazırlık konusunda önemli uyarılarda bulundu.
İzmir kent merkezini etkileyebilecek 13 fayın bulunduğunu ve fayların 6.5- 7 üzerinde deprem üretme potansiyeli olduğunu dile getiren Jeoloji Mühendisleri Odası İzmir Şube Başkanı Koray Çetin Önalan, İzmir orta nokta olmak üzere 100 kilometre yarıçaplı bir dairenin içindeki her diri fayın İzmir’i etkileyeceğini belirtti. İzmir’de depremin yıkıcı etkisini diri faylar üzerinde ve sulak alanlarda gösterdiğini aktaran Önalan, 30 Ekim 2020 tarihinde İzmir’e 70 kilometre uzaklıkta gerçekleşen depremde yıkıcı etkisini Bayraklı’da görüldüğüne değindi.
‘YAPILAŞMAYI İZMİR’İN YÜKSEK ALANLARINA DOĞRU KAYDIRMALIYIZ’
Bayraklı Ovası’nın zemini ile benzer özelliklere sahip, suya doygun alanların riskli alanlar olduğuna dikkat çeken Koray Çetin Önalan, Karşıyaka, Çiğli, Bornova, Konak’ta Alsancak ve sahil yolunun riskli olduğunu ve buralarda yapı stokunun sorunlu olduğunu vurguladı. Afete karşı güvenli konutlar yapılması gerektiğini dile getiren Önalan, “Gerekli araştırmaları ve etütleri tamamlayarak, kaya ortamlarda yapılan binaların depreme çok daha dirençli olduğunu yaşayarak gördük. Dolayısıyla, bundan sonra yapılaşmayı, gerekli mühendislik çalışmalarını yapmak kaydı ile İzmir’in yüksek alanlarına doğru kaydırmalıyız” dedi.
‘YAPI STOKU OLUMSUZ TABLO OLUŞTURUYOR’
İzmir yapı stokunun yüzde 60-70’inin güvenli olmadığını belirten İnşaat Mühendisleri Odası İzmir Şube Başkanı Eylem Ulutaş Ayar, 2000 yılı öncesine dair uygulamalarda endişe duyduklarını vurguladı. İzmir’de 7 büyüklüğünde deprem beklendiğini aktaran Ayar, “İzmir’deki yapı stokunun durumu nedeniyle olumsuz bir tabloyla karşılaşacağımız bir gerçek. Şu anda daha hazır değiliz. Çalışmalarımız sonrasında ya yapıları güçlendirmemiz lazım ya da yıkıp, yeniden yapmamız lazım. Bu kısım ekonomik kaynağa bakar. Bu çalışmalar muhakkak devlet eliyle yapılmalı, kamu kaynakları kullanılmalı. Bilimsel çalışmalar sonuca bağlanmalı. Yerel yönetim, hükümet iş birliği yapmalı. Çünkü siyaset üstü bir konuyla karşı karşıyayız” ifadelerini kullandı.
‘YÜKSEK NÜFUSU OLAN İLÇELERDE TOPLANMA ALANLARI SIKINTILI’
İzmir’deki afet toplanma alanlarının durumuyla ilgili bilgi veren Dokuz Eylül Üniversitesi (DEÜ) Mimarlık Fakültesi Şehir ve Bölge Planlama Bölümü Şehircilik Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Hilmi Evren Erdin, İzmir’de 11 merkez ilçeyi kapsayan çalışma kapsamında 2 bin 784 adet potansiyel alanın 361 adetinin doğrudan uygun olmadığı, bazılarının ise öncelikli olarak toplanma alanı seçilmesinin uygun olmadığının tespit edildiğini belirtti.
1 milyondan fazla nüfusun bulunduğu Karabağlar, Konak ve Karşıyaka ilçelerinin erişim anlamında sorunlar olduğunu vurgulayan Doç. Dr. Erdin, kullanılabilirlik, güvenlik ve erişilebilirlik kriterlerine göre alanların belirlenmesi gerektiğini söyledi. İmar planlarının afet olgusu ve afet durumundaki mekansal ihtiyaçlar çerçevesinde yeniden değerlendirilmesi gerektiğini vurgulayan Doç. Dr. Erdin, “Yetersiz ve riskli ilçe ve bölgeler özelinde öncelikli olmak üzere kent ve ilçelerin toplanma alanına konu olacak açık ve yeşil alan ihtiyacının afetler temelinde yeniden ele alınması ve kentsel yeşil ağ sisteminin oluşturulması önemlidir” dedi.
‘EGE DENİZİ’NDEKİ GÖMÜLÜ FAYLARA DİKKAT’
Jeofizik Mühendisleri Odası İzmir Şube Başkanı Sinancan Öziçer ise İzmir Körfezi ve Ege Denizi’ndeki gömülü fayların belirlenmesi gerektiği belirterek, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Son 30 yıla baktığımızda ölümcül depremlerin denizlerdeki faylardan meydana gelen depremler olduğunu görüyoruz. Denizlerdeki fayların araştırılması gerekiyor. Ege Denizi’nde, 30 Ekim’deki depremin büyüklüğünde potansiyel gömülü fay olabilir. Bu araştırmaların hızlı bir şekilde yapılması lazım. Dokuz Eylül Üniversitesi’ne ait Piri Reis gemisi ile İzmir Körfezi’nde bir çalışma yapıyor. Körfezde sismik çalışmalar yapılıyor ve belli başlı faylar tespit edildi. Ege Denizi açıklarında Sisam, Samos hatta Muğla taraflarında ‘Helen yayı’ dediğimiz alan da dahil olmak üzere ciddi bir şekilde incelenerek fayların analizlerinin ve geometrisinin jeofizik yöntemlerle çıkartılmasını öneriyoruz. İzmir fay hatlarının özellikle Ege Denizi’nin tomografisini çıkaralım. İzmir Körfezi ve Ege Denizi’ndeki faylar tespit edilerek yol haritası belirlenmeli.”
DENİZ ULAŞIMI HAZIRLIKLAR YAPILDI
İzmir’de olası bir depremde şehir içindeki yol, köprü, viyadüklerin zarar görmesi durumunda ya da oluşabilecek kontrolsüz trafik yoğunluğu göz önüne alındığında, deniz ulaşımının devam etmesinin büyük önem arz ettiğini belirten İzmir Büyükşehir Belediyesi yetkilileri ise konuyla ilgili şu bilgileri verdi:
“Mevcut iskelelerde hasar oluşması durumunda 2 adet yüzer iskele hizmete alınacaktır. Ayrıca körfez içerisinde acil durumlarda kullanılabilecek alternatif yanaşma yerleri envanteri oluşturulmaktadır. İç körfezde Pasaport, Alsancak Kordon, Karşıyaka Sahil, Konak İskelesi batı bloğu ve Karantina-Göztepe kesiminde belirlenmiş olup körfez dışında ise Güzelbahçe, Urla, Çeşme, Foça ve Dikili akslarında da yanaşma envanteri çalışmaları devam etmektedir.
Filomuzda bulunan 15 yolcu gemisi ve 5 feribotumuzda yaklaşık 10 bin kişi kapasitesi ve 74 WC ile hizmet verebilecektir. Ayrıca elektrik, temiz-pis su bağlantıları bulunan 5 feribotumuzun araç güvertelerinde toplam 3.000 metrekarelik alanda Sahra Hastanesi, yemekhane vb. alanlar kurulabilecektir.”
‘ALTERNATİF YENİ İMAR YOLLARI AÇMA ÇALIŞMALARIMIZ DEVAM EDİYOR’
Açıklamada deprem anında kesintisiz ulaşımı sağlayacak viyadük, köprü, menfez gibi sanat yapılarında iyileştirme, yenileme çalışmaları ve alternatif yeni imar yollarının açılması çalışmalarının da devam ettiği belirtilerek, “30 Ekim 2020 depreminden sonra; 61 adet köprü ve menfezin projelendirme çalışmalarına başladık. 26 adet köprü ve menfez imalatını tamamladık. 16 adet köprü ve menfez imalatı bu sene tamamlanacak. 2023 sonunda 42 adet köprü ve menfez tamamlanmış olacak. 8 adet köprü için proje çalışmalarında sona geldik, bu sene yapım çalışmalarına başlayacağız. Deprem anında ulaşımın kesintisiz sağlanabilmesi için alternatif yeni imar yolları açma çalışmalarımız devam ediyor.
Yapımı devam eden 2,5 kilometrelik Buca Homeros Bulvarı-Otogar bağlantı tüneli ile birlikte toplam 7,1 kilometrelik alternatif bir ulaşım yolu olacak. Otogar bölgesindeki viyadük bağlantısı çalışmalarında sona geldik, kısa sürede trafiğe açacağız. Karşıyaka ilçesi Ordu Bulvarı’nın Anadolu Caddesi bağlantısını trafiğe açtık. Karşıyaka Kemal Baysak Bulvarı’nda demiryolu üzerinden yapacağımız taşıt üst geçidi ile Mavişehir bölgesine alternatif bir yol daha kazandırmış olacağız. Kamulaştırma çalışmalarında sona geldik, yıl sonuna doğru yapım ihalesi çalışmalarına başlayacağız” ifadelerine yer verildi.