İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, “Masada uzlaşı ve mutabakat sağlandı. İki metnin altına 6 genel başkan imza attık. Bununla ilgili mutsuzluk söz konusu değil. Doğru bulmadığınız bir kararın altına niye imza atasınız. Bir de deprem oldu, kahkaha atmaya çekiniyoruz.” dedi.
İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, bir televizyon kanalının Ankara’da gerçekleşen canlı yayınına katıldı. Akşener, 6’lı Masa’dan kalkması ve geri dönmesi sonrası kamuoyundaki iddialara cevap verdi. Mutsuz olduğu şeklindeki iddialara cevap veren Akşener, “Benim herhangi bir mutsuz vesaire durumum yok. İmza koymuşum ben. Öyle şey olur mu? Bu dünyada eşim dahil, oğlum hariç, hiç kimse zorla bir şey yaptıramaz. Bir gece evvel hiç uyumadım. Müzakere sebebiyle, insanlar geldi gitti evime. İki belediye başkanımız Mansur Bey ve Ekrem Bey geldi, gitti. 02.15 gibi bizim evde oldular. İstanbul’dan çıkmış gelmiş Ekrem Bey. Sıfır uyku uyudum.
Uykusuzlukta biraz hareketleriniz ağırlaşıyor. O masada bir müzakere oldu, uzlaşı ve mutabakat sağlandı. İki metnin altına 6 genel başkan imza attık. Bununla ilgili mutsuzluk söz konusu değil. Doğru bulmadığınız bir kararın altına niye imza atasınız. Gerçekten arkadaşlar baksınlar, paltolu olanda yüzüme gelen ışık şöyle. Bir de deprem oldu, kahkaha atmaya çekiniyoruz. Ben 99 depreminde Kocaeli milletvekiliydim. Eşim ve kendi ailem oradaydı. Bu deprem benim eski anılarımı çıkardı. Ne kadar kötü bir şeymiş. Acıyı ittiriyorsunuz, sonra anında ortaya çıkıyor. Bir gece sıfır uyku. İyi ayakta kalabildim orada. Yorgunluk herhalde immün sistemini düşürüyor insanı” ifadelerini kullandı.
‘HAYATA BAKIŞI VE DURUŞUMUZ BİRBİRİNDEN FARKLI’
“Perşembe günkü müzakere masasında, müzakereye kapalı ortam oluştu” diyen Akşener, “Yani; siz bir fikir ortaya koyuyorsunuz diğer 5 kişi tek bir konuda karar almış, onun üzerinden geri gitmiyor. Siz de bunun tartışılmasını arzu ediyorsunuz. Dolayısıyla orada ne oluyor? Herkes bana masadan kalktı diyor ama; masa kalktı. Müzakere alanı tıkandığı zaman ben bir tarihçiyim, Lozan görüşmelerini babamın amcasının anlatımlarından bilirim. Elbette sertleşmeler, zıtlaşmalar, zaman zaman şu harekete varan tutumlar olur. Her şey güllük gülistanlık olmaz. Lozan’daki müzakereye baktığınızda herkes ortak nokta bulmak üzere. Biz orada 6 kişi, her birimizin birey olarak hayata bakışı, hayata baktığımız yerde problemlere çözüm anlayışı, çözüm anlayışımız, duruşumuz birbirinden farklı. O masanın en büyük kıymeti Türkiye’nin büyük bir siyasi ve sosyal alanını temsil etmesi.
Orada oturuyorsunuz, öncelikle farklılıklarına saygı duymayı öğreniyorsunuz. Babamın ailesi, rahmetli Atatürk, rahmetli İnönü’nün dostu arkadaşı. Hiç solcu bir aile olmadık. Üzgünüm bizi dinleyenlerden. Ama Atatürkçü, CHP’nin kurucu, Cumhuriyet kurucu iradesinin belki kenarında payı olan bir ailenin çocuğuyum. Ama annemin öz dayısı Menderes’in İstanbul il başkanı. Bir tarafım da orası. Ben espri yapardım aileme, bu ülkede annemin oy kullanmasında halalarım yanında dururdu, kime oy verecek diye. Babasının tarafı Demokrat Partili, öbür taraf İsmet Paşacı. Bu alanın birbiriyle olan çatışmasını o masada en iyi bilen benim. Bir taraftan İsmet Paşa, bir taraftan da rahmetli Menderes.
Geçmişimizden bahsediyorum. Bu ülkede ucube sistemden kurtulmanın yollarını aramak üzere oturup birbiri anlamaya çalışması çok kıymetli. Farklılıklarımıza saygı duymayı öğrendik. Vazgeçebildiğimiz sabitelerimizi konuştuk, müştereklerimizde birleştik. Her bir siyasetçinin sabitesi vardır. Hızlı değişen dünyanın yeni değer setleri var. Sonuç itibariyle elbette birçok konuda ortaklaşabilmek için pek çok münakaşa, müzakere ve ondan sonra bir noktaya geliş oluyor” değerlendirmesinde bulundu.
‘GERÇEKTEN DAHA ÖNCE ADAYLIK KONUŞMADIK’
Geçen perşembe günü gerçekleşen toplantı öncesi aday ismi konuşulmadığını vurgulayan Akşener, “Perşembe günkü toplantıda başkanlık konuşmasını birazcık öne alma konusunda katkım olduğunu düşünüyorum. En azından yöntemini konuşalım diye. Gerçekten daha önce konuşmadık. Aniden aday konuşulduğu takdirde önce farklılıklar ortaya çıkar. Parlamenter sisteme geçişle ilgili olarak yol haritasını, parlamenter sistemden ne anladığımızı yazdık. Ona bağlı olarak kanun ve anayasa değişikliklerinin ne olduğunu yazdık. Daha da enteresan, şimdi bizim adayımızın elinde her şeyi var. Mutabakat metni kamuoyuyla paylaşıldı.
Anayasa değişikliği, güçlendirilmiş parlamenter sistem önerileri. Örneğin Taha Akyol benim ağabeyimin arkadaşıdır, değer verdiğimiz büyüğümüz. İlk çıktıyı ona da gönderdim. Dolayısıyla onun da katkısı da var. Muhtemelen diğer partilerin de var. Saadet’in, DEVA’nın, Geleceğin, Demokrat Parti’nin, isim asla konuşmadık. Biz hep bir şey dedik, sayın Erdoğan ve arkadaşlarına. Bize soru soranlara ‘seçim tarihini açıkla adayımızı açıklayacağız’. Ve öyle oldu. Dün sayın Erdoğan 10 Mart’ta seçim tarihini açıklayacağını 14 Mayıs’ı ilan edeceğini ilan etti, biz de adayımızı açıkladık.” dedi.
‘KONUŞMAM SERT ALGILANABİLİR, AMA NET OLMASINA DİKKAT ETTİM’
Akşener, masadan kalkması sonrası yaptığı açıklamanın sert olması ile ilgili soruya verdiği cevapta şunları dile getirdi:
“Evet sertti, sert olmalıydı. O metni kendim yazdım. Ben tarihçiyim neticede, sosyal bilimciyim. 28 yıldır aktif politika yapıyorum. Bir siyasi partinin mutfağını yönettim. Sert olarak algılanabilir; ama aslında net olmasına dikkat ettim. Aşırı netlikler genel olarak sinir bozar. Bu ‘hayır biz beşimiz böyle düşünüyoruz, senin önerilerin herhangi bir takdire uygun değil’ gibi tutum alınırsa, o zaman net olursunuz. Çünkü siz, kendimden bahsediyorum, kişisel olarak hiçbir şeyin talibi değilim. Cumhurbaşkanlığı adaylığı konusunda 1,5 sene evvel vazgeçmemiş olsaydım, 5 erkeğin arasında tek kadınım ben. Belki bana gelirdi top. Bugünkü sistemi oluşturabilmek için gayretim oldu.
Şu anda sayın Kılıçdaroğlu Cumhurbaşkanı adayı. Elbette liderlerle bir sorunumuz yok, başından beri destekleyeceğiz çıkan adayı. Popülaritesi yüksek milletin hadi hadi dediği 2 büyükşehir belediye başkanını da onun koşu partneri haline getirdi o masa. Bunu değerli buluyorum. Millet İttifakı’nın adayı sayın Kılıçdaroğlu onlarla birlikte koşacak. Koşu partneri üçü birden. En önde sayın Kılıçdaroğlu’nu elbette seçtirmek üzere. Ben kalbi açık insanım, hesabım kitabım yok.
O masada uzunca dönem geçtikten sonra aday işine doğru yavaş yavaş gittik ama, alan sıkıştığı andan itibaren şunlar konuşulmaya başlandı; Meral Akşener birinci başkan yardımcısı olmak istiyor, kazanacak aday onun için diyor. Bu külliyen yalan. Başta sayın Kılıçdaroğlu olmak üzere, diğer 4 arkadaş dahil olmak üzere bir kişiyle buna dair tek bir harf konuşmuşsam, bu arkadaşlar derlerse ki Meral Hanım bununla bizimle konuştu derlerse, şu programdan hemen çıkışta, politikayı bırakmaya hazırım.”
‘İKİ BELEDİYE BAŞKANIMIZIN POPÜLARİTESİ BENDEN FAZLA’
“Siz kazandığınız zaman x, y, z oy almanın elbette Meclis için önemi vardır. Ama önemli olan Cumhurbaşkanlığını kazanmaktır” diyen Akşener, “Bu ülkede bir şekilde siyasi olarak sağ kalmış kadın politikacıyım. Ailesinin de her bir ferdinin ciddi know-how’ı olan, bir dizi eğitimden geçmiş insanım. Burada herhangi bir menfaat söz konusu değildi. Ben bu milletin, bu ucube sistemden, burada özne de sayın Erdoğan değil, bizim bu ucube sistemden kurtulmamız lazım, bunun için kazanacak formülü düşündüm. Tartışılması gereken, müzakere edilmesi gereken durumdu. Başardık çok şükür. Hepimiz bir adım attık. Saat 02.15’te her iki belediye başkanı geldi. Ekrem Bey beni aradı, 22.30 gibi. ‘Yola çıktım, Mansur Bey’i de alacağım, gelebilir miyim’ dedi. ‘Hayhay’ dedim bir tek şey sordum; Kemal Bey’in bilgisi var mı dedim. Ben insanlara dikkat ederim.
Sitenin girişine tembih etmiştim. Sonra haber çıktı. Beni değil iki belediye başkanını rencide eder haber. Kendileri talep etti, kendileri iptal etti. Gece soru sordum; ‘Siz bunu Kemal Bey’den izinli mi yapıyorsunuz? evet dediler. Sonra dedim ki, ne olur ne olmaz size bir arkadaşımı göndereyim, onların arabasıyla gelin, en azından görünmeyin ne olur ne olmaz. Benim amacım bu ülkenin feraha çıkması. Geldiler, bazı seçenekler ileri sürdüler. İzin almadığım için söyleyemem. Kazanmaya odaklandığım için bu iki arkadaşımızın popülaritesi benden fazla, doğrusunu konuşalım. Dolayısıyla bu arkadaşlarımızın mutlaka o süreçte aktif olmaları gerekiyor. Belediye başkanı görevi üzerinden yardım başka bir şey, ama bu işin içinde bu kampanyada ve sonrasında, kazanma halinden sonra taşın altına ellerini, gövdelerini koyacaklarının da ispatı lazımdı.
Orada uzlaştık, önce üçümüz uzlaştık. Bu konuşurken ortaya çıkan bir şeydi. Ancak bu kadar anlatabilirim. Dolayısıyla onlar gittiler Kemal Bey’e. Yanlış anlaşılmasın, onlar Kemal Bey’in bilgisi dahilinde geldiler. Sonra saat 21.30’da Kemal Bey beni aradı. İki arkadaşımız sizi ziyaret edecekler, bilginiz olsun, dediler. Ben de dedim ki, dün iki belediye başkanımız, sizin bilginiz dahilinde geldiler, konuşma yaptık. Bazı şeyleri yazıya döküyorum, belli süre geçince insanlar unutabiliyor. Yazı haline döktüm ve her iki arkadaşımıza gönderdim dedim. Bu bilgiler size geldi mi dedim, ‘evet bana geldi’ dedi. ‘Benim görüşlerimi getirecekler’ dedi. Yeniden geldiler ve el sıkıştık. Partiye gittim sonra” diye konuştu.
‘HERKES HAKKINI HELAL ETSİN’
Akşener konuşmasının devamında şunları söyledi:
“Perşembe günü, ‘şu kişileri şöyle getir’ bana dendi. Söz kesmem, başlangıçta fikrimi söylemem, herkes fikrini söyler, ben de GİK’te son sözlerimi söylerim. Oylamaya katılmam. Evet çıkar, hayır çıkar. Masadan kalkma gibi kavram yok, orada önerimizin arkasında durma kararı çıktı. Tekrar gidip yetki almam gerekiyordu. Jet hızıyla giyinip, genel merkeze gittim. Bütün arkadaşlar milletvekilleri, GİK üyeleri, divan üyelerini topladık. GİK’le zoom üzerinden kayda alınmak kaydıyla genel sekreterimiz görevlendirildi. Bu yetkiyi bana aldı. Bunu nasıl kamuouyla paylaşacağız. İki belediye başkanımız geldiler, son durum oldu. Sonra ben masaya katılacağımı ilan ettim Kürşad Zorlu Beyefendi üzerinden. Amma uzun şeyler yaşamışız, kalbim yoruldu anlatırken. Hakkını helal etsin herkes, iyi bir şey oldu.”
‘TAYYİP BEY İLE GİZLİ SAKLI HİÇBİR GÖRÜŞMEM OLMADI’
Akşener, konuşmasının devamında Cumhurbaşkanı Erdoğan ile gizli bir görüşme yapmadığını ve hiç kimseden para almadığını belirterek, “Eğer ben Tayyip Erdoğan’ın çevresinden ve veya başka bir şekilde bir Allah’ın kulundan bu tarz bir konuyla ilgili 1 lira, 5 lira adını ne koyarsanız, almışsam, ispat etmesi çok zor ama, dünyanın en şerefsiz insanıyım. İstanbul’da oturduğum ev belli. 5 dönem milletvekilliği yapmışım. Eşimin babası, İzmit’in ekonomik durumu iyi bir aileydi. Biz onun üstüne bir şey koyamamışız. Maaşımın dışında hiçbir gelirim olmadı benim. Koray Bey iş adamı. Bunu iddia eden ispatlayamazsa şerefsizdir dedi. Koray Bey evini satar koyar partiye.
Trabzonlu, burnu düşse yerden almaz. Her şeyim açıktır. Bugüne kadar Tayyip Bey benimle konuşmak için hiçbir şey yapmadı. Benim de Tayyip Bey’le gizli saklı hiçbir görüşmem olmadı. Herhangi bir insanoğlundan korkmuyorum, büküleceğim kimse yoktur. Yapmaya çalıştığım bu ülkeye hizmet. ‘Ben önde olayım, hizmet ederim’ diye durumumuz yok. Bugün itibariyle kendimi iyi hissediyorum. Biz 13’üncü Cumhurbaşkanımızı seçmiş gibi hissediyorum. Çok iyi çalışacağım. Şu anda biz Cumhurbaşkanı yardımcısı olacağımızı söyledik, dolayısıyla milletvekili olmayacağız. Ben kendi adıma söyleyeyim, milletvekili adayı olmaya kalksam bu işe inanmıyorum demektir. Sayın Mansur Yavaş ve sayın Ekrem İmamoğlu’nun yaptığı iş bizden biraz daha farklı. Başkan yardımcılığını sayın Kılıçdaroğlu atayacak. Burada iddialı olduğumuzu ileri sürmenin yolu biz milletvekili adayı değiliz” ifadelerini kullandı.
“Biz 28 Şubat’ları yaşadık. Sizinle de ters düştüğümüz zamanlar oldu. Nasıl güzel bir şeymiş o” diyen Akşener, “Büyük sermaye ile kavga ettim, ters düştük, gazetecilerle oldu, İstanbul sermayesiyle oldu, askeriye, yargıyla da oldu, samimi söylüyorum bugünkü gibi topyekün hukuksuzluk, topyekün korku vallahi, billahi, tallahi görmedim. Daha vicdanlı, daha mert bir kavgaymış. Hukuka gittiğinizde iyi kötü sonuç alıyordunuz. Onun için dediğim şey hukukun üstünlüğü. Adil, tarafsız, objektif yargı. Ben bireysel kavga vermedim. ‘Bana şunu vermediniz, ben yokum’ demedim. ‘Bu seçimi almamız lazım’ dedim ve ‘alacağız’ diyorum.
Ben milletvekili adayı değilim. Bir orta yolda buluştuk, elbette seçimi alacağız. Kemal Bey’i de sabırlı insan olarak tanıyorum. Erkekler birbirine karşı inanılmaz saygılı. Sizin bam diye söylediğiniz söz. Kadınlar daha açık. Kimse ayağa kalkmadı. Ben açık net fikirlerimi söyledim. Bir gerginlik yaşandı. Sayın Davutoğlu ve sayın Babacan devreye girip usulet ve suhuletle pazartesiye bırakılma nedeni öyle oldu. 5 kişi imzaladı, ilan edilsine de gidilebilirdi, sonra hep beraber nefes alalım oldu. Sonra geldim arkadaşlarımla konuştuk. Sonra mutlaka kazanma konusunda sonuç çıktı. Aynı yerde kalabilirlerdi. Orada da ben o vebali alamazdım. Dolayısıyla çok iyi oldu. Meral Akşener adına değil bu, herkes adına çok iyi oldu” dedi.
‘TÜM DEPREMZEDE KARDEŞLERİMDEN ÖZÜR DİLERİM’
İYİ Parti lideri Akşener, son 4 günde siyasette yaşananlar dolayısıyla depremzede vatandaşlardan özür dilediğini söyleyerek, “Bu 4 gün için deprem bölgesindeki bütün kardeşlerimizin hakkında konuşmanın biraz perdelenmesi sebebiyle burada pay sahibi olduğum için bütün kalbimle özür diliyorum. 4 günde onlarla ilgili konuların perdelenmiş olması Türkiye’nin geleceği için önemliydi. Hem Millet İttifakı, hem cumhurbaşkanı adayımız hem bizler o konuda ciddi çalışacağız. Bir kere deprem meselesinde inanılmaz afet oldu, sayın Erdoğan ve iktidar eliyle felakete dönüştü.
Sayın Erdoğan bunu kader planı diye söyledi. Dolayısıyla kader planına amenna amma kaderin içinde en önemli konu tedbirdir, hazırlıktır. Siz Kocaeli depreminden sonra Kasım’da olan Bolu depreminden sonra 21 yıldır hiçbir şey yapmamışsanız tedbirsizliktir, kader planı diye tarifleyemezsiniz. Kader planı diye tarifliyorsanız sayın Erdoğan’ın zırhlı araç kullanmadan, korumalarla gezmeden yapması gerekir. Korunmasında bir sorunumuz yok. Böyle ise o zaman bu tedbiri kendine uyguluyorsun vatandaşa niye uygulamıyorsunuz” ifadelerini kullandı.
‘BİZ BİR HENDEK OLDUK, BU AB’NİN İŞİNE GELİYOR’
Akşener, katıldığı canlı yayındaki konuşmasının sonunda şunları söyledi:
“Sayın Erdoğan, bugün bir gasp üzerinden, olmayan hakkın gaspı üzerinden tartışılacak. Bu yurt dışında da geçerli tartışma. Bu eksikliği gündeme getiren arkadaşlarını sorgulasın diyorum. Her zaman dışarıdan bakan olmuştur. Parlamenter sistemde de olmuştur. Bakan olabilirler, bir sorun yok. Önemli olan bizim seçimden birinci çıkmamız. Çözüm üretiriz. İktidar olacağımıza iktidarın paniğinden anlıyoruz. Sayın Erdoğan’la birbirimizi bilir, tanırız. Geçmişte nötr ortamlarda dostluğumuz oldu. O çerçevede baktığında bu gayretlerimin hiçbirinin kişisel olmadığını bilir. Odaklanıldığında, bunu kazanmaya yönelik neyim var neyim yok ortaya koyduğumu bilir.
Çok büyük deprem oldu, çok insan kaybedildi, büyük afet büyük felakete dönüştü. Herhangi operasyona kalkışan manevi anlamda eli kolu gider. Güvenlik güçlerinin bunun farkında olduğunu biliyoruz. İstanbul’da denendi. 800 bin farkla İstanbul’da görev yapan İmamoğlu daha güçlü. Bu ülkede devlet kavramını bilen kişi olarak biliyorum. Devlet dediğimiz mesele ciddiyet meselesidir. İş vatan, birlik, beraberlik noktasına geldiğinde yamukluklara müsaade edilmez. X kurumunun başındaki bir arkadaşımız, sayın Kılıçdaroğlu seçildi, aradı kamuoyuna duyulacak şekilde ‘hayırlı uğurlu olsun cumhurbaşkanım’ dese ne olur ki, iyi olacağına eminim.”