Medical Park Bahçelievler Hastanesi Psikoloji Bölümü’nden Uzman Klinik Psikolog Berra Baş, afet sonrası sosyal dayanışma ortamı oluşturabilmenin önemiyle ilgili bilgilendirmede bulundu.
Travmatik yaşantıların, kişilerin hayatını devam ettirebilmek için gerekli en önemli ihtiyaç alanlarını sarstığına dikkat çeken Uzman Klinik Psikolog Berra Baş, “Kendi başımıza yeniden başlamak, yaraları sarmak oldukça zaman alır.
Ekip ruhuyla harekete geçildiğinde ise bir grup güvenlik ihtiyacımıza dair çalışırken, diğer gruplar barınma, sağlık, beslenme, psikolojik destek çalışmaları için koordineli şekilde seferber olduğunda sürecin sağlıklı işleyebilmesi için alan açılmış olur. Böyle zamanlarda el ele verip güçlerimizi birleştirerek zor günlerden geçen ve birincil derecede etkilenen insanlarımıza destek sağladığımızda, iyileşme süreçlerinin de hızlandığına dair literatürde çarpıcı bulgular mevcuttur” dedi.
Medical Park Bahçelievler Hastanesi Psikoloji Bölümü’nden Uzman Klinik Psikolog Berra Baş, afet sonrası sosyal dayanışma ortamı oluşturabilmenin önemiyle ilgili bilgilendirmede bulundu.
TRAVMATİK DURUMLAR GÜVEN PROBLEMİNE NEDEN OLABİLİR
Travmatik deneyime maruz kaldığımızda hem öznel iyi oluş yetimizin hem de güven hissimizin ciddi darbe aldığını söyleyen Baş, “Psikolojik olarak yıkım yaşadığımızda, bizi toparlayabilecek en güzel kaynak, psikososyal destek almak ve sunmaktır. Böyle zamanlarda, birinin dahi elimizi tutması, nefes aldırır. Psikososyal destek kavramı kendi içinde hem öznel iyi oluşu hem de sosyal olarak yaşadığımız çevrede güvende hissetme ihtiyacını içerir. Bu sebeple bu iki alanın kombinasyonu yıkıma uğradığında, el birliğiyle çok daha sağlam inşa edilmelidir” diye konuştu.
DUYGUSAL DEĞİŞİMLER GÖRÜLEBİLİR
Travma yaşayan kişilerde görülebilecek belirtilerden bahseden Baş, şu bilgileri paylaştı:
“Böylesine çok boyutlu etkilenmelerin olduğu yaşantısal deneyimlerde, 1 ila 3 ay akut stres emareleri gözükmekle birlikte (uyuyamama, iştahsızlık, irkilme, huzursuzluk, yerinde duramama, öfke, hüzün, donukluk, kâbuslar, yoğun korku vb.) en az 6’ncıayın sonrasında travmatik stres bozukluğuna dair semptomların da yaşanacağı kaçınılmaz bir gerçektir. Psikolojik yıkımın süreğen olmaması adına hepimiz elimizi vicdanımıza koyarak, elimizden ne geliyorsa yapabilmeliyiz. İnsanlarımızın üzerindeki duygusal enkazı el birliğiyle kaldırabilmeliyiz.”
YARALARA MERHEM OLABİLMEK ELİNİZDE
Kişilerin ekmeğini ya da gelirinin bir bölümünü paylaşabilmenin önemini vurgulayan Baş, “Böylelikle afetzede kardeşlerimizin yaralarına merhem olabiliriz. Ekmek paylaşmanın da, bilgi paylaşmanın da kurumlara bağış yapmanın da değerli olduğunun ve hatta paylaşacak hiçbir şeyimiz olmasa dahi, insanlarımızın acısını paylaşmanın da destekleyici olduğunun ve katkı sağladığının altı çizilmelidir” ifadelerini kullandı.
YARDIM DEĞİL, DESTEK KELİMESİNİ KULLANIN
Travma yaşayan bir bireye destek sağlarken dikkat edilmesi gereken durumlara da değinen Baş, önerilerini şöyle sıraladı:
“Yaşanılanları fark etmeli ve kabul etmeliyiz. Olanları gözlemlemeliyiz. Etrafımızdakileri dinlemeliyiz. Acılarını hissetmeliyiz, ancak kendimizde ikincil travmaya sebebiyet verecek şekilde yaşam fonksiyonlarımızı sürdürmemize engel olmasına da izin vermemeliyiz.
Empatik olmalıyız ama şunu da unutmamalıyız; hem destek sunan hem destek alan aynı anda travmatize olursa, süreç baltalanır. Bu yüzden öncelikle kendimize iyi bakmalıyız.
Son derece içten, güvenli yaklaşmaya çalışmalıyız. Hizmet sunduğumuz kişinin güvenliği, barınması vs. tehlikede ise, bu yönde alan açılmasına destek sağlamalıyız. Yetkili kişilerle irtibatta olmalıyız. Destek sunduğumuz insanların bizden talep ettiklerini duymalı, duyumsamalıyız. Bizlerin önceliği, onların önceliği olmayabilir. Önce onların önceliklerine kulak vermeliyiz. Ancak bireylerin akut stres reaksiyonları gösterdiği dönemlerde sağlıklı düşünemeyebileceklerini de göz ardı etmemeliyiz. ‘Yardım’ değil, ‘destek’ kelimesini kullanmayı önemsemeliyiz.
Kişinin umutlu olmasına alan açmalıyız, ancak zorlamamalıyız. Akut dönemde bunu yapamamasının normal olduğunu anımsamalıyız. Bize anlatmadığı ancak anlatması gereken şeyler dahi olsa, kendisine zaman vermekten kaçınmamalıyız. Hayatta olan sevdikleriyle iletişime geçmesine yardımcı olmalı, iletişimi sürdürmesine yarayacak kaynakları bulmasına destek sağlamalıyız. Üst perdeden değil, sakin nazik bir ses tonu ve yaklaşımla iletişim sağlamalıyız.”
EMPATİ KURARAK DESTEK OLMALIYIZ
Her şeylerini kaybeden insanlarımızın güvende hissetmelerine ve bizzat bizler tarafından desteklendiklerini hissettiklerinde toparlama şanslarının olduğunu unutmamamız gerektiğine dikkat çeken Baş, “Destek sağladığımız kişilere yaklaşırken onların yerinde bizim de, sevdiklerimizin de olabileceğini düşünerek hareket etmeliyiz. Kendimize ve sevdiklerimize nasıl yaklaşılmasını istiyorsak, onlara da o şekilde yaklaşmaya gayret göstermeliyiz.
Herkesin özellikle bu süreçte elinden tutabileceği bir aile seçmesini ve onlara düzenli aralıklarla ellerinden geldiğince destek sağlamaya devam edebilmesini çok değerli buluyorum. Bu şekilde, ikincil travma yaşayanların da (olaydan doğrudan değil dolaylı olarak etkilenenlerin de) kendini işe yarar hissetmesinin önü açılmış olabilir. Sadece destek almak değil, destek sunmak da iyileştirir. Bu çok boyutlu bir kavramdır. Alan da veren de kazanır. Sevdiklerini kaybeden, yalnız hisseden insanlarımızı, karşılaşmaktan korktukları ne varsa güçlerimizi birleştirerek koruyabiliriz” diyerek sözlerini noktaladı.