“Ne gördüğüm hakikati gizlemekten hoşlanırım, ne de bunu açıkça ifade etmekten korkarım. Aydınlık ve karanlık arasındaki, bilim ve cehalet arasındaki savaşa her yerde katıldım. Bundan dolayı her yerde zorlukla karşılaştım ve cehaletin babaları olan resmi akademisyenlerin yanı sıra kalın kafalı çoğunluğun öfkesinde hedef olarak yaşadım.” Giordano Bruno
Kıymetli okurlarım zor ve kederli günler geçirdiğimiz şu günlerde bazı çevrelerin tesadüfi olmayan ve mesnetli sözlerine maruz kalmakta ve kederimizi bile yaşamamıza müsaade edilmemektedir. Meselenin aslının ne olduğu gören gözler için ortadadır. Bu hafta yaşananlara farklı bir perspektiften bakabilmek için zamanında diri diri yakılarak öldürülen bilim adamı Giordano Bruno hakkında konuşacağız.
1548 yılında İtalya’da doğan ve soylu bir ailenin çocuğu olan G. Bruno filozof, rahip, gökbilimci ve Okültist’dir. (Okültizm: Bilim ve Din dışındaki olayları araştırmak, gizli bilgi peşinde koşmak anlamına gelmektedir Diğer ismi ise Gizlicilik’tir)
Bruno, gökbilimi konusunda Kopernik yasalarını kabul etmiş ve çalışmalarında da evrenin bir bütün olduğu, kâinatta başka gezegenler de olduğu, evrenin eş dağılımlı hem de sonsuzluğunu savunanlar arasında yerini almıştır. Gençliğinde Kopernik yasaları ve teorileriyle tanışması yaşamında dönüm noktası oldu. Tanrı’ya ve onun büyüklüğüne inanan Bruno dönemin kilise politikaları ve din adamları yüzünden Hristiyanlık ile bağını kopardı. Eserlerinin birinde bu konuyla ilgili şöyle demiştir. “Tanrı iradesini hâkim kılmak için yeryüzündeki iyi insanları kullanır. Yeryüzündeki kötü insanlar ise kendi iradelerini hâkim kılmak için Tanrı’yı kullanırlar.”
Günümüzde, karanlıktan bir türlü çıkamayan bazı çevreler ve dini dezenformasyon peşinde koşan kimi güçler bilim ile din arasında bağ olmadığını, bilimin sanki yerden bitiverircesine oluştuğunu hem de artık her şeyin bilime dayalı olduğunu savunma gayretindedirler. Dün, karanlık çağ yaşayan Avrupa örneklemeleri ne yazık ki az evvel yaşamından kesit sunduğumuz filozofun hayatında gizlidir. Batı, bir filozofu fikirleri nedeniyle diri diri yakarak öldürmüştür ve benzer örnekleri hiç de az değildir.
Medeniyetimizin yetiştirdiği onlarca bilim adamından yalnızca birisi olan İbni Sina’nın tıp ilmiyle ilgili yasalarını 500 yıl boyunca ders olarak okutan batı evvelinde her hastalığı şeytani bağ ile bağdaştırmış, bugün basit gelen kimi rahatsızlıkları bile tütsü ile çözmeyi denemenin ötesine geçememiştir. Aynı dönemde doğu medeniyetinde hekimler bitkisel ilaçlar geliştirirken bir yandan da küçük cerrahi operasyonları yapabiliyorlardı.
Bilimin gücüne inanmak başkalarına göre bir inanç sistemine dönüşmeye başlasa bile aslında bilime inanmak Allah’a inanmaktır. Kim ne derse desin, bilimi de yaratan Allah her bilgiye sahiptir. Oysa bilim dahi, dün kabul ettiği yasaları bugün değiştirmek güncellemek durumundadır. İzafiyet teorisinin sahibi A. Einstein, izafiyet teorisinin de yanlış olduğunu ama daha doğrusunu yapamadığını ifade etmiştir. Haliyle her gün kendisi yenileyen ve yeni güncellemeler yapan bilime inanç sistemi gibi bakmanın putperestlikten ne farkı vardır?
Bu noktada ayrımı yapılması gereken şudur; bilgi en değerli hazinedir. Bilim ise bilginin kullanımıyla elde edilendir. Cüz-i bilgiye sahip insanoğlunun Külli bilgiyi yaratan Allah’ı veya dini yok saymaya çalışması aslında bilime olan inançlarından değil, İslam’a olan düşmanlıklarındandır.
Kıymetli okurlarım, küçücük bir detayı kullanarak inancımızı, geçmişimizi, düşüncelerimizi yok saymaya, onlar üstünde aleni veya gizli yönlendirmelerle kimliğimizi bozmaya gayret edenler her daim olacaktır. Bize düşen bilmektir. Çünkü bizim bilmediğimizi, düşünemediğimizi en zor zamanda bile ortaya atılan yalan ve iftiralarla nasıl kullanıldığı, o yalanlar yüzünde nice canların solmasına nasıl neden olunduğu henüz akıllardan çıkmış değildir.
Oysa Yüce Allah; Kâinatın Kitabı Kur’an-ı Kerim’i indirirken ilk emri “Oku!” olmuştur. Oku demek, bil demek; bil demek, düşün demek değil midir? Kur-an’da, “Düşünmez misiniz,” diye soran Allah, aslında bizlere büyük bir uyarı yapmıştır diyor, depremlerde hayatını kaybedenlere Allah’tan rahmet, yaralılara acil şifalar diliyorum.